İTALYA GEZİMDEN NOTLAR ( Roma Venedik Floransa )

 İTALYA

 

Sizlere belki çoğunuzun da gitmek fırsatını bulduğunuz Roma, Venenedik, Floransa gezimizi anlatacağım. Anılarınızı tazelemeğe ne dersiniz?
Emekli olduğum sene kendime bir  emeklilik hediyesi olarak bu geziyi hediye etmeye karar verdim ve o sırada üniversitede okuyan kızım Didem’le Gezigen adlı tur şirketine başvurduk. Çoğunluğunu Kıbrıs’lı Türklerin oluşturacağı bu tur üyeleri ile daha sonra Roma’da buluşacaktık.
Yine yoğun geçen iş koşuşturmalarından sonra nihayet yarı yıl tatili geldi. O günlere kadar bütün hazırlıklarımızı tamamlamıştık. Ne yazık ki o aralar benim stresden gözümde kocaman bir arpacık çıkmıştı ve bunun yolculuğa kadar geçmesi için dua ediyordum. Çünkü hem acıyordu hem de görüntüsünden hoşlanmıyordum. Bir de yolculukta onun bakımını yapmak istemiyordum ve yeterince hijyenik tutamayacağımdan korkuyordum.
Neyse hazırlanarak, Atatürk hava alanından havalandık.Yine ben çok duygusaldım çünkü bu uçağa binene kadar çok iş bitirmiş ve zorluklarla uğraşmıştım. Ama kızımla mutluyduk çünkü çok gitmeyi istediğimiz bir ülkenin üç güzel şehrini görecektik.
Roma’da kalacağımız otele yerleştik ve diğer tur üyeleri ile tanıştık. Çok neşeli bir gruptu Kıbrıslı Türkler. Bir otobüs kiralanmıştı ve bu otobüsle Roma’yı gezecektik. Şubat ayında olmamıza rağmen havalar gayet iyi ve güneşli geçiyordu. Roma revize edilmiş, bembeyaz binaları ile çok yeni bir şehir göründü gözüme. Bayağı geniş caddelerinden karşıdan karşıya geçmek vakit alıyordu. Hatta karşıya geçerken orada olmak bana bir rüya gibi gelmişti. Ben nasıl geldim buralara diye düşünerek mutlu bir heyecan içerisine girdim. Caddeler tertemiz, pırıl pırıldı. Trafik pek yoğun değildi ve insanlar küçük ekonomik arabalarla seyahat ediyorlardı. 
Roma kültür kokan bir şehirdi. Yiyecek dükkanları etrafta hemen hemen hiç  görünmüyordu. İlk olarak Trevi Çesme’sine gittik. 

 

 

Burası turist doluydu ve genel inanışa göre havuza sırtınızı dönüp, sol omzunuz üzerinden sağ elinizle para attığınız da Roma’ya tekrar gideceğinize inanılıyor. Didem’le biz de attık kendi bozuk paralarımızdan. Etrafta tuvaller üzerine yağlı boya resimler yapan ressamlar vardı. Renkli ve neşeli bir yerdi burası. Resimler çektik, tabii ki.

İkinci gün Collosseum’a gittik. Burası Roma’daki en önemli tarihi ve turistik yapıların başında gelmektedir. Burada Romalıları eğlendirmek ve kendi eğlenceleri için gladyatör dövüşleri düzenliyorlarmış ve burası iki bin yaşındaymış. Colosseum adını Neron’un Colossus adı verilen özgürlük heykelinden almış. Ogün içeriye girmek yasak olduğu için biz de etrafından dolaşıp, resimler çektik. Bazı turistler tarihi kıyafet ve değişik takılarla bu tarihi yapı önünde sanki o zamanlarda yaşıyormuş havasında resimler çektiriyorlardı. 

 

  

 

Beni en çok etkileyen yerlerin başında üç gün üst üste ziyaret ettiğimiz Vatikan Müzeleri geliyor.

Bu müzeler Roma Katolik kilisesi tarafından Rönesans döneminde inşa edilmiştir ve dünyanın önemli heykellerine ev sahipliği yapmaktadır. Buranın en önemli bölümleri Sistina Şapeli ve Raffaello Odaları, Etrüsk Müzesi, Modern Dinsel Sanat ve Resim Galerisi koleksiyonlarıdır. Sistina Şapeli papanın resmi olarak kendisine ayrılmış bölümüdür. Leonardo da Vinci, Michelangelo, Rafael, Bernini gibi sanatçılar Vatikan için iş görmüşlerdir .

Müzelerin önündeki kocaman alan her ülkeden gelen insanlarla doluydu. Aralarında siyahi rahibeleri sıkça gördük, hatta gelinlik ve damatlıkla dolaşan   çokça çift gördük. Hepsi resimler çektiriyorlardı. Yurt dışında olmanın en güzel tarafı siyahı, beyazı, çekik gözlüsü bütün insanların sevgi ve saygı ile bir araya gelmiş olmasıdır. O zaman bir dünya insanı olduğunuzu anlıyorsunuz. Din , dil, kültür ne olursa olsun aslında bütün insanların aynı olduğunu görüyorsunuz.

 Ayrıca, beş gün kaldığımız Roma’da Aziz Petrus Bazilikası, Panteon tapınağı, İspanyol Merdivenlerini gezerek, buralara hayran kaldık. Kızım eline aldığı haritaya bakarak beni ve tur üyelerini bayağı profesyonelce dolaştırıyordu.
Roma’nın ortasından Tiber Nehri geçmektedir ve üzerinde onlarca köprü kuruludur. Roma’nın akşam manzarası ışıl ışıldır ve bütün binaları ve köprüleri ile mükemmeldir.
Roma’da otelimize yakın bir yerde kızımla dışarıda bir  akşam yemeği yemek istedik  ve o kadar acıkmıştık ki fazla dolaşmadan  kapısı küçücük görünen bir restoran bulduk. Dışarıdan çok iddiasız görünen bu yere bir girdik ki içeride hayat var.Kocaman bir fırın ve harıl harıl yanan ateşin önünde  çalışanlar  pizza yapıyorlar. Masalarda insanlar oturmuş neşeyle, yiyip içiyorlar. Ben görür görmez çok sevdim burayı. Sıcacık, huzur dolu bir yerdi. Normalde dilim olarak yeniliyor ama biz iki bütün, kocaman muhteşem pizzayı iştahla yedik; buna garson kız bile şaşırdı. Roma’da sebze satılan yerlerdeki sebze ve meyvelerin bizimkiler kadar taze ve bol olmadığını gördüm. Ayrıca, bildiğimiz, içtiğimiz suyu bulmak da zordu. Onun yerine İtalyanlar çok soda içiyorlardı.Ve bu benim için normal suyun yerini tutmuyordu.
Kızım gittiği yerlerde olanak ölçüsünce her heyecanı tatmak ister ve biz de Şubat ayında Roma’da meşhur Roma dondurmasından da yedik.
Bu arada Pisa şehrindeki Pisa Kulesini de görmek kısmet oldu. Pisa kulesi ilk beş yılını dik durarak geçirmiş, üçüncü katının tamamlanmasından sonra , güneye doğru eğilmeye başlamış.  Halen her yıl milimetrenin onda yedisi kadar eğilmeye devam ediyor.
Otobüslerimize binerek Venedik’e gitmek için yola çıktık. Yol boyunca bodur üzüm ağaçlarını gördük. İtalya’da bir şehirden başka bir  şehire  gidince ayak bastı parası alınıyor. Bence bu turist için zor ama ülke için karlı bir şey. Biz niye bu formülü ülkemizde uygulamıyoruz, bilmiyorum.

 

Venedik’e varınca San Marco meydanını, San Marco Bazilikasını ve Palazzo Ducale’yi gezdik. Meydanda kızımın okuldan bir İtalyan arkadaşı ile bir cafede buluşarak ,kahve içip sohbet ettik. Buradaki cafelerin akşam üzeri 5.00 gibi erkenden kapandığını öğrendik.  İtalya gibi sıcak ülkelerde yazın siesta sistemi de uygulanıyor. Kaldığımız otelin etrafında gördüğümüz  bisikletler yan yana dizili duruyordu ama hiç zincirlenmemişti. Bu çok hoşuma gitti,kimse onları çalmıyordu, ne güzel!!!
Ertesi gün tur üyeleri hepimiz vaporetto ya binerek Büyük kanala giderken etrafı izliyor ve resimler çekiyorduk. Vardığımız yer muhteşemdi. Dar sokaklar arasında dolaşırken bir ara tur üyelerinden ayrılarak kaybolduk. Panik olduk, çünkü İtalyanlar hiç İngilizce konuşmuyorlar ve bizde de tur rehberinin telefon numarası yoktu. Sonra bir şekilde onlarla buluştuk. Kızım gondola binmeden ayrılmak istemedi buradan. Bütçemize uygun bir gondola atladık. Gondolcunun yakışıklılığı ve kıyafetleri dikkatimizi çok çekti. Güzel bir kanal turu yaptık ve muhteşem yapıları seyrettik. 
Son olarak da Floransa’ya gittik. Floransa İtalya’daki Toskana bölgesinin başkentidir. 

 

  

Kısa bir dönem İtalya Krallığı’na da başkentlik yapmıştır. Şehir Arno Nehri çevresinde kurulmuştur. Arno nehrinin gece görüntüsüne hayran kaldım. Ay yukarıda yusyuvarlak , parıl parıl parıldarken, nehrin üzerine düşmüş olan yansıması muhteşem görünüyordu ve sanki Arno gümüş bir nehir gibi akıyordu. Ben de sanki bir roman kahramanı gibi bu manzarayı seyrediyordum. Gerçekten orada olduğuma inanamadım ve şükrettim böyle bir güzelliği gördüğüm için. Akşam vakti önünden geçtiğim evlerin içine göz ucuyla baktığım zaman eşyaların ne kadar pratik ve az olduğunu gördüm. Avrupalılar küçük evlerde az eşya ile yaşıyorlar sanki..

Leonardo da Vinci hayatının önemli bir kısmını bu kentte geçirmiş. Duomo diye anılan katedral Floransa’nın sembolü haline gelmiş. Duomo Katedrali Müzesinde Donatello ve Michelangelo’nun elinden çıkmış heykeller yer alıyor.
Aynı şekilde Bargello Müzesinde de iki ünlü heykeltıraşın elinden çıkmış heykel ve büstler bulunuyor.
Bilim Tarihi Müzesi de Rönesans tarihine ve bilime meraklı olanların kaçırmaması gereken bir yer. 
Burada bir tarihi yeri bize gezdiren ve otobüslerden inerken bizi karşılayan kürklü, güzel makyajlı İtalyan turist rehberini hiç unutamıyorum. Çünkü güler yüzle ve severek yaptığı bu işten çok memnun görünüyordu. Bir an kendimi onun yerine koydum. Süslüydü , rahat bir işi vardı ve gelen uluslararası turistlerle sosyalleşiyordu.Buradan da mutlu ayrıldık. Havalar yavaş yavaş soğuyordu ve artık üşümeye başlamıştık. Biliyorsunuz yurt dışına kısıtlı para ile gidiliyor ve paranız olduğu müddetçe mutlusunuz orada. Biz de son kalan kuruşlarımızla bir cafede kahve içerken oradaki kurabiyelere ve cafenin şıklığına ayrıca sahibinin de bayan olasına bayıldım ve yine hayal kurarak böyle pastane tarzında bir yerin işletmecisi olarak düşündüm kendimi. Hayaller,hayalleeer!
O da ne ücret dışı kahvenin yanında minik kurabiyeler  de vardı.Kızımla göz göze geldik ve kahkahalarla gülmeye başladık.Bu armağan bize çok güzel gelmişti.
Tur üyeleri yaptıkları alışverişlerden  paketlerle otobüse dönüyorlardı. İtalya’da el çantaları çok meşhur olduğu için , kızım bana çok güzel bir deri el çantası, ben de ona güzel, yumuşacık, sıcacık bir bere aldım. Artık yavaş yavaş ülkemize dönme vakti geliyordu. Sonunda ülkemize döndük ve daha sonraları bu güzel ülkeyi ikinci kere yeniden ziyaret etme fırsatını bulduk.
Herkese sevgi, huzur ve neşe dolu seyahatler diliyorum. Bu koronun bir üyesi olarak güzel günlerde gideceğimiz yerleri ve konser vereceğimiz günleri sabırsızlıkla bekliyorum.

Suna Selma GÜLGÜDEN

02.10.2020

 

8 Yorum

Melek vardar

Melek vardar

02 Ekim 2020
Cok guzel sozin sayenizde ogrendi k ben hic yurt didsina cikmadi.
Halit Çalışkan

Halit Çalışkan

02 Ekim 2020
Suna hanım güzel bir gezi yazısıydı tebrikler sayende İtalya'yı gezmiş gibi olduk İtalyanların da benim gibi ingilizce konuşmak istememeleri hoşuma gitti artık bu durumda tarzanca konuşuruz herhalde
Nurdan Erakıncı

Nurdan Erakıncı

03 Ekim 2020
Suna hanımcım merhaba, bence de kendinize çok güzel bir emeklilik hediyesi yapmışsınız. Sayenizde bir kez daha gezmiş oldum. Teşekkürler, sevgiler.
Ümran özbey

Ümran özbey

03 Ekim 2020
Suna hanım herşeyden önce emeklilik hediyesi olarak bu geziyi kendinize armağan etmeniz mutluluk verici. Onca yılın ardından Emeklerinize teşekkür ederiz diyerek noktalıyorlar. Güzel bir gezi olmuş. İnşallah koromuz ile bu tarihleri beraber görür yaşarız.
Suna Gülgüden

Suna Gülgüden

04 Ekim 2020
İnşallah arkadaşlar koromuz ile de gideriz. Yorumlarınıza teşekkür ederimm!!
TANJU ÇIĞRANIŞ

TANJU ÇIĞRANIŞ

04 Ekim 2020
Basit sade ve yalın bir dille anlatmışsınız
Suna Gülgüden

Suna Gülgüden

04 Ekim 2020
Ben sadece anılarımı yazıyorum, içinde pek çok bilgi olduğuna inanıyorum. Ayrıca çok içten ve samimi. Tıpkı benim gibi. Açık ve net. Böyle de devam edecek.
Armağan ümit çı

Armağan ümit çı

12 Ekim 2020
Detaylı ve güzel bir seyahat yazısı olmuş. Suna hanım darısı başımıza diyelim. Selamlar sevgiler

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri