AHMET, FRANSIZ GUYANASI VE KİBİR

 

 

AHMET, FRANSIZ GUYANASI VE KİBİR

(Okumayı sevmeyenlerin, bünyelerini biraz zorlayarak okuması gereken bir yazı)

Korona tatil anlayışımızı değiştirince bizde açık büfeli, havuz kenarına konuşlanma gösterişli, kozmopolit müşterili turistik oteller yerine daha mazbut şartlarda, tabldot yemek sistemli ve parasından çok bilinci fazla üyelere sahip bir yere gitmenin hijyen kuralları için daha güvenli olacağından hareketle yirmi yıldan beri üye olduğum derneğe ait kamplardan birine gitmeye karar verdik. Yine daha korumalı olması açısından uzunca bir aradan sonra tatile kendi aracımız ile seyahat edecektik. Güzel bir yolculuk sonrası Egedeki kampımızın yerini bulduk. Girişte bizi güvenlik karşıladı. Güvenlik kayıt defterine gerekli bilgileri kaydederken gereksiz ayakta kalmasın diye Aysel hanıma “sen git, bahçede bir yere otur, beni bekle” dedim.  O sırada güvenliğe 9-10 yaşlarında maskeli bir çocuk geldi. Bana “Hoş geldiniz, Size birkaç soru sorabilir miyim “ dedi. Şaşırdım. Önce kampla ilgisi var mı Korona tedbirleri açısından bir prosedür mü acaba diye düşünürken bu kez aklıma devre mülk satmak amacıyla anket yapan gençler geldi. Bismillah kampa girerken bu olamaz zaten bu küçük masum yüzlü bir çocuk,  üstü başı bakımlı,  diksiyonu oldukça düzgün. Dur bakalım altından ne çıkacak diye düşünüp ona “Tabi sorabilirsin” dedim. “Teşekkür ederim. Size sadece üç soru soracağım“ dedikten sonra sorularına başladı. Birinci sorum “Doğu Anadolu cephemizin değerli komutanı kimdir?.“ Kazım Karabekir ve Fevzi Çakmak arasında gidip geldim. Son kararım bu misali “ Kazım Karabekir “ dedim. “Ne yazık bilemediniz, doğru yanıt Fevzi Çakmak olacaktı” dedi.

“İkinci sorum şu Fransız Guyanası hangi kıtadadır. “Güney Amerika”  dedim. “Evet doğru. Bildiniz” dedi.

“Son sorum Anadolu’da kurulan ilk Türk devletinin adı nedir”. Bu zor soru ile karşılaştığım için şanslıydım. Zira bende sorunun yanıtını birkaç yıl önce şaşırarak öğrenmiş, İlk Türk Cumhuriyetinin Batı Trakya'da İttihatçılar tarafından kurulduğunu, Başkentinin Gümülcine olduğunu Türk devletinin siyah, yeşil ve beyaz renkleri içeren ay yıldızlı bir bayrağı kabul ettiğini bildiğimiçin sevinçle yanıtı yapıştırdım. “Trakya Türk devleti “ dedim. Oda sorunun zorluğunu belki de bildiğinden gözleri ışıldayarak “ Doğru yanıt. Evet bildiniz. Bana vakit ayırdığınız için size teşekkür ederim. Sorduğum üç sorudan ikisini doğru olarak bilmiş oldunuz.” dedi

“Asıl ben teşekkür ederim. Seni tanımak isterim. Kimsin? Bu anket işi nedir? Yoksa bir ödev mi yapıyorsun?”. dedim. “Adım Ahmet ve bu anket bir ödev falan değil. Sadece benim merakım nedeni ile yapıyorum. Sorularını benim hazırladığım bir anket. Bu anket ile toplumun bilgisini ölçmeye çalışıyorum. Bizde bugün kampa geldik ve kaldığım süre boyunca çeşitli sorular hazırlayıp, buradakilere soracağım.” dedi. Şaşırmamak elde değildi.

“Ahmetciğim şu korona belası olmasa sana sarılıp kucaklamak isterdim. Seni kutluyorum. Beni hem mutlu ettin hem de duygulandırdın. Bu ortamda yani son yıllarda senin gibi bir çocukla karşılaşmak “çölde su bulmak” gibi bir şey. Seninle sonra sohbet etmek isterim. Şimdi valizlerimizi odaya çıkarıp biraz dinlenmek istiyorum. Sonra görüşürüz.” dedim.

Ben ayrılırken arkama dönüp baktığımda Ahmet sorularına güvenlikçi ile devam ediyordu. Sanırım benim gibi kampa gelenleri şaşırtmaya devam edecekti.

Ayselin yanına gelir gelmez heyecanla Aysel’e Ahmet’ten bahsettim. Oda şaşırdı ve heyecanlandı. “Ahmet ile tanışmayı bende çok isterim” dedi.

Dikkatinizi çekmek isterim. Ahmet ve onunla sohbet merakı henüz tarafımızca bilinmeyen kamp alanı, kampın kuralları, yemekhane, sosyal tesisler, denize giriş, çıkış hakkındaki tüm meraklarımızın bile önüne geçmişti.

Aklımıza TV ve sosyal medyada izleyip kahrolduğum benzeri anket ve sosyal deneyler geldi. Özellikle gençlerin, ve ortalama vatandaşların trajikomik yanıtlarının yer aldığı ve bizleri  nasıl acı acı güldüren anketler. Belki sizlerde böylesi zırva yanıtlar verilen anket videolarını seyretmişsinizdir.

Soru; “Kıbrıs nerede “.  Yanıt : “ Kıbrıs sanırım Malta adasına yakın”.

Soru; “ Malta nerede peki ? Yanıt; “Karadenizde bir yerde “

Soru; “Avusturya nerededir?“  Yanıt; “Avusturya Okyanusta değil mi. Kangurular var ya”

Soru; “Son padişah kimdir? Yanıt ; “Fatih”.

Soru; “Amerika atom bombasını nereye atmıştır?” Yanıt; “ Çine sanırım”

Soru; “İzmir’de ilk kurşunu atan kimdi?” Yanıt; “ Ulubatlı Hasan mı”

Soru; Kaça gidiyorsunuz? Yanıt; “Lise 2“ Soru; ”Atatürk kaç yılında vefat etti? “ Yanıt “19 Nisan 1919 “.

İşte aklımda kalan çok güldüğüm, ama “gülerim ağlanacak halimize” sözüne tam uyan sorular ve yanıtları ve bunların bendeki dayanılmaz etkisi. Ne yazık Ülkenin eğitim konusundaki acı tablosu böylesi anketlerle ortaya çıkmaktaydı.

Ben sıkça bu kadar eğitimsiz hatta daha acısı eğitimli görünen cahillerin cirit attığı bir ülkede yönetimlerden şikâyetçi olmak ne kadar adildir. Hani demezler mi “sen nesin ki seni yönetenleri eleştiriyorsun.” Atalarımız ne güzel ifade etmiş. “Böyle başa, böyle tarak.”

Sosyal medyada, dost meclislerinde sanatla ilgili sempozyumlarda, Müziğin sanatın bittiğine dair “mangalda kül bırakmayacak” konuşmalar yapıp, iş icraata gelince hiçbir bir müzikal etkinliğe tenezzül edip gelmeyen hatta ve hatta “Ben bir müzik aşığıyım” diyerek gelip kaydolduğu Musıki derneğinin  ayakta kalmasının yegane kaynağı olan aylık 35-100 TL arasında değişen üye aidatını vermemeyi kurnazlık sananlarla dolu olduğu bir ülke oldu Türkiyem.

Okuma eğitim konusu açılınca neredeyse kürsüye çıkıp saatlerce konuşma yapacak politikacılara parmak ısıttıran sözde entelektüellerin önüne gelen ve hiç bir bedel ödeme korkusu olmayan üstelik çok emek verilerek yazılmış hiçbir makaleyi veya kitabı okumaması neyin apaçık bir fotoğrafıdır.

Çocukluktan beri çok güldüğüm şeylerden biridir. Boş zamanlarda sevdiği şeyleri sayarken kitap okuma illaki sıralanır. Kitap okuma ve boş zaman yan yana bile geldiğinde birbirine yakışmayan iki ifadedir. Aslında kitap okuma boş bir zamanı doldurmak için yapılması gereken fantezi bir eylem değil en önemli zaman aralığında hatta en yoğun ortamda bile birçok şeyin ötelenerek yer verilmesi gereken bir fiil olduğu anlaşıldığı zaman sanırım eğitim sorunu azalmış demektir.

Birde kişiler nasıl sahtekarca fırsatını bulunca okudukları kitapları sıralarlar sırf entelektüel görünmek için. Birkaç sayfalık bir makaleyi uzun bulup okumayan sürekli mazeret bularak öncelikle kendini aldatan bir kişinin Dostoyevski’nin “Karamazov kardeşleri” ni okuduğuna veya iki kilo ağırlığındaki klasik ciltleri yalayıp yuttuğuna  nasıl inanabilirsin ki. Allahtan onun seni kandırdığını sandığı sırada  senin  onun haline gülerek alay ettiğinden haberi olmamakta.

Bunca hayal kırıklığı normalde pes ettirmesi havlu attırması hatta cazip teklifler alınan yurtdışına yerleşmeye kadar götürmesi gerekirken benim gibi aktivistler üzülmek yerine potansiyel cehalete karşı direnme, mücadele etme yolunu tercih ederler. Zira zorluklar hele vatan ve ülkesine  aitse mücadeleci savaşcı ruh yapısı ile pes etmeden yararlı olma mutlulukların en yücesidir. Adeta her zor konunun üstüne gitmek, direnmek, mücadele etmek üzere dünyaya getirilmiş olduğumu düşünerek, Vatanıma olan borcumu ödemeye çalıştığımı düşünürüm. Bazen de Donkişot gibi yel değirmenlerine kılıçla saldırıyor gibi bir durumda hissetsemde yine de hiçbir güç beni sanat ve kültür mücadele azmimden asla yoksun bırakamamıştır.

Toplumsal okuma isteği yoksunluğu, okuma nefreti hatta okuma fobisi ne yazık ülkemizin acı gerçeğidir ve satılan toplam gazete trajı, yıllık basılan kitap sayısı, okuma oranı, okullardaki derslerin hali, hocaların eğitim kapasitesi,  hepimizce bilinen bir gerçek değil mi ?

Ülkedeki yazılı medya ve kitap baskı sonuçları kütüphanelerin sayısı ve onlara olan ilgi ortadadır. Hele hele benim gibi yazan ve yazmayı teşvik eden birisinin bu tablo karşısında çektiği ızdırabı anlatmak karşılaştıklarımı paylaşmak için bir kitap daha yazmam gerekebilir.

Bizim gençliğimizde; gençlik ülke yönetimine ve yaşanan sorunlara duyarlı olduğundan her kesim kendi ideolojisi paralelinde en azından birkaç siyasi kitap okumak zorunluluğu hissetmesinden dolayı kitap okumak bugün ki gençliğin kitaba olan umarsızlığı kadar değildi. Kitap bir değerdi.

Bugün teknolojik gelişmelerin bilgisayar teknolojisinin olumsuz etkisi olmakla beraber Bana göre kesinlikle kişilerin okumadan araştırmadan manipüle edilmesi için enjekte edilen bilgilerle arzu edilen istikamette algı oluşturmanın da büyük rolü olduğuna inanlardanım.

Belki bazıları kendini rahatlatmak adına "ama teknoloji gelişti herşey internette var . Kitap alarak maddi manevi kayba ne gerek var" diyebilir. Ben bu uyanık düşünceye iki yanıt vermek isterim. Batıda internete erişim maddi ve manevi daha ekonomik ve yaygın olmasına rağmen onların kitapçıları hala neden ana baba günü gibi kalabalık ve kitap gazete okuma tirajları etkilenmiyor. Diğer yanıtım " Madem internetten herşeye ulaşmak ucuz ve kolay bana  internetten okuduğun (e-kitap) bir iki kitap ismi verebilir misin."

Tabiki her iki yanıtım karşısında mazeret sahibi sessizliğe bürünecektir. Biraz uzun bulduğu makaleyi okumayan 500 sayfalık bir kitabı internetten okuyacağı ne kadar inandırıcı olabilir ?

İşte altı yıldır içinde bulunduğum yazı hayatımda ve dört aylık iki site editörlüğümde  şahsımın ve yazar arkadaşlarımın yazıları ile elde ettiğim tespitler sonucunda oluşan kanaatim yazı okuma nefretini internetin  bile değiştiremeyeceğidir.

Örneğin : Ayni amaçlar doğrultusunda bir araya gelinmiş kişilerden oluşturulan üyesi veya kurucusu olduğum Whatsapp gruplarımda yer alan kişilerin bile paylaştığım makale veya kısa anekdotları "ne bana saygı, ne de arkadaşlarına saygı adına en azından arada sırada “yüreklerine taş basarak “ okumaya bile tenezzül etmemeleri ne kadar acı ve kaba davranıştır. Sanırım okumak; kişilere büyük ızdırap vermekte “cinlerini tepelerine çıkartmaktadır.” Saygı hatır gönül bile o duygunun yanında yerlerde sürünmebilmektedir.

Bu arada başkaca bir tespitim var ki belki bu tespitim sizlere ilginç gelebilir.

Okumayı sevmediğimiz gibi yazanı da çekemiyoruz veya biraz yumuşatarak ifade edelim hoşlanmıyoruz. Evet yanlış anlamadınız. Yazan kişi çekilemiyor. Ben bunun nedenini tespit adına analizi yapmaya çalıştımsa da tam tespit yapamadım. Bu nedeni bilen açık yürekle  itiraf ederse veya tespitini ortaya koyarsa ona sonsuz şekilde minnettar olacağım. Ama emin olduğum husus “Yazanın yazarda diyebiliriz başka bir ifadeyle  yazma kabiliyeti olan kişinin çekilemediği. Belki de okumak fiili okuyan kişiye çok zor bir eylem geldiğinden, yazma eyleminin de o çok zor bir şeyi gerçekleştirme eylemi gibi zor olduğu düşünülerek yazı yazanın da böylesi bir eylemi gerçekleştirmesi şaşkınlıkla karşılanmakta, gizlice takdir edilmekte ama  ne yazık  kıskanılmaktadır.

İnsanın doğasında çekememezlik, kıskançlık olduğu aşikar bunun şark toplumlarında üst seviyede olduğunu, Batı toplumlarında ise gerek aile gerek eğitim sayesinde bu kıskançlık olgusunun törpülenerek “senden iyi ise onu alkışlamalısın” gibi faziletli bir yapıya kavuştuğu hususlarına ait yaşadığım örnekleri ortaya koyarak muhtelif yazılarımla dile getirmiştim.

Bakın sözel ve görsel ifade sanatına yeteneği olan  biri olarak  kendimi bildim bileli bir süreçten başlayarak bugüne kadar  “Resim yapma, sunum yapma, görsel sunum programları yapma, konuşma yapma (hitap etme) şarkı söyleme,  şiir okuma, şarkı söyletme, yabancı dil ile konuşma ve yazı yazma “ gibi  kabiliyete dönük eylemleri gerçekleştirmiş bir kişi olarak büyük ve emin olduğum bir gözlemimi ortaya koymak istiyorum. İnanın bu gözlemi tam altı yıl boyunca yüzlerce yakın dostum, arkadaşım, akrabam üzerinde gerçekleştirdim. İlk kez sizlerle paylaşmak istiyorum 

Yukardaki muhtelif yeteneklere dönüş eylemler sonrası  beni çekemeyen  açık açık söylemek gerekirse kıskanan  insanlar, arkadaşlarım, akrabalarım  olduğunu üzülerek  gözlemişimdir.  Ancak “YAZI YAZMA “  eylemim sonrası  durum faciadır.

Yazma eylemimden sonra o kadar çok dost akraba ve arkadaş kaybettiğimi anlatamam  Bu yazmak bile bana acı size garip gelecektir. Ama inanın abartmadan ifade ediyorum Yazı Yazma eylemim sonrası  her ne kadar tahminlerimin çok üzerinde beğeni, takdir , iltifat almama rağmen  hiç beklemediğim ama beni hem üzen hem şaşırtan  sonuçları da yaşadım. Neredeyse  40 yıllık bir dostluğum olduğunu sandığım iki arkadaşımdan biri yazı yazma eylemimden kısa bir süre sonra benimle  dialogunu kesti. Sebepsiz yere. Zira ayni şehir bile yaşamıyor sadece sosyal medya üzerinden haberleşebiliyorduk. Diğeriyle de ayni şekilde yıllardır görüşemiyor olsakta sadece sosyal medyadan en azından selam kelam edebiliyorken. Birden onun uzun süredir yazılarımı görmezden gelmekte olduğunu farkettim. Aramızdaki samimiyeti dikkate alarak sordum. “Yahu arkadaş neden yazdıklarıma olumlu olumsuz yanıt tepki vermiyorsun.” Yanıtı ne oldu biliyor musunuz.?  "Sen benim sosyal medyada paylaştıklarımı beğeniyor musun ki ben senin yazılarını okuyup beğeneyim."

Onun başkalarından yaptığı alıntılar görsel fotolar sloganlar, sözler, metinlerle olan paylaşımlarını benim yani onun sözde yakın dostuna ait gerçek ve yaşanmış ifadeleri  ayni kefeye koymaktaydı. İşi rekabete sokmuştu.

Bu net ve açıktı şey ortadaydı. Anlamak için Arap olmak gerekmiyordu. Farklı toplum kesimleri içinde yer alan kişileri muhtelif alanlarda analiz etmiş biri olarak  tavrı onun duygusunu ele veriyordu.

İşte yıllarca okuma yazma konusunda aktivist olmuş iki köy okuluna kütüphane oluşturmuş. Derneğimizde Aysel hanımla birlikte bir kitaplık  oluşturmuş  bir olarak  yaşadıklarımız sonrası  halkın cehaletine alışmış, kanıksamış birleri olarak  hiç beklenmeyen bir anda Ahmet gibi  çocukla karşılaşınca   kumsaldaki inci tanesi  bulmuş gibi hisse kapıldık. Ancak Ahmet ile  dostluğu arttırınca Ahmet’in ailesinin çok bilinçli bir aile olduğunu ve çok iyi yetiştirdiklerini anladık. Demek ki işin temeli aileydi. Evet evet her işin temeli çocukluktan geliriyordu her konuda olduğu gibi okuma zevki alışkanlığı çocukluktan başlamaktadır. Oda yetmez Eğitim ile taçlanması gerekir.  Bir yandan teknoloji takip edilmeli ama bir yandan da kitap okuma özendirilmelidir. Kitap hediye etmek okumayı teşvik yarışmaları kulüpleri kurmak belki diğer teşvik yöntemleridir.

Sürekli okuyan ve bilgilerini başkalarıyla paylaşan ama sonucuna çok üzülen Ahmet ile aramızda şöylesi bir konuşmayı da aktarmak isterim. “Ahmetcim hazırladığın soruların sonuçları sende nasıl bir duygu yaşatıyor.

“Çok üzülüyorum örneğin siz sorduğum üç sorudan ikisini bilen nadir kişisiniz genelde sonuç üçte sıfır. Kimse okumuyor oysa ben tarih coğrafya ve güncel konuları okuyor ve bilgisine emin olduğum başta babam olmak üzere soruyorum.” Dedi.

“Ahmetcim seninle gurur duydum sana bir teklif yapmak isterim. Benim iki yazı sitem var. Bu sitelerimde otuza yakın değerli kişi senin gibi topluma yararlı olmaya çalışıyoruz. Bu amaçla bilgilerimizi aktaracak yazılar yazıyoruz. Sende ailen müsaade ederse bu sitelerde yazı yazmak ister misin?”

“Hayır.” “Peki neden. Beni bu ani kararın şaşırttı. Sebebini açıklar mısın mümkünse?”

“Şey. Benim yaşım küçük. Böylesi önemli bir iş yaparsam. Belki ister istemez KİBİR’e  kapılırım. Bu kibir de beni olumsuz etkiler.”

Yanıtının açıklaması daha da şaşırttı beni. Bir çocuk için muhteşem bir aklın sözel ifadesiydi. “Haklısın Ahmet’cim. Bu değerli açıklaman üzerine ısrar bile etmek haksızlık olur. Sana yazdığım bir kitabı armağan etmek isterim. Okur musun”. “Çok sevinirim elbette okurum ve okuduktan sonra sizinle üzerinde yorum bile yapabiliriz.”

Ancak ülkede kaç Ahmet gibi çocuk vardı. Onu bırakın yetişkinler içinde on yaşında Ahmetin bilgisinde olanların yüzdesi kaçtı.

Bu böyle devam ederse yani okuma fobisi bir şeyi okuyarak değil duyarak öğrenme yapısı sürerse sonuçta yakın zamanda Ahmetlerin yapacağı bilgi ölçüm anketlerinde  “ Ankara hangi deniz kıyısındadır sorusuna  yanıt Van gölü müydü olarak  alınacağı aşikardır.

Not Bu yazım,  bugün doğum günü olan bugüne kadar gördüğüm en çok kitap okuyan, kitaplık kuran, kütüphanelere üye olan ve kitap okunmasında müthiş bir aktivist kişi olan hayat arkadaşım Sayın Aysel TAŞTANOĞLU'na doğum günü armağanıdır.

Serdar TAŞTANOĞLU

03.08.2020

 

   

 
 

41 Yorum

Filiz Alkan

Filiz Alkan

03 Agustos 2020
Yazınız çok doğru bizde başarılı olanlar daima aşağı çekilir Gelecekte Ahmet gibi çocukların çoğalması dileği ile
Suna Gülgüden

Suna Gülgüden

03 Agustos 2020
Serdar hocam haklısınız, bu sizin de dediğiniz gibi çocuklara küçükken öğretilmesi gereken güzel bir alışkanlık!! Büyüklerin kitap okuyarak model olması gerekiyor evde. Bazı öğrencilerimle sohbet ederken ailecek kitap okuma saatleri olduğunu söylediler bana! "Buna ben de çok sevindim! Düşünsenize bir ailenin bütün fertleri o anda ellerine bir kitap almış, sessizce okuyorlar!! Süper bir şey!! Sadece çocuğuna kitap oku demek yetmiyor, kitap sevgisini de aşılamak gerekiyor. Yaşa göre ve ilgi alanına göre kitaplar seçmek, kitapçı ve kitap sergilerini gezmek lazım. Şimdi şimdi aileler daha bilinçli! Bunu diş fırçalamak gibi erken yaşlarda öğretiyorlar. Okuduğu bir kitap hskkında sohbet edip, kendi fikirlerini anlanlatmalarını istiyorlar. Umarım ileride daha çok okuyan bir toplum oluruz!! Sizin ve Aysel hanımın da gayretlerine teşekkür ederiz!!
Esin Tütüncü

Esin Tütüncü

03 Agustos 2020
Serdar hocam Ahmet gibi gençlerin toplumumuzda çoğalmasını ve çocuklarımızın kitapla okumakla barışmaları tüm dileğimiz.Toplumumuzda ne yazıkkı sanatla yazıyla ilgili ve başarılıysanız sizleri kıskanan çok olacaktır.Yola devam diyelim.Selamlar
Emin Altug Tura

Emin Altug Tura

03 Agustos 2020
Serdar abi; Okumak artik nadirlesen bir meziyet ve hatta bir yetenek bugunlerde. Eskiden ozellikle seyahatlerde fark ettigim kitap okuyan kitle bile yavas yavas cep telefonunda oyun oynayan medya seyreden bir kitleye donusuyor. Boyle olunca olmayan bilgi curumesi , cehalet ve malum tarihi tv dizilerinin ilave ogretisiyle insanlar goze kapali anket mikrofonlarina cesarele atlayabiliyor. Kayseri hayvanat bahcesine dinazor getirmisler gidip gotmek ister misin? Soruna eynini degil cebini kontrol edip giris kac para diye cevap verebilen bir nesil ile yasamak corona kadar tehlikeli. Evimin yaninda mahallemizin kutuphanesi cocuklarima neyin etrafinda tavaf etmeleri gerektigini gosterme imkani verdi. Ellerinden kitap dusmuyor demek cok isterim ama diyemiyorum. Sosyal iletisim medya o kadar ortaligi duman gibi kaplamis ki egitimli anne babalar bile icocuklarina dogru istikati gostermekte zorlaniyor Biz cocuklara en azindan audio book dinleme aliskanligi edindirdik. Evde arabada seyahatte surekli bir kitap dinliyorlar ve meraklavtakip ediyorlar. Kelime hazinelerinin aksanlarinin cok gelistigini dusunuyorum bilgi konusu bir yana. Serdar abi.. Sevgiler yolluyirum.
Siret ÖZALP

Siret ÖZALP

03 Agustos 2020
Yaşanmış olayları anlatan ve gerçekleri yansıtan yazınızı bir solukta okurken yazının sonuna nasıl ulaştığımı anlamadan bitiverdi. Aşağıda acaba devamı olurmu diye olmadığını bile bile ümitle araştırdım.Yazının akışkanlığı beni bir solukta sona ulaştırdığını üzülerek gördüm.Sizleri kutlarken,değerli eşinizede sağlıklı ve mutlu yaşlar diliyorum
Fazilet Yanık S

Fazilet Yanık S

03 Agustos 2020
Merhaba Serdar bey cok güzel bir konuya değinmissiniz, maalesef Türkiyede okuokuma orani çok düşük. Yazılarınızi beğenerek okuyorum. Çok teşekkür ederim banada gönderdiğiniz için. Okumayı ve yazmayı severim. Dolayısıyle bana gönderin lütfen. Tüm mutluluklar sizin olsun.
Faruk Öz

Faruk Öz

03 Agustos 2020
Ahmetlerin çoğalması dileğiyle,İ tatiller dilerim.
Cihan URTEKİN

Cihan URTEKİN

03 Agustos 2020
Serdar bey yazılarınıza mutlaka devam edin. Kim ne derse desin kim hangi düşünce içine girerse maalesgirsin.Hasetlik bizim milletimizin ruhuna işlemiş.Y dahada gelişiyor çok eski yazılarınızla şimdikiler arasında büyük fark var. Güzel kitaplar yazabilirsiniz.Akrabalarınız yakın arkadaşlarınızda yazık etmişler ama siz bence artık bir tecrübe timsalisiniz. Garip bir ülke ve millet olduk okumanın değer bulmadığı örnekleri fazlasıyla yaşıyoruz
Sonay Ovissi

Sonay Ovissi

03 Agustos 2020
Serdar bey kitap okumak guzel bir makaleye goz atarak bir deneyim elde etmek ogrenmenin yasinin olmadigini hepimizin bildigi uzere bu okuma orani bizim memleketimizde maalesef cok dusuk. Helede basarili olan hatta her iste kendini gosterebilenler herzaman kiskanilmistir. Meyva veren agac taslanir misali... Ahmetlerin cogalmasini umarak yazdiginiz guzel akici yazinizi tebrik ederken muhterem hanimefendi Aysel hanimida tekrardan kutluyorum sizede tesekkur ederek emeginize saglik diyorum.
Şükrü Coşkun

Şükrü Coşkun

03 Agustos 2020
Öncelikle Aysel Hn doğum gününü kutluyorum paylaşımınız içinde sonsuz teşekkürler ediyorum ve Atatürk ün çok sevdiğim bir sözü ile sizi desteklemek istiyorum Umutsuz durumlar yoktur umutsuz insanlar vardır bu günkü okuma oranı eğtim seviyesi adalet sistemi vb her ne kadar bozuk olsada sizlerin bizlerin cabası mücadele azmi hiç bitmiycektir [3/8 20:08] Sukru Coskun Tanbur: Atatürk bir konuşmasında “Hayatta musiki lazım değildir. Çünkü hayat musikidir. Musiki ile alakası olmayan mahlukat insan değildir. Eğer mevzuu bahis olan hayat insan hayatı ise, musiki behemehal vardır. Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz. Musiki hayatın neşesi, ruhu, süruru ve her şeyidir. Yalnız musikinin nev’i şayan-ı mütalaadır.” demektedir.
Aydın Çetinkaya

Aydın Çetinkaya

03 Agustos 2020
Serdarcığım, Yazınızı bir solukta okudum diyebilirim. Tespitleriniz ve problemlerin cözüm yollarına ışık olma eğiliminizden dolayı sizi kutluyorum. Selamlar,sevgiler.
Gülten Şanlıer

Gülten Şanlıer

03 Agustos 2020
Güzel bir anı İyi bayramlar Sağlıkla nicelerine inşallah
Burak kibar

Burak kibar

03 Agustos 2020
Dogru söze ne denir
Hasan ANNAÇ

Hasan ANNAÇ

03 Agustos 2020
Gönderdiğin yazları okuyorum Serdar bey çok güzel .Bende kitap okuyorum buyurdun gibi gerçekten insanlar senden uzaklaşıyor. Selamlar sevgiler iyi bayramlar
Halit Çalışkan

Halit Çalışkan

03 Agustos 2020
Keşke Ahmet'i biz de tanıyabilseydik Maalesef Ahmet'in hazırladığı sorulara doğru cevap verilemiyor sizi 2/3 başarınızdan dolayı tebrik ederken Aysel hanımın da doğum gününü kutlarım
Necla SAKARYA

Necla SAKARYA

03 Agustos 2020
Yeni nesil çok iyi geliyor.Onlardan ümitliyim. Ayselinde doğum günü kutlu olsun.Yaradan yüreğinden geçenleri ona nasip etsin.
Filiz GÖKSOY

Filiz GÖKSOY

03 Agustos 2020
Çok beğendim.Ellerine sağlik agbi.
ulusal haber-Tü

ulusal haber-Tü

03 Agustos 2020
Serdar bey yazınızı sonuna kadar okudum. Ahmet gibi çocuk bulmak herhalde yüzbinde bir olur desem belki buda yalan olur. Ben geçmiş günleri düşündüğümde ki bu günler taa 1970 lere iniyorum. Daha kültürlü, daha medeni olduğumuzu görüyorum. Yaşadı o yılları. 2020 de yazık ki çok geriledik. Elbette anne ve babanın yanında eğitim sistemleri çocukları bu durumlara soktu. Bende ulusalhaber-ulusalajans. Ta Tûmer diyorki diye yazıyorum. Facebook ta paylaşıyorum. Adam beğeniyor. Şu notu düşüyorum. Lütfen beni beğenmeyin linki tıklayın ve yazıyı okuyun. Sonra ister beğen istersen beğenme. Ölü ve sende paylaş diye ikaz ediyorum. Adam bunu da beğeniyor. Gene okumuyor. Şimdi karar aldım yazdığım yazıyı okuyorum sesli olarak YouTube da yayınlıyorum. Yapacak birşey yok.
Nilgün tezer

Nilgün tezer

04 Agustos 2020
Yazınız çok manidar! Artık Ahmet lerden o kadar az varki!
Cihat HIRÇIN

Cihat HIRÇIN

04 Agustos 2020
Serdar bey harika tespitler...Eşinizi de tebrik ediyorum....Mutlu yillar...
Gülen Ekşi

Gülen Ekşi

04 Agustos 2020
Serdar hocam Aysel hanımın doğum gününü kutlar sağlıklı ve mutlu nice yaşlar dilerim. Yazılarinızi büyük bir keyifle okuyorum.hepside Çok güzel ve özel mesajlar içeriyor.paylaşımlarınız Için teşekkürler.
Nihal Özkardeş

Nihal Özkardeş

04 Agustos 2020
Seni kutluyorum başarılar diliyorum meyva veren ağacı taşlarlar kıskanırlar çekemezler canım nice Ahmet'lerin yetişmesi dileğiyle güzel eşin Aysel hanımın doğumgününü kutluyor sevgilerimi iletiyorum sizleri öpüyorum selamlar sevgiler güzel insan hep mutlu kal .
Tanju Çığranış

Tanju Çığranış

04 Agustos 2020
Merhaba Yazınızı sonuna kadar okudum. Şimdiye kadar gõnderdiğiniz yazılarıda okumuşumdur. Bende Tire deki bir yerel gazetede çeşitli konularda makale yazıyorum.. Genelde yakın çevremden olumlu geri dõnüşler alırım.. Saygı ve sevgiler
Armağan ümit çı

Armağan ümit çı

04 Agustos 2020
Serdar hocam öncelikle size ve Aysel hanıma iyi tatiller. Aysel hanımın doğum gününü kutluyorum. Ahmet meselesine gelince, ben pozitif düşünenlerdenim. Her şey önyargılı davranmadan, itina ile insana yatırım yapmak ile ilişkili. Ancak teknoloji karşısında, daha farklı davranış biçimleri göstererek, özü koruyup, bugünün nimetlerinden faydalanmak en iyisi selamlar
Gülten Aydeniz

Gülten Aydeniz

04 Agustos 2020
Ahmet Fransız Guyana si ve kibir . Bu üç kelimeyi kim bir araya getirerek muhteşem bir tatil yazısı yazıp bizlere ve çok sevgili eşi Aysel hanıma doğum günü hediyesi olarak sunar ? Savundugum bir ilkem vardır: eğitim ailede başlar diye. Çok sevgili canlar okumak üzerine yazılmış bu muhteşem makaladen kendi adıma çok şeyler kaptım ve öğrendim . Çok teşekkürler
Ali ERKAN

Ali ERKAN

04 Agustos 2020
Ahmet gibi çocukların varlığı gelecekle ilgili kaygılarımızı azaltıyor Çevremde az da olsa böyle çocuklara rastlıyorum umarım daha da artar.Eşinize mutlu yıllar saygı ve selamlar.
Nurdan Erakıncı

Nurdan Erakıncı

04 Agustos 2020
Serdar hocam yazdıklarınızda çok haklısınız. Emeğinize, kaleminize sağlık. Ayrıca, Ahmet gibi çocuklarımızın da çoğalması dileğiyle. Aysel hanımın da doğum gününü en içten dileklerimle kutluyorum.
Hafize Erol

Hafize Erol

04 Agustos 2020
Başkanım Ahmet gibi çocuklar parmakla sayılacak kadar azdır. Çünkü eğitim diye bir şey kalmadı. Birazda öğretmenler çocukları yönlendirip okumaya teşvik etmeliler. Maalesef öğretmenlerde okuma yokki çocuklarda öğretisinler. Biz 7 kardeşiz abim kitabı alır okur biz sıraya girer kavga ederdik sıra bende ben okuyacağım diye. Yine bizim jenerasyon biraz kitap okuma var. Yeni nesilde hiç yok. Allah sonumuzu hayır etsin. Çok güzel bir yazı ve tesbit kaleminize sağlık. Canım Aysel hanımcımın doğum gününü kutlar sağlıklar dilerim. Sevgiler saygılar.
Füsun Özalp

Füsun Özalp

04 Agustos 2020
Çok ilginç, güzel . Kaleminize sağlık. Teşekkürler bizimle paylaştığınız için.
Gülzerrin

Gülzerrin

05 Agustos 2020
Yine harika bir yazı tanıdıkca umutlanacağımız genç neslin bir temsilcisi.Okumak ne yazık ki geriler de kaldı heleki benim gençliğim de bu kadar kitaba kolay ulaşılamıyorduk.Kaleminize yüreğinize sağlık.
Rabia Başaran B

Rabia Başaran B

05 Agustos 2020
Serdar Hocam , Ahmet'leri çoğaltabilmek çok önemli, belirttiginiz gibi eğitim evde başlıyor, doğru yönlendirmelerle anne ve çocuk , çocuk daha okumayı bilmeden sayfa çevirmeye, resimli dergilere bakmaya,masal dinlemeye alistirilmali. Masal bilmiyor musunuz? bir girizgah yapıp biraz hayal gücü eklerseniz iki üç kelimeyle her konuda masal anlatabilirsiniz, bu Sokrates de olur ,Shakespeare de olur ,mavi balığın maceraları da olur, Çehov da olur ,Anadolu destanları da olur ... olur da olur, tabii ki içi dolu metinler daha güzel olur.
Kadriye

Kadriye

05 Agustos 2020
Bizim toplumumuzda başarı hep kıskanılmıştır,mücadeleye devam, eğitim şart, Ahmetlerin çoğalması dileğiyle sevgiler...
Filiz İlemler

Filiz İlemler

05 Agustos 2020
Merhaba Serdar bey,Gerçekleri yansıtırken olmayan kabiliyetleri oraya cikarmaniz gerçek dost dediginiz kişileri ne kadar rahatsız etmiş. Ahmet gibi çocuklar özel..Bu ülkede üst düzeyde 10 kişi bile olsa ülke super olur. Kaleminize ve yüreğinize sağlık. Harika.
Hatice Özgül Ye

Hatice Özgül Ye

05 Agustos 2020
Kaleminize sağlık hocam .. Küçük Ahmet'e hayran kalmamak mümkün değil .. Dilerim böyle çocukların sayısı artar .
Hediye Çetin

Hediye Çetin

05 Agustos 2020
Saygılar başkanım insanlığa çok güzel mesajlar niteliğinde yapmış olduğunuz etkinlikler taktirlere şayandır . Bundan dolayı şahsınıza ve tüm emeği geçen ekibinizi kutluyor tebrik ediyorum. Naçizane şahsinizdan istirhamım var şayet mümkünse, Böylesine anlamlı icraatları daha çok insanların bilinçlenmesi açısından, Şahsımın Facebook sayfasına da etiket etmenizi arzu ederim saygılarımla .
Semra TÜREL

Semra TÜREL

06 Agustos 2020
Altın kaleminize sağlık Serdar Başkanım
Serpil SORKUN

Serpil SORKUN

06 Agustos 2020
Başkanım bizim parkta dede torunla tanıştım 5 yaşında şimdiki çocuklar üniversiteli doğuyor demişti hiç unutamam. Ahmet te onlardan biri kaleminize sağlık.
Selma Kaşo

Selma Kaşo

06 Agustos 2020
Sevgili Serdar Bey, yazılarını çok iyi bir dille yazıyorsun ancak uzun olması nedeniyle okunmuyor olabilir... ayrıca çok hassas olduğun için bunun üzerinde biraz buruklaşmış olduğunu hissediyorum... bu dönem kendimize uyan frekanslarla birlikte olma dönemi... uyum yoksa istediği kadar eski ve güvendiğimiz bir arkadaşımız olsun, yollar ayrılır... çok büyük bir değişimden geçiyoruz... ancak iyi bir tekamül istiyorsak tüm bu gibi negatif varlıklarıda kabullenmemiz gerekiyor... çünkü zıttımızla hızlı evrimleşiriz... tüm arkadaşlara ... sevgi ve selamlar... yazmaya devam..
Kenan Öğüt

Kenan Öğüt

07 Agustos 2020
Kısa ve üzerinde çok düşünülecek bir yazı, teşekkürler. Ahmet’e gelince her şeyden çok verdiği cevap beni etkiledi. Bu cevabın, üzerinde çok düşünülmeden verilmiş olması niteliğini artırıyor. Sevgiler.
Veysel Özyurt

Veysel Özyurt

08 Agustos 2020
Serdarcığım yazılarınız mükemmel. Aysel hanımın doğum gününü kutlarım. İyi günler dilerim
Turgut ÖLMEZ

Turgut ÖLMEZ

10 Agustos 2020
Ders dolu bu güzel yazı için teşekkürler. Serdar Abi

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri