İstanbul’da bu gece, uzun yıllardan sonra ilk defa bu kadar çok kar yağışı olduğuna şahit oldum. Lapa lapa sürekli kar yağıyor üzerimize, hiç bir boşluk görünmüyor gökyüzünde. Sadece karların yağışını seyrediyoruz, ortalıkta hissedilen yine o güzel sessizlik.. Kar yağışı izlemeyi, Bolu’da kış mevsimi süresince fazla kar yağdığını hatırladığım için de çok seviyorum sanırım. Bu gece yoğun kar yağışını hissetmek bu sözü aklıma getirdi. “Ruhum kar yağışını seyrediyor gözlerimden. Beyaz, tane tane, raks ederek dönüyorlar göklerde. Bir şenlik, bir coşku kış mevsiminde kar yağışı...”
Çocukluk dönemimde, her kış mevsiminde çok kar yağışı olurdu. Mahalledeki arkadaşlarımız ile kar topu oynar, kardan adam yapar, kızaklarımız ile kayardık. Kış mevsimini çocuk ruhumuzla doyasıya yaşayabilmek ayrıca keyifliydi. Bizim mahallede bir kaç büyüğümüz vardı, sürekli kar ile kaydığımız yerlere sobalarda yanan kömür küllerini dökerlerdi. Kömür küllerinin döküldüğü yerlerde kızaklarımız kaymazdı ve böylece bizim karda kayma eğlencemiz bozulurdu. Sadece bu davranışlar ile kalmazdı bazı yetişkinler. Bu kişilerin çocuklar ile her zaman olumsuz bir meselesi vardı. Sürekli çocukları herkese ait olan ortak oyun bahçelerinden öfkeli bir şekilde kovalayarak kaçırırlardı. Şimdi yetişkinlik dönemimde onlar gibi çocuklardan haz etmeyen insanların neden böyle davrandığını daha iyi anlayabiliyorum. Sanırım Doğan Cüceloğlu Hoca’nın bir videosunda izlemiştim. Böyle insanlar kendi çocukluğunu doyasıya yaşayamamış oldukları için çocukların neşesi, oyunları onları rahatsız edermiş. Aslında onların öfkesinin kökeninin kendisine, yaşayamadığı çocukluğuna olduğunu daha yeni idrak edebiliyorum. Bu nedenle psikoloji bilim insanları böyle yaşama karşı öfkeli insanlar ile karşılaştığımızda şu davranışları yapmamızı öneriyorlar ; “Ruhunda sürekli öfke ve kaygı duygusu barındıran insanları farklı bir bakış açısı ile anlamaya çalışın. Siz başkalarının geçmişinden gelen öfkelerini, kaygılarını ruhunuzda tutarak kirletmeyin duygularınızı. Herkesin kendi çocukluğunda ailesinden de öğrendiklerini yaşamda iletişim kurduğu insanlara yansıttığını unutmayın. Yaşanılan her şey sizinle ilgili olmayabilir. Bu nedenle insanlar ile ilişkilerinizde kendi duygularınıza derin bir içe dönüş ile odaklanın. Bu duyguların sizde aşırılık hissettirdiği, size zarar veren kısımlarını kendiniz ile çalışın. Bu duygu çalışmaları ile çocukluğunuzda bastırmış olduğunuz veya görmezden geldiğiniz gerçek hislerinize gidebilirsiniz. Bu hisler kendinizi tanıma ve anlama yönünden çok şey öğretebilirler size. Son olarak hissettiğiniz bu olumsuz duyguları; bastırmadan, başka olumsuz duygulara çevirmeden kendi iç dünyanızda çalışıp, bırakıp ve rahatlamayı tercih edebilirsiniz. “ Öneri, çözümleri paylaşmak ve yazmak ne kadar kolay. Yaşamına bu öğretileri uygulamak ise bir ömür boyu çaba, mücadele ve emek..
Tekrar çocukluk hatıralarıma dönersek, o zamanlar kış mevsiminde her evin bahçesinde yapılmış bir kardan adam olurdu. Kardan adamın kolunda saçaklı çalı süpürgesi, kafasında şapkası vardı. Bazen onun boynuna atkı saranlar bile olurdu üşümesin diye (Çocukların ne kadar güzel bir iç dünyası var). Ayrıca burnu havuçtan, düğmeleri, gözleri ve gülüşü ise kömür tanelerinden yapılmış, tatlı bir kardan adam..Kar yağışı çocukluğuma dair bu anıları canlandırırken, şimdi ise ruhumda bu hisler kökeninde bambaşka duygular uyandırıyor . Karlar bembeyaz, hiç yazı yazılmamış, temiz bir sayfayı andırıyor. Beyazlık ve saflığı, ruhsal bir temizlik halini ayrıca sessizliği hatırlatıyor bana. Ruhundaki kirlenmiş yönlerini temizle diyor sanki, sonradan pişmanlık hissedeceğin davranışları yapma. Huzurlu, sakin ve yavaş kalmaya çalış gibi mesajlar verdiğini de hissettim. Belki de biz insanlar ruhen bu kadar kirlenmeseydik, bu kadar çok madde odaklı yaşamasaydık, dünyayı ve doğayı mahvetmeseydik Covid-19 salgını bizlere bir şeyler öğretmek için gelmeyecekti. Dünyamıza gelse bile belki uzun yıllar süren bir salgın olmayacaktı. Sonsuz uzaydaki boşluktan biz dünyadaki insanların yaşantılarını izleyen bir melek ; “Ne kadar çok gereksiz kötülükler ve boş işlerle uğraşıyor bu insanlar.. Kendilerindeki gerçek özü tanıyıp, kendilerini geliştirip, hayatlarını asıl güzel olan değerler ile anlamlı kılmaya uğraşmıyorlar. Güzel Allah insanlara doğru yolu da gösteriyor, zorlu imtihanlar veriyor . Hiç akıllanmıyorlar. Madde odaklı yaşantıları, nefsi emmarenin istekleri, ben herkesten daha üstünüm gibi gerçek dışı düşünceleri var olduğu için birbirini üzüyorlar. Bu kötü davranışlar yetmiyormuş gibi kalp kırıyorlar, savaşlar çıkartıyorlar, birbirlerini öldürüyorlar. Aslında başkalarına yaptıkları ve düşündükleri kötülüklerin enerjisi, uzun vadede kendi ruhlarına isabet ediyor . Eğer Allah insanları kendi hallerine bıraksaydı, bütün dünyayı helak etme ve her yerde bozgunculuk çıkartma ihtimalleri de doğacak demek ki. Sürekli içlerindeki iyiliğe çağıran sesi değil de kötülüğe çağıran sesi kendilerine rehber kıldıkları için. Ne kadar çok yücelebilecek muhteşem bir potansiyel taşıyan ve zeki bir varlık olan insan ancak bu kadar akılsızca dünyadaki kısıtlı zamanını harcayabilirdi. “ diye düşünebilirdi belki de. Bu düşüncenin akabinde aklıma yine iki tane güzel söz geldi.
“Bütün kötülüklerin ve savaşların temelinde yaşanmamış yaşamlar vardır. “Erich Fromm ‘dan.
“Aynada gözlerinin içine rahat rahat bakarak söyleyemeyeceğin şeyleri yapma, çünkü senin en önemli gücün bu gözlere rahatça bakabilmekte saklıdır. “ Doğan Cüceloğlu ‘ndan.
Güneşin karların üzerine yansıdığında görünen parlak ve bembeyaz halini yeni doğan bebeklere benzettim. O tertemiz, ışıltılı ruhlar. Bilinçlerine daha his yüklenmemiş, kendi varoluşsal özünü oldukları gibi maskesiz yansıtan melekler.. Çocuklar ve yetişkinler ile iletişim kurarken, onların gözlerindeki ışıltıyı görmeye bayılıyorum. Ne güzeldir insanların gözlerindeki o ışıltı ..Tatlı ve iyi yaramazlıklar düşünen ve içlerinde yaşatabildikleri gizli iç çocuklarının yani gerçek ruhlarının gözlere yansıyan şakacı ve keyifli halini görmek..
Jose Saramago ‘nun Körlük adlı kitabında bir söz vardı. “Göz belki de insan bedeninin içinde hala ruh barındıran tek kısmıdır. “
Doğan Cüceloğlu ise “Çocukluğunu doya doya yaşamışların gözleri ışıl ışıldır “ ve “İnsanların gözlerine bakın, bazıları ışıl ışıl, bazıları donuktur. İnsanların gözlerindeki ışıltı, onların kendi iç dünyalarında ne kadar var olduğunu gösterir” diye belirtmiş kitaplarında.
Bizlere çocukluk ve gençlik yıllarımızda mutluluk yani ruhsal ışıltının sadece ünlülerin, zenginlerin ve kariyer basamaklarında çok yükselmiş insanların yaşadığı bir duygu olarak öğretildi. Gerçeklikten uzak, yanılsamalı bir öğreti olduğunu; saray gibi villalarda yaşayan, lüks araçların içinde hala yaşam tatminine ulaşamamış bazı insanların ruhsal durumlarını gözlemledikçe daha iyi fark ediyorum . Elbette çok çalışmak, çok okumak, elinden gelenin en iyisini yapmak, içindeki özün istediği mesleği yapmak, belli bir gelire sahip olmak yaşamsal ihtiyaçların karşılanması için günümüzde elzem bir durum. Fakat mutluluğa, huzura ve ruhsal tatmine; maddi her olanağın elimizde olması veya kariyer basamaklarında iyi bir yerde olmaktan çok daha yüksek bir değerler sistemi ile ulaşılabileceğini psikoloji bilim insanları yıllardır yapılan mutluluk araştırmaları ile ispatlamış. Anladığım kadarıyla güzel ışıltıların hayatımızda var olması çok mühim. Fakat özümüze ulaşma yolculuğunun ve uzun vadeli huzur hissine sebep olan ışıltıların ömür boyu hissedeceğimiz bir tatmin duygusuna vesile olacağını sanıyorum.
Bembeyaz karların güneş üzerine yansıdığında görünen o minik ışıltıları, güneşin denizin üzerine yansıdığında görünen ışıltıları, çiçeklerin ve yeşil bitkilerin üzerindeki yağmur damlalarına güneş yansıdığında görünen ışıltılar, sahil kenarında yumuşacık kumları elimize alıp rüzgarda savurduğumuzda güneşin kumların üzerine yansıdığında görünen o minik ışıltılar, gece yıldızların bazen bir parlayıp bir sönen tatlı ışıltısı, yıldız kayması ismiyle bildiğimiz gökyüzünden gece anlık göktaşı düşerken mucize gibi gördüğümüz o anlık ışıltı, gece o loş ışıklı ortamda mumların ışığının naif ışıltısı, bir örümcek ağına güneş yansıdığında ağlarda görünen incecik ışıltılar ve en önemlisi biz insanların gözlerinde var olan o güzel ışıltılar.. Bütün bu ruh barındıran ışıltılar özellikle insanların gözlerindeki ışıltı, gerçek ve sonsuzluk içeren bir cenneti hissettiriyor bana, huzuru.
Geçen zamanlarda rastladığım bir söz ile bitirmek istedim yazıyı. Ve bu sözü ilk okuduğum zaman aklıma eşim geldi.
“ Bir şehrin en güzel manzarası gece ışıklarıdır derler, senin gözlerindeki parıltı kaç şehrin ışıklarına bedel? “
Öznur Çetin ÖZCAN
06.04.2022
Yazarın Diğer Makaleleri
- 08 Mayis 2023 HEMŞİRELİĞE ÖVGÜ
- 10 Nisan 2023 GÖNÜL BAĞI PLASEBOSU (ŞİİR)
- 22 Mart 2023 RUHUN KARANLIK GECESİ
- 24 Subat 2023 TEKAMÜL (ŞİİR)
- 03 Subat 2023 Kış güneşi ile Kardelen Çiğeği (ŞİİR)
- 21 Ocak 2023 KENDİ HAKİKATİN İLE YÜZLEŞMEK
- 25 Aralik 2022 KENDİNİ DOĞURMAK SANCISI (ŞİİR)
- 28 Kasim 2022 YENİDEN IŞIKLANMAK ÜZERE SÖNMEK MEVSİMİ
- 20 Ekim 2022 BAKIŞ, GÖRÜŞ VE HİSSEDİŞ
- 13 Eylul 2022 KENDİNİ VE YAŞANTILARI AFFEDEBİLMEK
- 04 Agustos 2022 AYNAMIZ 1.KISIM; BIRAKTIĞIMIZ İZLER
- 27 Haziran 2022 ZÜMRÜD-Ü ANKA İLE ÖZ'E YOLCULUK
- 24 Mayis 2022 DENİZ VE KIYININ HİKAYESİ
- 24 Nisan 2022 SÜREKLİ OLAN YAVAŞLIĞA ÖVGÜ
- 21 Mart 2022 BEMBEYAZ RUH BARINDIRAN IŞILTILAR
- 23 Subat 2022 TEVAZU, TESLİMİYET VE KAYGI
- 16 Ocak 2022 DÜN, BUGÜN VE TEKAMÜL YOLCULUĞU
- 16 Aralik 2021 SESSİZLİĞİN İÇİNDEKİ SESLER
- 12 Kasim 2021 NUMUNE-İ İMTİSAL BİR RÜZGAR GÜLÜ
- 25 Ekim 2021 ZITLARIN BİRLİĞİ İLE ŞÜKÜR
- 07 Ekim 2021 PETUNYALAR ARASINDAKİ PAPATYA
- 13 Eylul 2021 AYDINLIK MI KARANLIK MI?
- 30 Agustos 2021 YANSIMALAR VE YANILSAMALAR
- 03 Agustos 2021 GECE VE UMUT
- 10 Temmuz 2021 SARDUNYALAR VE BİZ
- 16 Haziran 2021 İNSANLAR BİRBİRİNİN AYNASIDIR
- 29 Mayis 2021 Bir Sonbahar Mevsimi Günü
- 29 Mayis 2021 MERHABA
4 Yorum
Ümran özbey
23 Mart 2022Seyhan Bağdatli
24 Mart 2022Suna Gülgüden
07 Nisan 2022Öznur çetin özc
20 Nisan 2022