GÜLÜMSEYİN

Geçen hafta Netflix’de “Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü” filmini izledim. Orada bir sahne kilitledi beni ve geçmişe götürdü. 15 ya da 16 yaşlarında Gülseren karakteri babası ile konuşmasında şöyle diyordu, Kadın olmak bir ceza mı baba? Bir espri yapıyorum çocuklar gülüyor, öğretmenler gülmüyor. Babası da “sen okula gülmeye, güldürmeye mi gidiyorsun, dersini öğren gel” diyordu “ Hem gülüp hem ders işlesek olmaz mı baba” deyince, babası: Bu ülkede Ciddiyete iman etmişiz nerde görsek neşeyi de sevgiyi de yok ediyoruz. dedi Ortaokul yıllarım her aklıma gelişinde hem güler hem hüzünlenirim. Çocukluğumdan beri gülme benim için yaşamdan aldığım tat’dı. Hem beni güldürenleri hem de benim komikliklerime gülenleri çok severdim. Ta ki Ortaokul yıllarına kadar. Okuldaki sıra arkadaşım da benimle aynı kafadan olduğu için en arka sıraya geçer, derste ota boka gülerdik. O kadar uzun süre derste sessiz oturabilmek hangi çocuğun tahammül edebileceği bir şey di ki. Komikliklerle dersleri ve ciddiyeti katlanır hale getiriyorduk. Hele en son derste vidalarımız iyice gevşiyor, sebep olmasa da gülüyorduk. Şimdi o zamanki esprilerimizi bir kağıda yazmış olsaydık, bir mizah kitabı ya da sit.com senaryosu ortaya çıkabilirdi. Bir süre sonra derslerde bu kadar eğlenmemiz hocaları rahatsız etmeye başlamıştı. Tek tip öğrenci istiyorlardı, gülmeyen sürekli ciddi, her şeye evet efendim diyen, derslerden başka bir şeyle ilgilenmeyen, onlara göre saygılı bana göre yalaka modeliydi aradıkları. Gülmemiz dersi dinlemeye engel değildi aslında ama ne zaman gülsek,”hşşşt siz ikiniz ne gülüyorsunuz” diye ihtar alır, hatta bazı hocalar “bize de söyleyin bakalım da biz de gülelim”. Derlerdi. Bazısı kişisel algılar “son gülen iyi güler, sınavda da ben de size gülücem” derdi. Aslında neden her güldüğümüz şeyi kendilerine güldüğümüzü düşünürlerdi, bilmiyorum. Bir defasında o kadar gülmüştük ki, tuvalete gidip yüzünü yıka demişti hocalardan biri. Arkadaşlarımız bize güler, eleştirmezlerdi. Ama öğretmenler nasıl gülen’e düşmandı anlatılmaz. Hatta Müzik öğretmenim Rabia hanımdan ona gülmediğim halde sopa yemiştim, o da yetmedi ertesi sene yine müzik öğretmeninden Bu seferde Vural bey’den sopa yemiştim. Tüm bunları niye yediğimi bile anlamamıştım gerçekten. Hocayla güldüğüm şeyin hiçbir alakası yoktu. Bazen bir sözcük, bazen bir teşekkür, bazen bir arkadaşın göz kırpması beni güldürmeye yetiyordu. Benim hayata bakış açımdı gülmek, hayatı sevme nedenimdi. Hocaların bu tavırları sonucu artık okula gitmek istemiyordum, okul deyince ayaklarım gitmiyor, bu kadar uzun süre ciddi oturamıyordum. Enerjim fazla geliyor, ders anlatılırken ben kitaplara resim çiziyordum. Kısa süre sonra resim çizmeme de kızmaya başladılar. Okul benim için hapisaneye dönmüştü. Annemle konuştum, okula gitmek istemediğimi söyledim. Öyle bir seçeneğimin olmadığını bildiğim için en azından bir yıl ara versem olmaz mı dedim. O sene mecburen devam ettim okula ama hiç gülmedim, gülemedim. Bir de okul çıkışı erkekli kızlı yürüyoruz diye bize söylemediğini bırakmayan hoca yüzünden, o sene ne yüzüm güldü ne de bir erkekle yürüdüm. Elele değil yanyana bile yürüyemedim.(sadece o sene ama J) Ortaokuldaki o seneyi anı defterimden çıkardım, ama şu an başka çocuklar üzülmesin diye yazıyorum. Neyseki seneler sonra Özgürleşince rahat rahat bol bol gülebildim. Ne büyük bir özgürlükmüş meğer. İş hayatına girdikten sonra hangi eğitime katılsam, gülümsemenin önemi karşıma çıktı. Gülümseme en önemli iletişim dilidir, gülümsemenizi eksik etmeyin. Kişisel gelişim olsun, nefes eğitimi olsun, işle ilgili, iletişimle ilgili aldığım her eğitimde “gülümseyin” diyorlardı. Hatta bir eğitimde konuşmacı “insan sağlığı için en iyi ilaç nedir” diye sordu. Hepimiz düşündük bulamadık, aldığımız yanıt “kahkaha atmak” oldu. Evet çok şaşırdık ama içeriğini açıklayınca kahkaha atmanın insan vücudunda pek çok kası çalıştırdığı, mutluluk hormonu üreterek tüm vücudu dengelediğini öğrenmiş olduk. Aldığım bu eğitimlerle bize bu güne kadar dayatılan eğitimin yanlışlarını öğretti. Şimdi gülebilmek için kahkaha yogasına para döküyor insanlar. Her neyse işte, geçen gün sosyal medya da herkes 20’li yaşlarını paylaşırken baktım ki her resim de gülmüşüm, hepsinde bir muzırlık, bir muziplik onca resmin içinden ancak bir tane ciddi resim buldum koydum ama arkadaşlar “aaa bu sen değilsin ama bu gülmüyor” dediler. Ben de onu üzerine diğer resimlerimi de paylaştım. Daha çok güleceğimiz, daha çok seveceğimiz yıllarımız olsun, gülenlerimiz ve güldürenlerimiz bol olsun.

Gonca BORÇA

08.05.2021

6 Yorum

Aydın Çetinkaya

Aydın Çetinkaya

08 Mayis 2021
Hayatın en belirgin rengini oluşturan o süslü kaynağı,gülmeyi çok güzel anlattınız Gonca Hanım.Teşekkürler,saygılar.
Suna Gülgüden

Suna Gülgüden

09 Mayis 2021
Yüzünüzden gülücük eksik olmasın Gonca hanım! Siz içinizden geldiği gibi, size doğru gelen yolda yürümeye devam edin.Belki de kendileri bunu yapamadıkları için yadırgıyorlar. Başka insanların bizi belirli kalıplara sokmaya çalışmasından ben de hoşlanmıyorum. Doğallıktan uzaklaşmamak lazım. Kaleminize sağlık!!
Ümran özbey

Ümran özbey

09 Mayis 2021
Gülmek hayatta bir renk, enerji, mutlu olduğumuzun yaşamı mutlu gördüğümüzün yansımasıdır. Bunu kimselere göre esirgemeyip sergileyelim.
Ayla

Ayla

10 Mayis 2021
Hoş geldin canım.Gülmek kendisi ve hayat ile barışık olmayan insanlar için çok zor bence. Sen hiç vazgeçme
Halit Çalışkan

Halit Çalışkan

10 Mayis 2021
Gülmek size de herkese de yakışıyor bunun için fotoğraf çekilirken gülümseyin derler hikayenizi beğendim tebrikler ömür boyu gülmenizi dilerim
Gonca

Gonca

10 Mayis 2021
Güzel düşünceleriniz ve yorumlarınız için teşekkür ederim. Umarım artik eğitim sistemi degışmiştir de ögrenciler korkmadan kendilerini ifade ediyorlardır. Dersleri de rahat, neşeli ve merakla işliyorlardır.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.