TESADÜFLERİN ŞAHI

TESADÜFLERİN ŞAHI 1996 da bir yaz günü Kabataş’ta Büyükada vapuruna doğru hızla yürüyorum. Bir anda 20-25 metre kadar önümde beliren, yabancı olduğu her halinden belli, adeta canı burnunda yorgun sıkıntılı ,kendisine yardımcı olabilecek yabancı dil bilen birini aradığını açıkça ortaya koyan -bir hanım dikkatimi çekti.. Fıldır fıldır gözlerinin , kendisine destek olabilecek adayları seçebilmek için herkesi tek tek taradığını fark ettim; gözlemsel istatistiklerimin doğruluğu sayesinde de varsayımlarımı sıralamaya başladım. Şu sıkışık zamanda ve dar alanda nasıl birini seçeceğine neye ,hangi veriye dayanarak karar verecekti ?Acaba giyim kuşama bakıp da mı karar vermeye çalışıyordu ?Bunun yabancı dil bilen havası var, şunun yok mesela. Yoksa yabancı dil bilme özelliğinin ip uçlarını bakışlarda, ifadelerde mi arıyordu? Öyleyse yandım demek. Görüntümün yabancı dil biliyorum diye bas bas bağırdığını hissediyor , bundan garip bir mahcubiyet duyuyordum. İşte korktuğum başıma geldi, bir an göz göze geldik ve kadın aniden karar vererek hızımı kesip damdan düşer gibi“İngilizce biliyor musun?” diye sordu. Resepsiyon görevlisi gibi karşıladım kendisini ; “Evet,buyrun. “ “Telefon edebileceğim bir kulübe var mı buralarda ?” “Bakın ,hemen ileride”. Dava bununla bitmedi tabii. “Peki,neyle çalışır bu alet?” Haklı,havagazı mı su mu ya da ne ?Her ülkede adetler değişik. Kolay mı öyle yabancı olup da pattanak jeton bulmak ,ben kendi yurdumda bile zorlanırken ?”Neyse söz konusu o madde bulundu ,kadının eline teslim edildi; “Peki arayacağım yerin telefonunu nasıl bileceğim? Bilinmeyen numaralar rehberi yok mu buralarda?”Buyrun buradan yakın! Doğru,mecbur mu arayacağı telefonu bilmeye?Bir zamanlar rehberdim ama bu işine yaramaz , çünkü kağıttan rehber aranıyor, daha doğrusu ben arıyorum ,o telaşlı bakışlarıyla eşlik ediyor.Hedeflediğim vapur çoktan kaçsa da önemli olan şu an acil servisteki görevim. Rehber kitapçık bulunamadığından bir taksi çağırıp onu Taksim’deki The Marmara Oteli’ne göndermeyi düşündüm, üzgün ,sinirli , kafası karışık hanıma orada istediği telefon numarasını bulabileceğini söyledim.Taksiye ücreti peşin ödeyip tam veda edecekken, bir anda nerden geldiği meçhul şekilde dürtülmüşçesine nereyi , neden acilen aramak istediği geldi aklıma . Daha önce düşünemediğime şaşırdım, hatta kendime kızdım; insan bir merak eder de sorar.Evet,ne biçim bir insandım? Nasıl da üstünkörü , yasak savar gibi yardım etmeye çalıştığımı fark edip kendimden ve gösterdiğim ilgisizlikten utandım. Zaman kaybetmeden ;“Pardon ,aslında nereyi aramak istiyorsunuz da numarasını bilemiyorsunuz?”“ Konsolosluğumuzu aramak istiyorum.” Daha önce sorsaydım, boşuna jetonla, taksiyle uğraşmazdım. Hemen belirteyim, olayın geçtiği dönemde İstanbul’un Brezilya Fahri Konsolosu idim. Konsolosluktan söz açılınca ona bir şekilde yardım edebileceğimi düşündüm. Akşamın bu saatinde neden Konsolos aradığını sormadan taksiden inmesini söyledim. Aniden çark edip aşırı yardım etme sevdasına bürünmüş olmamdan kuşkulanmış ki, madem öyle niye taksiye bindirdin beni anlamı taşıyan son derece haklı bir ünlemli tepki verircesine ;“Gerek yok, ilk dediğiniz gibi yapayım “dedi, kısa öz. Ah ben yok muyum; Konsolos olmamı geçtim, genel bir yardım için bile olsa neden normal ,seviyeli bir içtenlikle kadının gerçek sorununu sormamıştım? Bana çok aykırı olan bu davranışı kendime yakıştıramadım. Taksiye bindirip göndermek resmen başımdan savmakla eş değerde olup hiç dürüstçe değildi.Bir şekilde basiretim bağlanmıştı, farkındalığım arttıkça olayı bir an önce sahiplenmek adına taksiden inmesi için ısrar ettim. Kadının şaşkınlığıyla beraber ters bakışları da artmaktaydı. Bindiren sensin, şimdi niye indirirsin be adam diye dövüyordu bakışları, belki de içinden sövüyordu. “Kaptan, hanımefendinin inmesi gerek.” Bu sefer de şoför bana ters bakmaya başladı. (bu tarzı ezelden beri beceremem), Kadın çaresiz inerken bakışlarıyla , “sen neymişsin be abi, amma çabuk iş bitirdin. “diyordu adeta. Çok geçmeden dili adeta noter gibi benim bu içsel tercümemi tasdikledi ;” Helal olsun abicim ;kaş göz arasında bağladın yengeyi.“ Nerden yengesi oluyorsa ,daha benim tanımadığım kadın? Neyse ,zor bela esrarlı yolcuyu boş banklardan birine oturtup başına tam olarak ne geldiğini laf olsun diye değil samimi dostane bir ilgiyle sordum. Başlardaki gergin kadın rahatlamıştı sıkılarak da olsa anlatmaya başladı. Meğer beni tanımadan hemen önce kalmış olduğu pansiyondaki personel tarafından cinsel tacize uğramış ,pasaportunun, uçak biletinin, parasının , kısaca üzerindeki herşeyin çalınmış olduğunu görür görmez de can havliyle dışarı fırlamış ,aklına önce ülkesinin konsolosluğunu aramak gelmiş ; panik haliyle yardım için danıştığı ilk kişi de o anda karşısına piyango gibi çıkan ben olmuşum. Geçmiş olsun deyip elçilikler konusunda kendisine yardımcı olabileceğimi söylerken arabadan indirmekle ne denli isabetli karar aldığımı daha iyi anladım , tabii bana neden tam olarak güvenemediğini de. Gerçi üzerimdeki şüpheli bakışlarını hala geri çekmemişti ama bu saatten sonra tabii ki kusuruna bakılamazdı. “Bu adam ne yapmaya çalışıyor, sonu nereye varacak acaba” demiyorsa içinden ,ben de ne olayım? (Tabii ki Konsolos olayım,şu anda sadece ona ihtiyaç var ).Onu kısa zamanda istediği numaraya ulaştırmak için hangi ülkenin vatandaşı olduğunu öğrenmeliydim. “Ben Brezilyalıyım” demesin mi? Olacak iş değil! Biraz önce değinmiş olduğum tesadüf rolünü iyice büyütmüş, abartmış hatta milyon katına çıkartmış durumda... Düşünsenize, İstanbul’un nüfusu o zamanlar, atıyorum on milyonsa ancak 10 milyonda bir olabilecek devasa ve mucizevi bir rastlantı gerçekleşmiş durumda. İnanılacak gibi değil ama oldu işte, sıra artık ona alıştırarak gerçeği söylemeye geldi. Kadının ilk yardım için baş vurduğu ilk kişi, ona ilk yardımı yapma ehliyetine sahip kişi, yani “ ben” dim ;ama o bu tesadüflerin şahının farkında değildi. Gerçeği söylesem , şok içinde olduğundan olayın garipliği karşısında iyice kıllanacak, şüpheleri ise tavan üstü yapacak. Onu biraz rahatlatıp alıştırarak gerçeği , bir anda hayati önem kazanan kritik kimliğimi söyleme zamanı gelmişti .Hadi açıklasana hemen. Ya hepten şüphelenip bağırıp çağırmaya başlarsa? Olur mu olur, çünkü kendimi kanıtlayacak kimliğim üzerimde yok, yardımcı olayım derken onu daha tedirgin edebilirim. Benzer bir durumda bir zamanlar tüm iyi niyetime rağmen rahatsız edildiğini sanan turist bir hanımın Karaköy meydanında ortalığı ayağa kaldırarak beni kendime ve etrafa rezil duruma düşürdüğü acı örnek hala belleklerimde. Kendisinden bile daha panik durumda olduğumu hissedince sakinleşme belirtileri gösterdi, öyle ki huylanmasın diye hala en büyük kozum olan Portekizce yerine İngilizce konuşmayı sürdürüyordum.Bir türlü onu nasıl ikna edebileceğimi bilemiyordum .Kafamdan neyi kurup geçiriyorsam yanlış anlaşılıp daha zor duruma hatta yeni bir krizin eşiğine girilmesinden korkuyordum. Ama bunun sonu yoktu ki .Neden bu kadar çekinirsin be adam? Oysa tüm iyi niyetinle yaklaşmışsın ,ona yardım edebilecek tek insansın şu koca şehri İstanbul’da. Konsolos olduğumdan bir yerde elçi sayılırım, bana da zeval olmaz..“Bakın hanımefendi, isterseniz Brezilya Elçiliğinin numarasını vereyim size “ deyip ezberimdeki numarayı bir kağıda yazıp veriyorum. Kadının garip bakışları adeta “Sana inanmıyorum, bu işte bir bit yeniği var.” demekteydi açık açık. (zaten daha sonrasında bunu itiraf edecekti,)Ama bir yandan da ,hem ayıp olmasın hem de minicik de olsa doğruluk ihtimali nedeniyle göz ucuyla beni süzmeyi ihmal etmiyordu ,bakalım şimdi ne haltlar yiyecek bu adam, altından neler çıkacak diye. Adeta bu numarayla yetinmeyeceğim içine doğmuştu hala ismini sormadığım kadının, numaraları sanki Roma harfleriyle yazılmış gibi şaşkınlıkla incelerken. Ne de olsa yazılırken daha önce yan yana hiç görmediği bir rakam dizinimi vardı kağıtta(tıpkı bizim için yeni olan her telefon numarası gibi) . Kademe kademe hedefe ilerliyordum; “Elçiliği aradığınızda Tuna Hanım’ı isteyin, selamımı söyleyin. İsmim Mustafa bu arada.” Brezilyalı yarı hemşerim olan kadının şüpheci tavırları tavan yapmış durumda, ismini bahşetmeyi çoktan geçtim,kağıdı yırttı yırtacak, kendisiyle dalga geçtiğimden emin,zor tutuyor kendini, sonuçta koca numarayı bir yere bakarak değil ezbere yazmıştım. “Aslında Elçilik sizi buraya yani İstanbul’a yönlendirecek büyük ihtimalle ; daha doğrusu kesin öyle olacak. Onun için isterseniz önce İstanbul’daki Konsolosluğu arayın. Oranın numarası da... ”Kadının alt üst olmuş sinirleri, üst üste yaşadığı güvensizliklerin üstüne benim pişkin , kendimden hayli emin tavırlarımın tuz biber ekmesiyle tam anlamıyla tavan yapmıştı .Birden patladı ““Hayır, vermenize gerek yok,;onu da artık Elçilikten öğrenirim, zahmet etmeyin. yeterince uğraştınız, eksik olmayın “.” İnanın küfretse daha yumuşak bir ton seçerdi. Adeta “hep sizler benimle dalga geçtiniz, sıra bende şimdi “ anlamı taşıyordu bu alaylı imalar .Hiç aldırmadan kendi numaramı yazarken o “Hayır, gerek yok ,ısrar etmeyin ,”diyerek bir an önce yanımdan kaçıp kurtulmanın hesaplarını yapıyordu. Artık deli yerine mi koymuştu beni yoksa bir sapıktan kaçarken başkasına yakalandım diye mi düşünüyordu ?Yine de aşırı ısrarlarım karşısında verdiğim numarayı alıp “Peki, o zaman kimi arayacağımı da söyleyin bari ,madem herşeyi biliyorsunuz “diye hayli alaylı sordu a. Ben de artık bu garip oyunu ,yani saklambacı fazla uzatmayıp son hamleyi yaptım. “Beni arayacaksın.“dedim Portekizce, baskı altında beklettiğim kahkahalarımı salıp bırakarak. Bana hayli uzun gelen sessizliğin ardından bu kez de o kahkaha krizine girdi. Tabii gülmesinin arkasında bulunan kulis bölgesindeki acı burukluğu hissedebiliyordum. En azından varlığım olmasa da yanımda taşımadığım diplomatik kimliğim onu neşelendirip güldürebilmişti .Bu kimliğim sayesinde hayatında ilk ve son kez müthiş ötesi bir rastlantıyı yaşarken tadını çıkarmaktan da geri kalmıyordum.O gece ve ertesi gün gerekli formalitelerin yapılıp ismini hatırlayamadığım hanımın uçağa bindirilmesine kadar olan süreye öncülük edip gerekli işlemleri yaptırdım. Sonradan kendisiyle birkaç kez telefonla görüştük. Bir gün bir telefon geldi; Brezilyanın önde gelen bir Televizyon kanalından arıyorlardı. Bana söz konusu kadını tanıyıp tanımadığımı sordular .Gülerek nasıl tanımam dedim ,bu kez onlar gülerek İstanbul’da olup bitenleri bildiklerini ikimizin arasında geçen o son derece garip ve kocaman tesadüfün doğruluk derecesini sordular. Benim onaylayıp kısa bir özet geçmemden sonra , şu anda canlı yayında olduğumu söylediler. Meğerse bu hanım İstanbul macerasından sonra başlarından geçen en ilginç hikayelerin kanıtlarıyla beraber anlatıldığı bir yarışma programına katılmış ; reji yetkilileri de doğrulamam için benimle temasa geçmişler. Ertesi gün aldığım habere göre birlikte yaşamış olduğumuz bu meşhur olay ,anlatılan diğer tesadüf olaylar arasından son yılların en ilginç ve doğal tesadüfü seçilmiş. Bence de? Ya sizce? Mustafa KIRAN 22.06.2020

7 Yorum

Umran özbey

Umran özbey

22 Haziran 2020
Mustafa Bey gerçekten olay ilginç rastlantı tam bir şans. Fahri elçiliğinizide sahada iki ülke arasında bir çırpıda icra etmişsiniz de ya size rastlamasaydı? Bu sorumlu davranışınız için değilde Ülkemiz kimbilir hangi eksi konu icin araniyor olucaktı.
Gülzerrin

Gülzerrin

22 Haziran 2020
Tesadüflerin bu kadar bir araya gelmesine kader mi?hanımın yardımına acil çare bulmaya şans mı diyelim?Kaleminize sağlık
Mustafa kıran

Mustafa kıran

22 Haziran 2020
Çok teşekkür ediyorum Ümran Hanımcığım. Sevgilerimle
Mustafa kıran

Mustafa kıran

22 Haziran 2020
Gülzerrin Hanım. Beğendiğinize sevindim
Aysel Taştanoğl

Aysel Taştanoğl

23 Haziran 2020
Merhaba. Yazınız son derece ilginç. Çok şanslı bir kadın diyecektim ama vazgeçtim. Şansı sonra gülmüş. Bir hayli de düşündürücü güzel ülkemizin akıl yoksunu insanları bitermi acaba. Umalım, hayal kurmaya devam edelim. Teşekkürler
Gülten Aydeniz

Gülten Aydeniz

23 Haziran 2020
Olmaz böyle şey diyeceğim . O kadar çabuk okudum ki ; nefes nefese kaldım . Eeee sonra eee sonra derken tüylerim diken diken tatlı bir ürperti ve mutluluk sardı içimi . Çok teşekkürler
Nurdan Erakıncı

Nurdan Erakıncı

25 Haziran 2020
Hikayenizi heyecanla, acaba sonunda ne olacak merakı ile tebessüm ederek bitirdim. Kaleminize sağlık.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri