FENERBAHÇE ANILARIMDAN

FENERBAHÇE ANILARIMDAN

 

Portekizceyi nasıl, niçin, nerede,hangi hakla ! öğrendiğimi merak edip anlatmamı isteyen çok kişiden  hatırı sayılır ve özel siparişler aldığım için paylaşmaya karar verdim. Anlatırken kendimin de çok eğleneceğini hesaba katarak tabii. Hemen yer ve sahayla başlayayım. Aklınıza gelebilecek her türlü  araç; araba, tren, vapur, minibüs, maksibüs, kara, deniz  otobüsleri, stat içleri, dışları, ve tabii olmazsa olmaz, bitmek tükenmek bilmeyen maç kuyrukları. Kuyrukların ve bekleme süreçlerinin uzunlukları direkt olarak Portekizceme katkıda bulunuyorlardı. Nasıl çalıştığıma gelince, ekmek, su, günlük ihtiyaçlarımın yanı sıra bol bol istek inanç plan, program ve  ısrarla. Cep telefonu keşfedilmediğinden onun varlığıyla  rahatsız edilmeme gibi müthiş bir ayrıcalığa da sahiptim.  Yollarda orada burada, milletin önünde  bağıra çağıra konuşup sevgilisi, karısı çalışanı, kankası yada rahatsız eden falancayla küfürleşip kavga edenler tartışanlar da yoktu. Bangır bangır müzik dinleyen tipleri de hatırlamıyorum. Sırf çantamda her yere taşıdığım Portekizce sözlük ve gramer kitaplarıyla bir gün Brezilya'ya gidip oranın dilini eski ve yeni edineceğim arkadaşlarımla konuşabilme ümidiyle kendime aylarca manuel ve seyyar kurs verdim, tabii bu motivasyonda futbol ve karnaval hastası, Brezilyalı oda ve sınıf arkadaşım Rene’nin de çok büyük katkısı vardı. Kuyruklarda sabırla beklerken  bir elimde sözlük kitap, diğerinde kalem defterle kulağımı dış gürültülere tıkayarak çalıştığım bu dilin bir gün beni oralardan alıp stadın en hassas bölgesi olan, sahaya indirip  bilumum  sportif olay mahallinin en yakın şahidi, paha biçilmez gayrimenkulümüz  yedek kulübesinin  demirbaşlarından biri olmaya kadar götüreceğini nerden bilebilirdim? Sihirli bir el bana dokunup  “ Madem bu kadar zahmet ettin, seni stadın en protokol yerine ışınlandırayım“ demişti. Allah bazılarına yürü ya kulum derken, bana ise  dilini kullan ya kulum “demişti. Tabii bu kez durum farklı olacaktı, eskisi gibi yan gelip keyifle maç seyri tarihe karışıp yerini Fenerbahçe’nin maçlarındaki streslere, heyecanlara bırakacaktı. Sana ne oluyor  derseniz, giren, çıkan tüm gollere benim de olumlu olumsuz küçük de olsa  katkım olacaktı. Sonuçta  o dönemde  piyasada kolay bulunamayan, turfanda bir dilin patentine sahip olan turfanda tercüman  konumundaydım. İçime doğmuş gibi  “şu dili  öğreneyim de, hazırda beklesin, en azından üzerimde bulunsun, bakarsın kara günlerde lazım olur mantığımın  meyvesini yeme şansı sunulmuş onu çok kişiye hatta kocaman bir kulübe iletme şansım doğmuştu. Kiraya verme demem daha doğru, zaten babamın vasiyeti vardı, çok darda kalmadıkça ne olursa olsun hiçbir şeyini satma diye. Gerçi zamanla dostlarını sevdiklerini hatta ailelerini bile satanları gördükçe  insanlığımdan utanç duymuştum. İş artık Başkan Ali Şen’in beni babamdan istemesine kalmıştı. Sonuçta bu dilleri babam için, onun siparişi doğrultusunda  öğrenmiş, bir dil bir insan, iki dil iki insan tekerlemesiyle başlayıp uzadıkça uzayabilen   o müthiş  motivasyon mesajını ciddiye alıp uygulamıştım. Ne kadar kalabalık  olursam o kadar az dayak yeme şansım  olacağını düşündükçe zevkten dört köşe olurdum. Hele mahalle maçlarında fazla insan olma avantajım kimbilir ne kadar çok işime yarayacaktı! Böylece genelde yedekte geçen  futbolculuk dönemim geride kalmıştı , yine yedek kulübesindeydim ama bu sefer çevirmen olarak; hadi koçum, çıkar dilini de göster marifetini bakalım, çevir kazı da yanmasın kimse parolasıyla. .. Zaman dilimin gövde gösterisi yapma zamanıydı öyle ya da böyle.  Gerçekten bu dil aşkı bambaşka bir şey, dilim döndüğünce anlatsam da yetmez, yaşanmadan hep bir şeylerin  eksik kaldığını hissedersin. Kısaca Portekizceyi nasıl bilirsin diye sorarsanız çok iyi bilirdim, hakkımı helal ediyorum.  Hadi  oldu olacak kendimi de helal edeyim bari.

 

Sevgilerimle 

 

Mustafa KIRAN

 

17.07.2020

MUSTAFA KIRAN'I TANIYALIM MI?

http://www.dragosmusikidernegi.org.tr/dragos-musiki-dernegi-yazarimiz-mustafa-kiran-i-taniyalim_V85.html

 

4 Yorum

Nilgün tezer

Nilgün tezer

17 Temmuz 2020
Samimi yazınızı keyifle okudum...
Sonay Ovissi

Sonay Ovissi

17 Temmuz 2020
Mustafa bey Paylasiminizi okumaya baslamadan acaba semt olarak Fenerbahce diye mi dusundum.Cunku ben Fenerbahce Kalamis asigi olarak ic gudum beni oyle yonlendirdi. Efendim Portekizce yi Amerikada bulundugum surelerde genelde orada yasiyorum.Covid 19 un azizligine ugradigimdan uzun suredir Istanbul’dayim.Amerikada cok duydugumuz Portekizceyi bilmeniz cok keyifli olsa gerek.Futbolculuktan tercumanlik seruveniniz de icinizdeki Fenerbahce askindan olsa gerek.Guzel bir seruven. Emeginize saglik.Tesekkurler..
Umran özbey

Umran özbey

18 Temmuz 2020
Fenerbahçe sevginiz, dil öğrenme, öğrendiğinizi uygulama ile birleştirince çok değişik zevkli çalışmalar çıkmış.
Suna Gülgüden

Suna Gülgüden

23 Temmuz 2020
Ben de bir dil öğretmeni olarak sizi alkışlıyorum. Dil öğrenmek ve öğretmek, ayrıca o dili konuşmak harika bir şey. Hangi dili konuşuyorsanız birdenbire başkalarının önünde o dilin ruhuna bürünüyorsunuz. Bu yüzden sizin de dediğiniz gibi kaç dil konuşuyorsanız o kadar çok insan oluyordunuz, Zamanımızda dil öğrenmeye yatırım yapmak çok akıllıca. Pek çok dil konuştuğunuz zaman çok popüler oluyorsunuz. Dil öğrenmek tamamen yetenek işi ve geliştirmek de tamamaen kişinin gayretine bağlı. Siz bunu başarmışsınız, tebrik ediyorum!!

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri