Verme Verme Akıl Verme vereceksen Huzur ver demiş Tarkan Şarkısında
Ne kadar da doğru demiş, tam da bu topraklarda yaşayan bizlere
Bizim toplumumuzda insanlar diğer bir insanın özel hayatına, kılık kıyafetine, evliliğine, çocuk sayısına, anneliğine, yalnızlığına, kilosuna, çocuk doğurup doğurmayacağına, yaşam tarzından, ev döşemesine kısacası toplum tarafından yıllarca empoze edilerek oluşturulmuş “doğrulara” ters düşen her şey hakkında akıl vermeyi ve müdahale etmeyi kendine hak görüyor.
Az gelişmişliğin bir işareti de içe dönmek ve kendinle kalabilmek yerine, rahatsız edici boyutta dışarıya başkalarına yönelmek.
21. yüzyılda kadınlık, annelik, adam olmak hakkında dayatılan sayısız kalıptan, nasıl yaşamamız gerektiğini anlatanlardan çok sıkılmadık mı? Sorulmadan verilen akıl da bir tür zorbalık değil mi?
Üzerimizdeki sosyal baskı ile nasıl özgür yaşayabiliriz? Nasıl kendimiz olabiliriz? Nasıl iç sesimizi duyabilir ve özgürce karar verebiliriz? Özellikle gençlere yapılan baskıları gördükçe onlar adına üzülüyor ve kaçıp farklı ülkelerde yaşamak istediklerini anlayabiliyorum.
Dinlemeden anlamadan, bilgi sahibi olmadan fikir beyan etmeyi “adamlık” ya da “olgunluk” sanıyoruz. Bir de haddimizi aşarak kıyaslama, kınama, yargılama, dereceleme gibi kendimizi bu konuda otorite görüyoruz ya…
Belki yeterli özgüveni taşımadığımızdan başkalarının özel hayatlarına müdahil olmayı kendi üstünlüklerimizi başkalarının zayıflıkları üzerinden göstermeyi iyilik zannediyoruz.
En büyük yanılgımız kendi doğrularımızı mutlak doğru olarak kabul edip herkese dayatmaya çalışmamız. Oysa bu kalıplara uymayan, bu baskıcı düzene ait olmayan, kendilik bilinci gelişmiş insanlar var. Onlar toplumun farklı renkleri, kendi olma cesareti gösterenleri…
“Kollektif Zihin” diye bir durum var ki, toplumun sabitleşmiş düşünce kalıplarını kendi düşünceleri sanma durumu, işte en tehlikeli durumlardan biri. Toplumun kabul ettiği doğruları kendi doğruları sanma yanılgısı; kendin olmadan toplumun istediği kimlik altında ömür boyu maskeli bir yaşam. Çoğu insan bu furyaya kapılıp “aşağılanma, önemsenmeme ve dışlanma korkusu” adına standart kalıpların içine giriyor maalesef.
Tarkan ne güzel demiş “Akıl verme Huzur ver” diye. En çok ihtiyacımız olan şey “ Huzur” değil mi?
Bu yazıda Vedat Milör’ün “Hesap Lütfen” ve Eckhard Tolle nin “EGO” adlı kitabından alıntılar vardır.
Gonca BORÇA
22.11.2021
2 Yorum
Ayla
23 Kasim 2021Suna Gülgüden
28 Kasim 2021