DUYGULARIMIZ

Evren sürekli değişim halinde. Günlük hava durumu bile günde iki, üç kez değişebiliyor. Bir saat önce günlük güneşliyken bir saat sonra yağmur yağabiliyor. Peki, ruh halimiz? O da gün boyu sürekli değişiyor. Çünkü bizler duygu yüklüyüz. Yüzlerimiz bu duyguların aynası! Bir trende, otobüs ya da minibüste giderken, insanların yüzüne baktığım zaman üzgün mü, mutlu mu, gergin mi, endişeli mi yoksa düşünceli mi olduğunu hemen anlıyorum. Ne kadar ilginç bu duygular! İşe geç kalan birinin yüzündeki endişeyi, kötü not alan bir çocuğun yüzündeki mutsuzluğu ya da iyi not alan bir çocuğun yüzündeki mutluluğu hemen anlıyoruz. Mutlu olunca yüzlerimiz aydınlanıyor, üzüntülü ya da öfkeli olunca yüzlerimiz kararıyor, endişeli olunca değişik ifadeler yüzümüzde beliriyor. Aslında bu harika bir şey! Bu duygular bütün canlılarda var ve bütün duyguların hakkını vermek lazım. İlk öğretmen olduğumda öğrencilerin önünde kızmak istemez acaba yüzüm ne şekle giriyor diye düşünürdüm. Ama sonradan aaaa tabiiiki kızgın yüzümü görecekler, hatalı olduklarını anlayacaklar dedim. Kızarken de kızgınlığın hakkını vermek lazım. Duygularımız ifade etmek çok önemli. Çünkü duygularımız ruhumuza şekil, bize güzellik veriyorlar. Bir şarkı ya da şiiri duygu katmadan nasıl okuyabiliriz ki? Ya da sahnedeki bir aktör rolüne duygularını katmazsa nasıl başarılı olur? Yabancı dilde konuşurken duygu dolu ses tonumuz ve vurgular çok önemlidir. Aynı şekilde bir parçayı okurken ses tonumuzun, okuduğumuz metinle alakalı olarak duygu yüklü olması gerekiyor.                                                                          

Genel olarak üç tip insan vardır. Duygusal insanlar, realist- mantık insanları ve hem duygusal hem realist-mantık insanları. Duygusal insanlar çokça empati yapan, karşısındaki insanları kırmayan ve kendileri de kırılmak istemeyen insanlardır. Kırıldıkları zaman kendi kabuklarına çekilip, yaralarını sararlar. Realist-mantık insanları olayları gerçek hali ile görür, bir problemi soğukkanlılıkla çözerler ya da çözemezler ama gerçeği kabul ederler. Olaylara hiç duygusal yaklaşmaz, sadece yapılması gerekeni yaparlar. Genelde yöneticiler bu grupta olan kişiler. Hep ciddilerdir, işe pek sevgi karıştırmazlar. Son grup ta hem duygusal hem realist olan grup. Ben kendim bu grupta yer alıyorum.Hem aşırı duygusal hem de aşırı realisttim.Bir insanla oturup ağlayabilir ama yere düşmüş birinin yanına da hemen gider yardım ederim.Yani o anda ne gerekiyorsa yaparım.     

Aslında böyle olmak güzel bana göre çünkü yüreğimizin sesini dinlediğimiz kadar mantığımızın sesini de dinleyeceğimiz zamanlar olacak. Artık şirketlere alacakları elemanları sadece IQ yani zeka seviyesi ve başarısına göre değil, EQ yani duygusal zekasına bakarak alıyorlar. Çünkü iyi bir yönetici yönettiği kişilerin duygularını da anlayabilmeli.          

Duygularımızı güzel ve doğru bir şekilde yaşarsak her şey yolunda ama bazen değil. Mesela tükenmişlik duygusu iş hayatında ya da özel hayatta çok yaygın bu aralar. İki ya da üç kişinin yapacağı işi bir kişinin yapması ve bir kişilik maaş alması, çalıştığı ortamda hak ettiği sevgi ve saygıyı görememesi, tam terfi edecekken onun yerine hak etmeyen başka birinin terfi etmesi, ailedeki ölümler, koronaya yakalanma korkusu, işte hata yapma korkusu, mobbing  ; bütün bu duyguları yaşayamayıp, bastırınca tükenmişlik sendromu  çıkıyor karşımıza.Ayaklarımız iş yerine geri geri gidiyor,işe gittiğimiz zaman saatler geçmiyor, sevgisiz bir ortamda robotlaşıyoruz.Halbuki iletişimin ilk şartı gülen bir yüz , duygu ve düşüncelerini saygılı bir şekilde dile getirmek.Bazı ortamlar bunları baskılıyor. Neden bir müdür çalışanının duygularını takip etmesin, düşüncelerini dinlemesin? Böyle yapan düzgün yöneticiler de var tabii ve çalışanları tarafından çok seviliyorlar. Sözün kısası duygularımız çok önemli…                   

Bugün Dragos Musiki Cemiyetinin bekçisi Efe bile bizler geldiğinde seviniyor ve gittiğimizde de üzülüyor yani duygularını belirtiyor. Aynı şekilde sıkıldığı zaman ya da acıkıp, susadığı zaman da bunu belirtiyor. Bir de kızdığı zaman…                                                                          

Biz müzikseverler duygulu insanlarız ve hassasız. Grubumuzdaki bütün arkadaşlarımız da böyle.

 

Umarım çok yakında duygusal şarkı şenliklerimize yeniden başlarız. HERKESİ DUYGULARINI EN GÜZEL ŞEKİLDE YAŞAMAYA DAVET EDİYORUM. 

SEVGİLER; SAYGILAR!                                                                      

Suna GÜLGÜDEN 

16.01.2021

       

7 Yorum

Mürüvvet Karaca

Mürüvvet Karaca

16 Ocak 2021
Duygularımıza tercüman olmuşsunuz Suna hanımcığım
Ayla

Ayla

16 Ocak 2021
En imrendiğim insanlar ne kadar öfkeli ya da kızgın olursa olsun, konuşurken ses tonuna ve mimiklerine sahip olan kişiler.
Nurdan Erakıncı

Nurdan Erakıncı

16 Ocak 2021
Suna hanımcım ben de sizin gibi duygusal-realist grubundayım. Güzel paylaşımınız için tebrikler, kaleminize sağlık. Sevgiler,
ERTUĞRUL ÖZBAĞ

ERTUĞRUL ÖZBAĞ

17 Ocak 2021
SUNA HANIM ÇOK GÜZEL ANLATMIŞ SINIZ ,İNSANİ DUYGULARI.CANLILARDA TABİİKİ İSTEMLİ VE İSTEMSİZ DUYGU VE HAREKETLER VAR,BİR KISMI ORGANİK CANLI OLMAMIZDAN VE HATTA HAYVANLARDA DA GÖZLEMLEDİĞİMİZ DUYGULAR . BİR KISIM DUYGU VE DÜŞÜNCELERİMİZ ÇEVRE ,AİLE,BİRLİKTE YAŞADIĞIMIZ İNSANLAR VE KİTAPLARDAN ÖĞRENDİĞİMİZ DUYGULAR.İŞİN SIRRI DENGEDE ,TEKRAR TEŞEKKÜRLER.
Ümran özbey

Ümran özbey

17 Ocak 2021
Vücudumuzda duygu yüklü bi r makina adeta bunun neyle nasıl çalışacağı yazılımına bağlı. Ona hakim olmak, tanımak, iyi çalıştırmak elimizde.
Nilgün tezer

Nilgün tezer

20 Ocak 2021
Çok güzel anlatmışsinız, tebrik ederim
Suna Gülgüden

Suna Gülgüden

03 Mayis 2021
HEPİNİZE TEŞEKKÜR EDİYORUM!

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri