HAYAL GÜCÜ
Nisan ile beraber pencereden dışarıda yağan yağmuru izliyorduk, günlerden Salı idi ve bu gün mahallemizde Pazar kuruluyordu, haftalardır evden çıkmamıştık ve aslında hiç bir şey almasam bile Pazar a gidip dolaşmak istiyordu canım.
Nisan dedim Pazar a gidelim mi? Canım rengarenk meyvelere bakmak, yemyeşil otlardan almak, çilek ve muzun kokusunu duymak, pazarcıların çığırmalarını dinlemek istiyor.
Çok renkli şeyler mi istiyorsun dedi, minik ellerini iki yana açarak,
Evet, “hem de çok çok renkli ve çok canlı şeyler” dedim.
“İnsanın hayal gücünden daha renkli bir şey yok ki” deyince ben şaşkın şaşkın baktım. Minicik boyuyla neler de söylermiş bu prenses dedim. İçimden “sanırım yuva öğretmeni öğretti bunu” diye düşündüm.
-İyi peki o zaman, ben sana masal anlatayım, sen de dinle.
Aklıma bir tane bile masal gelmedi, neyse dedim ben anlatmaya başlayım bir yandan da kafadan uydururum sonunu.. Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken. Bir gün bir ormanın içinde Nisan adında bir küçük kız yaşarmış, 6 yaşlarında lüle lüle saçlı, çakmak çakmak gözlü, şeker mi şeker ama biraz yaramazmış.
Nisan gözünü açarak, ama sen uyduruyor musun, masalda ben olmam ki, deyince ben:
Ama hadi Nisan, yapma öyle “develer tellal olursa, pireler berber olursa, nisan da masalın kahramanı olur tabi”
Derken Nisan ile ben masalın içinde bulduk kendimizi, kırk dereden su getirdik, yıldızlardan kolyeler yaptık, ormanda sincapların evine konuk olduk, balıkların arasından yüzerek geçtik, ağaçların üzerinden uçarak geçtik, ağacın en tepesinde kuşların konserini dinledik, kelebekler vadisinde en renkli kelebekleri görüp çocuklar gibi eğlendik. Sonunda ben de Nisan da masalın sonu gelmeden uyuyup kalmışız, uyanmak istemeyen bebekler gibi yüzümüzde masaldan kalan tebessüm asılı kalmış. Nisan kafasını bana yaslamış, diğer eli ile oyuncak ayısına tutunmuş, sırıtır ifade ile tam fotoğraflık bir görüntü verdiği için hemen kalktım resmini çektim.
Zilin sesiyle ikimizde irkilip doğrulduk, gülüp birbirimize baktık.
Nisan’cım haklıymışsın “Hayal gücünden daha renkli bir yer yokmuş” meğer. Hiç yorulmadan, para harcamadan, uzaklara gittik, rengarenk bir dünya da gezip tozduk beraber. Ve inanır mısın ben son zamanlarda hiç bu kadar eğlenmemiştim.
Yarın da sincapların kulübesine gidelim mi deyince sen, ben bastım kahkahayı lunapark desem bu kadar istemezsin seni küçük bıdık seni.. Tamam peki, eğer dün bize ikram ettikleri kestanelerden varsa onları da yanımıza alalım bu sefer tamam mı?
Nisan gülerek cevap verdi, tamaaaaam alalıııımmmm.
Gerçekten sincapların yuvasını o kadar sevmiştik ki, aslında düşündüm kendi kendime “görmediğimiz şeyler mi önemli yoksa gördüklerimiz mi” Göremediğimiz bir virüs dünyanın altını üstüne getirebiliyor ama gördüklerimiz hala kaçıyor ya da korunuyor. Göremediğimiz pek çok şey var, mesela sevgi, mesela huzur, mesela neşe. Ve bence hepsi çok değerli…
GONCA BORCA
10.04.2020
7 Yorum
Ümran özbey
09 Nisan 2020Birdal
09 Nisan 2020Sonay Ovissi
10 Nisan 2020Ayla
10 Nisan 2020Halit Çalışkan
10 Nisan 2020Suna Gülgüden
10 Nisan 2020Armağan ümit çı
10 Nisan 2020