İNSANİYET SÖZLEŞMESİNİN FESHİ

Büyükada’mızda gün batımlarında  güneşin ardında bıraktığı nefis görüntüler eşliğinde yürüyüş yapmayı çok sevdiğim için yürüyüşümü bu anlara denk getirmeye özen gösteririm. Dün akşam  rengarenk, muhteşem  görüntülere bulanmış, irili ufaklı birbirinden neşeli bulut kümelerine bakarak fal tuttum, daha doğrusu hazır falı kendimce okumaya çalıştım, bakalım istikbal gerçekten de göklerde mi  diye. Gökbilimci bir falcı edasıyla pek yakında  gülen gülümseyen çocuklarına huzur içinde sarılmış mutlu kadınlar gördüm ,pek yakında bu sinemada, sakın kaçırmayın denir gibi. Sonrasında gözlerimi hiçbir şey için geç olmadığını düşündüğüm günümüze çevirdim. Herşeyin en başından yanlış olduğu kabullenip sil baştan yaparak insanlığın doğumuna ,kökenine dönebilsek diye düşündüm ! Evet, falım şimdi de geçmişe uzanmış, oradan günümüzdeki vahşeti yakalamaya çalışıyordu. Öyleyse sabırla devam. İnsanlık dipsiz, bir kuyu, sonsuza dek  uzanan tarihi ve tükenmez  bir kaynak olup asla ciro edilemez, kişiye özel bir  davetiye gibi. Onu iyi kullanmanın sırrı, kalbimizi ön yargılara, suçlamalara kapatıp sevgiye ardına kadar açmak .  

Sevgi saygı bayramlarda özel günlerde tek atımlık kurşun gibi hatırlanıp kutlansın diye değil  ömür boyu içimizde taşınsın  diye yaratıldı. Şu sevgisiz günlerde ona çok ihtiyacımız var, hatta şu anda ,şu saniyede. Tahmin edilemez  boyuttaki  aşırı sevgi  talebi tavan yapmış durumda. Peki ya arz edilip sunulan sevgi ne alemde? Öyle yetersiz ki , karaborsaya düşmüş  , zaten çoğu hormonlu . Aramızda , utanmasalar sevgi  dilenecek  çok kişi var ama öyle umutsuzlar ki  kendilerini belli etmiyorlar. Peki canları istediğinde herşeyi görebilen gönül gözlerimiz nerde , niye ortada yoklar, onlar ne iş yapar ? sevgi beklentimizi neden hep yanlış adreslerde arıyoruz? 

 İçinde sevgi olmayan şey hissedilemeyeceği için  zevk veremez; anlamı duyumsanamaz. Oysa gerçek sevgi kutsal ve ömrünce garantilidir. Hayatta  yarı yolda kalmaman ,sevgini  yolda bırakmamakla ilintilidir. Sevgiden terk isen eğer, suç tamamen sendedir, demek en başında ondan  ne istediğini tam bilememiş,yeterince doğru yönde kullanamamış, kısaca yanlış solumuşsun. Nefesini doğru dürüst alamayan nasıl yaşar ki? Sıkıntıdan, ruhsuzluktan boğulur gidersin.

İnsanları anlamak bir sanat, insan olabilmek de. Herşeyden önce içimizdeki  insancıl sanat ruhunu ortaya çıkarmalıyız, bunun da başı yine sevgi. Bilinçsiz yaklaşılan hiçbir ilişki yürüyemez ,sonunun da bu tür katliamlar olması  kaçınılmaz. Oysa insanca bakıp gönülden yaklaştığın kimseyle  anlaşamaman mümkün değil. 

İçtenliğini  ve  doğallığını sunabildiğin her insanda sevgi adına izler bırakabilirsin.  Peki bu kadar mı zor kendimiz  olabilmek? Ama bunu yapmak yerine başkalarının  kimliklerini ve giysilerini üstüne geçirenler arttıkça , acı ve vahşi katliam haberleri kulaklarımızı deliyor. Kimbilir onlara neler deniyor, beyinleri nasıl , hangi insanlık dışı talimatlarla yıkanıyor ki karşı cinse bu  kadar saldırma arzusu ile yanıp tutuşuyorlar ? Onlara, güya eğitenlerince,  başta ataerkil olma zorunluluğu ,  haksız, kalleş, vahşi bir   kadın karşıtlığı güden, insani eşitliği yok sayan,tek cinsiyete şartlanmış  kimbilir ne gibi birbirinden aşağılık  telkinler yapıldı  ve halen de yapılmakta?Hevesini aldıktan sonra başka bir oyuncağa geçen kadınları sadece  birer seks objesi olarak gören zihniyetlerden ortaya başka ne çıkabilir ki, siz söyleyin. 

Temelini sevgi ve insanlığın oluşturduğu bir yaşam türüne   tutunmak, inancını ruhunu ,  yüreğini gökteki istikbalin umutlarında dolaştırmak  ve oralarda  dirençle kalabilmenin adı  ne olursa olsun kaybetmemek, sonuna kadar sahip çıkmaktır. 

Kadın, erkek hakları değil insan hakları var sadece. Bırakın Istanbul sözleşmesini tüm dünya insanları el ele,  vicdanlarındaki insaniyet ve hassasiyeti arkalarına alarak  bu en anlamlı  sözleşmenin ortağı olmalılar. Yoksa kağıt üzerindeki hangi anlaşma kadın  vahşetini azaltabilir ? Ya iş işten geçtikten sonra verilen cezalar?  Sonra da  yeni baştan katliam yapsınlar diye salınan yaratıklar? Onlara göz yumanların da ne bu gezegende ne de öbür dünyada yatacak yerleri yok. Söylemler ,söylemler ve  bolca kendimizi kandırmacalar. Bu kafayla nasıl  sonu gelecek , baksanıza birbirinden vahşi saldırılar Çin Ordusu gibi üzerimize geliyor.

Geçen hafta ortaya  çıkan  o  son derece yanlış hesabın Bağdattan değil “insanım” diyebilen herkesin vicdanından geri dönmesini  sabır ve inançla  bekliyorum.

Son cümlem ; her şeyin başı eğitim denir hep.İyi güzel de gönlün ne eğitimi olabilir , içinde sevgi ,dolayısıyla da insanlık olmayınca? Son sorum da şu; erkek egemen zihniyeti sevginin tek başına egemenliğinden ne kadar haberdar acaba?

Yarın akşam gün batımındaki yürüyüşümde gökyüzündeki fallarda kadınların ve çocukların yüzlerindeki mutluluğunu çok daha net okuyabileceğime inanmaya başladım.

Kadınlar varsa, biz erkekler de varız. ya hepimiz varız, ya da yine hepimiz.

 

Mustafa KIRAN

 

26.03.2021 

4 Yorum

Suna Gülgüden

Suna Gülgüden

26 Mart 2021
Bu pandemi döneminde herkesin kendi içselliğini yaşamaya çok vakti oldu. Bunu düzgün bir şekilde yapanlar SEVGİ nin herşeyden daha önemli olduğunu bir kere daha anladılar. Hava, su kadar önemli SEVGİ bizim için. TEBRİKLER!
ERTUĞRUL ÖZBAĞ

ERTUĞRUL ÖZBAĞ

26 Mart 2021
Bende büyük ada nizamdayım ,Serdar hoca ya bir ara buluşalım adalılar sen organize et dedim bir türlü olmadı ,inşallah bu sene olur, rakı balık yapar biraz da felsefe ne dersiniz.
Mustafa kiran

Mustafa kiran

26 Mart 2021
Suna Hanım çok teşekkürler sevgilerimle
Mustafa kiran

Mustafa kiran

31 Mart 2021
Ertuğrul Bey. Bu sene hep beraber inşallah adada bir araya gelerek keyif yapalım. Seve seve varım. Sevgilerimle

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri