TEVAZU, TESLİMİYET VE KAYGI

Bugün hava çok güzel. Gökyüzü, bulutlar ve rüzgar bir ahenk içerisindeler, kendilerine yine hayran bırakıyorlar. Yürüyerek etrafı dolaşırken, sarı renkte meleklerin borazanı çiçeğine rastladım. Bu güzel çiçeği neden nadir gördüğümü düşündüm o an, bahçelerde çok sık rastlayamıyoruz bu güzelliğe.

Biraz yakınına giderek, onu daha yakından tanımak ve incelemek istedim. Çiçeğinin içine bakıp, onu iyice görebilmek için elimiz ile başını kaldırmamız gerekiyordu. Çok dikkat çekici bir görünüşü olduğu halde çiçeğinin başını eğmiş, bütün güzelliğini saklıyor ve en güzel halini bile insanlara göstermeye çalışmıyordu. Çok farklı görünen bu çiçek, tevazu halini ruhunda yaşadığını hissettirdi bana. Ayrıca bu duruş, Kuran’ı Kerim’in Furkan suresinde okuduğum bir ayetin anlamını hatırlattı. “Rahman ‘ın kulları öyle kimselerdir ki yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler. Cahiller kendilerine hoşa gitmeyecek sözler ile sataştığı zaman ‘selam’ der geçerler”. Bu ayet aklıma geldikten sonra vakarlı insanın nasıl bir kişiliği olur diye düşünmeye ve araştırmaya başladım. “Yerine göre susan, yerine göre konuşan, yeri geldiğinde tebessüm eden kişi vakarlı kişidir. Yani davranış olarak zillet ve kibir halinin tam orta noktasında olan bir karakter diye okudum açıklamalarda. Tevazu hali nasıl yaşanır diye araştırırken tasavvuf alimi Cüneyd-i Bağdadi’nin derin anlam içeren bu sözü karşıma çıktı. “Tevazu göstermeye çalışmakta kibirdir. Gerçek tevazu ehli kendisinde bir varlık hissetmez ki tevazu göstersin. “ Sonra anladım ki meleklerin borazanı çiçeği geçici hazlar veren nefsi emmaresinin isteklerinden sıyrılmış. Kalıcı huzurun kaynağı olan ruhunu ve gerçek özünü tanıyıp, onun istediklerine kulak vermiş. Sanırım biz insanlar gibi o da ruhsal olarak tekamül etmek istiyor. Bütün dikkatleri üzerine çekmek ve çiçeklerinin koparılmasını istemiyor. Çünkü bir varlığa kokusu ve çiçekleri ile zarar vermemek için diğerkam davranıyor, ayrıca ruhundaki çirkinliklerinden de arınmak istiyor.

Biraz vakit geçtikten sonra tekrar onu izlerken, kendisini köklerine ve dallarına sonsuz güven duygusu ile bırakıp salıvermiş hali dikkatimi çekti . Uçsuz bucaksız mavi gökyüzünden, bedenini güvende hissedeceği bir boşluğa tüm varlığı ile özgürce bırakmış bir insan gibi, rüzgar estikçe çiçekleri keyifle sallanıyor. Öyle bir bırakma hali ki bu, hiç korku ve endişe duygusu hissetmiyor. Tam bir teslimiyet halinde olduğu görülüyor. Bu durum bana teslimiyet ve kaygının ne kadar iç içe olan kavramlar olduğunu düşündürdü. Kaygının bir tanımının da, bireyin vücudunda ve ruhunda kendini güvende hissetmemesi olduğunu okumuştum . Kaygı duygusunu yoğun hissetmenin sebebini, bireyin çocukluk döneminde yakınları tarafından maruz kaldığı davranışlara da bağlıyor bilim insanları. Bir insan çocukluğunda veya herhangi bir zamanda nasıl bir hata yaparsa yapsın, başına nasıl bir durum gelirse gelsin eğer ailesi onu tüm varlığı ile olduğu gibi kabul etmişse ve ailesinin verdiği koşulsuz sevgi, sırtını özgürce yaslayacağı dağ gibi bir güven duygusu var ise kolay kolay kendisini kaygılı hissetmiyor. Dünyayı büyük ölçüde güvende hissedilecek bir yer olarak tanımlıyor. Ailesi zamanla öte alemlere sırlansa bile, o güven duygusunu ruhunda her zaman hissediyor ve kaygısız ruh hali ömür boyu o kişiyle oluyor.

Teslimiyet eksikliği ise farkında olmayarak hissettiğimiz, Allah’a tam güvenememek gibi bir duygu sanki. Kendi planladıklarımızın, aklımızın ve  düşüncelerimizin Allah’tan yani külli akıl ve iradeden, farkında olmayarak veya bilmeden daha iyi bir sonuca varacağını zannediyoruz. Kendisini bir sıkıntı anında ruhuna güven duyarak bırakamayan bir insan, bu sıkıntılı zamanlarda olanları Allah’ a teslim etmekte de zorlanabiliyor. Belki de yıllardır edindirilmiş olduğumuz suçluluk hislerinin elimizde olmadan açığa çıkması ile bu olumsuz duyguları davranışa döktüğümüzü sanıyorum. Her değersizlik, yetersizlik duygusu hatta sürekli her şeyin en iyisini hak ettiği düşüncesi olan narsizmin kökeninde bile, derin ve fark edilmesi zor bir his olan suçluluk hissinin gizlice var olduğunu okumuştum pedagoji kitaplarından. Eğer bir insan kendini sevse, değerli hissetse iç sesleri ona güzel sözler söyleyecek, kendini rahat ve güvende hissedebilecekti böylece. Yaşadığı olayların elinde olmayan sürecini Allah’a bırakması daha da kolaylaşabilecekti belki de. Teslimiyet sadece kendini değerli hisseden insanların yaşayabileceği bir hal olmayabilir aynı zamanda, zorlu bir nefs mücadelesinin de gerektiğini belirtiyorlar. Tasavvuf derslerimizde Allah indinde acizliğini ve hiçliğini idrak edebilmek olarak anlatılmıştı. Bir saniye sonrasında ne olacağını ve ne yapacağımızı kesin olarak planlayamıyoruz. Aslında bir bilinmezlik, belirsizlikler ile de yaşamayı öğrenmeye çalışıyoruz. Bu yaşadığımız salgın belki bu öğretiyi de anlatmak için gelmiştir. Gerçek bir teslimiyet duygusu hissedebilmeyi, kaygının zihnimizde olabildiği en az seviyelerdeyken yapabileceğimizi sanıyorum .

Teslimiyet, bizler tarafından tam olarak anlaşılamayan, herkese göre farklı değerlendirmeleri olan bir kavram ayrıca. Teslimiyet duygusunun çok çalışmak, bilimden ayrılmamak ve bir konuda elimizden gelenin en iyisini yaptığımız halde başka sonuçlar geliyorsa elimize, gelen bu sonucun bizim istediğimiz durumdan daha hayırlı olacağını idrak etmek olduğunu anlıyorum. Aslında elde ettiğimiz sonucu kalben kabule geçmeyi,  tasavvuf öğretileri tevekkül etmek olarak tanımlıyor. Maalesef hepimiz bu olanların bizim için daha uygun ve hayırlı olduğunu kabul etmekte zorlanıyoruz. Belki de bu sonucun bizim için doğru olduğunu idrak etmek için, Doğan Cüceloğlu Hoca’nın söylediği gibi kendi yaşamımızı laboratuvarize etmek gerekiyor. O gerçek sevginin kaynağı, kendi özümüzden gelen sahici teslimiyet duygusunu hissedebilmek ve bu hali hayatımızda sürekli yaşayabilmek yine zorlu bir yolculuk.. Zor ve mücadele gerektiren her şeyde kalıcı huzur var, kolay elde edilen her şey ise anlık hazları içeriyor. Zor ve erdemli olan her şey uzun vadede güzel hissettiyor. Kolay ve kötü olan her şey ise kısa süreli, anlık mutluluk zannettiğimiz yanılsamalar içeriyor ve sonunda anlamsızlığa, anlamını bulamadığımız bir hayata yol açıyor. Acaba tam tersi bir durum olsaydı nasıl olurdu hayat? Kolay olan şeyler huzur getirse, zor olan şeyler de anlamsızlığa yol açsa biz insanlar yine de tatmin olabilir miydik? Bu yazıya da güzel olduğunu hissettiğim bir kaç söz ve birde şiir bıraktım :) 

Güreşmeye kalkma yaşam bir danstır. Unutma, amacımız zaman içinde değişen müzikle dansın keyfini çıkartmaktır.

Doğan Cüceloğlu

 Hayat yerini hayranlığa bırakır, hayranlık ise teslimiyete. “demiş Cemil Meriç

Teslimiyet Şiiri-Esra Şengül

Çocukken, yeni bir deftere başlamanın sevinciyle dolup taşardım. Bin bir itinayla tutardım kalemi: Silgi kullanmak istemediğimden... O zamanlar; silgi kullanmak, ürkütürdü beni.

Şimdi ise; yeni bir şeylere başlamanın endişesiyle doluyum... Hayat defterim söz konusu olduğunda; Bu kez de, kalem oynatmak ürkütüyor beni. İnce iş çünkü...

Kalemi ben oynattığımda, "yanlış yazarım" gerilimi kaplıyor tüm benliğimi. Hayatı geldiği gibi yaşamak, Alın yazısına boyun eğmek, tam teslimiyet;

Endişesiz...

Öznur Çetin ÖZCAN

 

24.02.2022 

2 Yorum

Aydın Çetinkaya

Aydın Çetinkaya

24 Subat 2022
Hayırlı günler diliyorum Öznur Hanım. Yazınızı büyük bir beğeniyle okudum.Borazani çiçeğindenden etkilenerek tasavufi konulara kadar uzanan düşünce yoğunluğunuz çok hoş olmuş. Borazani çiçeğinde olduğu gibi ani zevklere güzelliğinden pay alıp yaratana hayran bakma alışkanlığı mutluluğun ana unsuru oluyor.Bu durum araştırma yapmayan insanı mutluluğa kısa yoldan ulaştıran temblane bir hazıra konuşculduğu sunuyor.Oysa insan araştırma ,sonuca varma,yeni fikirler üretme üzerine yaratılmıştır.O çiçeğin gerçek güzelliği hücrelerinde,genlerinde,kotlarında gizlidir.Bu gizi bulma uğraşısı yıllara uzanan emek ister,araştırma ister.GERÇEK MUTLULUK ARAŞTIRMA SONUCUNDA FİLİZLENİR. Kalkınan toplumlar bu gerçek üzerinden yönlenmiş olmanın mutluğunu yaşıyorlar. Tebrik ediyorum,kutluyorum. Saygılarımı sunarım...
Öznur çetin özc

Öznur çetin özc

20 Nisan 2022
Aydın Bey güzel yorumunuz için ben çokk teşekkür ederim, saygılarımı sunuyorum.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.