ÖĞRETMENLİĞE DİRENİŞİM.........................
Laf lafı açar misali anılar da anıları açıyor. Maltepe Lisesi'nin sokağında oturduğumuz evden Afyon İlkokulu'na ( Şimdiki Bağlarbaşı İlkokulu) arkadaşlarımız ile yürüyerek güle oynaya giderdik. Yine bir okul günü okula ulaşma telaşındaydım. Okula vardığımda birde ne göreyim koridorlar bom boştu. "Tüh geç kaldım". diyerek, hızla sınıfıma girdim. Doğruca sırama yöneldim. Oda ne ! uzun saçlarını at kuyruğu şeklinde toplamış bir kız, sıramda oturuyordu. Sadece saçlarından sıkıca çekip ''kalk yerimden '' dediğimi hatırlıyorum. Öğretmenin müdahalesi ve sınıfa ani girişim karşısında bana ne dediği ne yazık zihnimde silik. Eve koşarak geldim. Ablama ''çabuk gel, yerime oturmuşlar '' dedim.
Bir sınıf rotasyonunda saçını çektiğim ve adının "Nazlı" olduğunu öğrendiğim o kız ile aynı sırayı paylaştık. Nazlı adı gibi nazlıydı, dersi bilemeyince devamlı ağlayan, bilgi alışverişi olmayan bir talebeydi. Sıranın hemen yanında Cemal isimli bir arkadaşımız oturuyordu. Bu arada 5. sınıfı okuyoruz. Cemal defterinin bir tarafını matematik diğer tarafını Türkçe defteri yapardı. Yazılarını da tükenmez kalem ile yazardı. Ben de ona özendim. Matematik ders notlarını, hele tükenmez ile yazılmasının sonucunu tahmin edersiniz. Öğretmenimiz karalanmış defterimi görünce ''Ümran sen Cemal'e bakma, o başka bir şey! Senin yazın güzel, kurşun kalem ile devam et.'' dedi. Arkadaşımız yıl sonunda bir üst sınıfın kitaplarını alırdı, konuların özetini çıkartıp seneye hazırlıklı başlardı. Bu esaslı ve sistemli çalışmayı bu yaşta yapmak pek mümkün değildir. Bir çoğunuz 5.sınıf bitirme sınavlarına girmiştir. Bu sınav yaklaşırken Öğretmenimiz bir gün beni çağırdı. "Devlet parasız yatılı sınavına girmeni istiyorum. Sen öğretmen olabilirsin. Velin benimle görüşmeye gelsin" dedi. O an başımda sanki şimşekler çaktı. Doğruca eve gittim. Babama öğretmenin söylediklerini ilettim. Arkasından da '' Ama ben öğretmen olmak istemiyorum'' dedim. Babam itirazımı ne derece ciddiye aldı bilmiyorum Ancak içimdeki kaygı git gide büyüyordu. Sınav günü geldi çattı. O gün babam ile yola çıktık. Sınav yeri Gültepeydi ve babamla adresi sorarak gidiyorduk. İçimden " Ne olur adresi bulmayalım" diye dua ederken bir yandan da ağlıyordum. Babamda sınavda başarısız olacağım korkusuyla ağladığımı düşünerek '' Kızım ağlama, yaparsın'' diyordu. Okula geldik. Arkadaşımız Cemal de sınava babası ile gelmişti. Aynı mahalleden olduğumuz için babamla, babası sohbete daldılar. O sırada benim ağlamam hıçkırığa dönüştü. Cemal de ''Ümran ağlama yaparsın yoksa öğretmen seçmezdi'' demez mi. Ona kızarak " Ben öğretmen olmak istemiyordum ki " dedim. Öğrenciler sınıflara alınmaya başladığında Cemal babama koştu.'' Ali Rıza amca Ümran hala ağlıyor dedi''. Babam '' Kızım sen niye ağlıyorsun sınavdan bu kadar neden çekiniyorsun" dedi'. Merdivenlerden çıkmadım. Görevli "kapıları kapatıyoruz, acele et "dedi. " Hayır " diye direttim. Babam '' Ne yapmak istediğini anlamadım ama böyle esaret altındaymış gibi sınava girilmez'' dedi ve eve döndük. Bu kararım ne kadar doğruydu bilmiyorum. Lise yıllarında öğretmenlerimizi üzerken ne yazık ki onların bizlere yaşamayı, tertibi, hayata hazırlama gayretlerini sonradan anladık. Meğerse onlar bir taraftan ders anlatmaya çalışırken diğer taraftan ders dinlemeyen öğrenciler ile uğraşır ve onları bile derse kazandırmaya çalışırlarmış. Bunu çok sonra anlıyoruz.
Bir eğitimci olmanın temeli çok önceden atılıyormuş. Bu meslek sabır, fedakarlık, özveri dolu. Herzaman onlara minnettarız. Sonra ne oldu. 5. sınıf bitirme sınavında Türkçe'den '' ELEM'' nedir? cümle içinde kullanın diye bir soru geldi. Elem: Keder, üzüntü "ELEM DOLU KALBİMDEN GİTMİYOR HATIRALAR" diye cevapladım. Bu cümle üst üste plakların dizildiği ve çalınma sırası gelen plağın düştüğü babamın pikabında dinlediğim Safiye Ayla, Zeki Müren, Müzeyyen Senar'lardan kulağımda kalandı. Öğretmenim '' Bu şarkıyı nereden biliyorsun sanırım sen müzisyen olacaksın. Onun için mi öğretmenlik sınavına girmemek için ağladın" dedi. Müzisyen olmadım ama Türk müziği ile hala alakalıyım. Dragos Musıki Derneğinde hem yönetim kurulunda hem korolarında sürekli yer aldım Musıki Derneğim için elimden geleni yapmaya çalıştım.
Liseden sonra Marmara Üniversitesi'nde Edebiyat bölümüne gitmedim. Ama birgün fahri öğretmenlik yapmak kısmet oldu. Öğretmen olan kayınpederim bana birgün vazife vermişti. Meğerse bu sorumluluğu almak hiç kolay değilmiş. Şu çok çalışkan Cemal ise o disiplinli çalışmasını hep devam ettirmiş ve hak ettiği "Profesörlük" rozetini takmıştı.
Sevgiyle kalın..............
Ümran ÖZBEY
11.07.2020
Yazarın Diğer Makaleleri
- 02 Subat 2022 UĞUR MUMCU İLE TANIŞMAK
- 22 Mayis 2021 MANTOLAMASIZ SICAK EVLER
- 09 Nisan 2021 NOTALARIN ADRESİ
- 20 Subat 2021 BAKKALIM
- 08 Ocak 2021 ANNE BABA OKULU
- 24 Kasim 2020 İPİMİZİ ÇEKMEYELİM
- 19 Agustos 2020 AYSTİ VE ŞIVEPS
- 11 Temmuz 2020 ÖĞRETMENLİĞE DİRENİŞİM
- 23 Haziran 2020 ÇİVİLEME
- 18 Haziran 2020 BEN ÜMRAN ÖZBEY
16 Yorum
Aysel Taştanoğl
11 Temmuz 2020Mevlüde Erten
12 Temmuz 2020Seyhan Fındık
12 Temmuz 2020Halit Çalışkan
12 Temmuz 2020Nilgün tezer
12 Temmuz 2020Nermin.oktay
12 Temmuz 2020Ayten Bahran
12 Temmuz 2020Zerrin Koçhan
12 Temmuz 2020ERTUĞRUL ÖZBAĞ
12 Temmuz 2020Armağan ümit çı
12 Temmuz 2020Mukadder
13 Temmuz 2020Ceyda Çiltaş
13 Temmuz 2020Yeşim Bülbül
13 Temmuz 2020Nurdan Erakıncı
14 Temmuz 2020Gülten Aydeniz
14 Temmuz 2020Suna Gülgüden
22 Temmuz 2020