OTOBÜSTEN AŞAĞI İNSİN...!

OTOBÜSTEN AŞAĞI İNSİN...!

(Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk gezi ve konser anılarım...)

“Dobır Veçer... Ümit Kuşbakan aşağıya insin '' ...!!!

Otobüsümüze binip yüksek sesle bu talimatı verdikten sonra inen, Bulgar Polisinin Bulgarca “iyi akşamlar“ ve arkasından bozuk Türkçeli talimatının ne anlama geldiği önce hiçbirimizce anlaşılmadı, sonra otobüsümüzde bir anda paniğe neden oldu. Şaşıran kırk beş kişinin gözleri otobüsün orta sıralarında oturan Ümit hanımın üzerine çevrildi. Bizler gibi kadıncağız da bunun ne anlama geldiğini anlayamamıştı. Gözleri fal taşı açılmış bir şekilde o da bize bakıyordu.

Grup Başkanı ve sorumlusu olarak hemen aşağıya indim. Benim arkamdan Bulgarca bilen Birhan ve şoför indi. Aşağıda bekleyen polislere “Sorun nedir '' diye sorduğumuzda, aldığımız yanıt “Otobüsteki Ümit Kuşbakan isimli kişinin Bulgaristan a vizesi yok '' oldu.

 

“Nasıl olur? Biz bir Musıki Derneğiyiz ve hepimizin transit vizesi var. Zaten birkaç gün önce o dahil hepimiz Bulgaristan dan Makedonya ya geçtik.“ dedim.

Polis ise “tamam, Ümit Kuşbakan dışında herkesin giriş çıkış vizesi mevcut sadece onun pasaportunda Bulgaristan a tek giriş mevcut bu nedenle şimdi Makedonya dan Bulgaristan a yeni bir giriş yapamaz . '' cevabını verdi.

Böylesi saçma bir açıklama karşısında başta ben olmak üzere yanımdakiler de “Olamaz, nasıl olur, mümkün değil '' diye tepki gösterdi. Ancak Bulgar polisleri oldukça sert tavırlı, fazla konuşmayı sevmeyen yapıdaydılar ve ısrarla Ümit hanımın otobüsten inmesi talimatını tekrarlıyorlardı. Ümit hanım ne yazık bu sert ve kararlı talimat karşısında çaresiz otobüsten aşağı indi. Korkmuştu şaşkındı, ne olduğunu anlamak için herkese soru soruyordu. Otobüste kalan diğer arkadaşlarımız sanırım “Nazar, bu olsa gerek '' diye düşünüyordu.

 

Gerçekten her şeyin çok çok güzel seyrettiği “rüya '' gibi seyahatimize, hem de ülkemize varışa çok az kala nazar değmişti. Sanki bir anda birileri bu büyüyü bozmuştu. Oysa Ohrid deki konserimiz başarılı geçtiği gibi seyahat süresince Bulgaristan da Filibe (Plovediv), Sofya, Makedonya da Üsküp, Ohrid, Manastır, Arnavutluk da Pogradec şehirlerini görmüş olarak İstanbul a mutlulukla ve gururla dönüşe geçmiş, Makedonya sınır kapısından tekrar Bulgaristan a giriyorduk. Ama bu beklenmeyen ve hepimizi şoke eden vize olayı otobüsteki kırk beş kişinin yüzüne “birer tokat '' , Ümit hanımın yüzüne ise “ iki tokat '' şeklinde inmişti.

 

İnanması çok güç bir olaydı. Polisler Ümit hanımın pasaportunda sadece tek giriş vizesinin yer aldığını bu nedenle ikinci bir giriş vizesinin olmadığını, Ümit hanımın pasaportunu göstererek ispat ettiler. Vize bandrolünde bir işareti tek bir giriş vizesi anlamına geliyordu ve gerçekten herkesin geçiş hanesinde iki yazarken onun pasaportunda bir işareti mevcuttu. Bunda ne Ümit hanımın, ne benim, ne de Bulgaristan transit vize işlemlerini yaptıran Birhan arkadaşımızın suçu vardı. Hata vizeyi tek veren görevlinindi diye kendimizi rahatlatsak da pasaportları alan, veren, dağıtan herkesin hatayı gözünden kaçırması nedeni ile bu durumun doğmasında ister istemez payı vardı.

Bütün buna rağmen otobüste Bulgar göçmeni, beş arkadaşımız ile ve Bulgaristan dan daha önce geçiş yapan bazı arkadaşlarımızın ortak kanaati Bulgar polisinin kasıtlı davrandığıydı. Onlara göre isteseler olayı çözer veya üzerinde durmazlar şeklindeydi. Amacın ne olduğunu kesin bilen yoktu. Otobüsün tamamı aşağı inmişti. Polis bize kendileri ile muhatap olanlar dışında diğer yolcuların araçtan inmemesini hemen araca binmeleri şeklindeki uyarısını sert bir şekilde yaptı. Ben onlara grubun başı ve Makedonya ya davet edilen Musıki Derneği nin başkanı olduğumu ifade ettim ve belgelerimizi gösterdim. Şoför ve Bulgarca bilen Birhan da yanımızdaydı .

Polislere “ Bakın... bizler Makedonya ya konser için davet edildik. Makedonya ya karayolu ile ulaşmak için Bulgaristan ı seçtik ve vizeye tabi otuz arkadaşımız için aynı tarih ve süre için İstanbul Başkonsolosluğunuza başvurularımızı yaptık. Ümit hanımın dışında herkese çift ona ise tek vize verilmesi normal mi? Eğer gerçekten tek girişin bilinçli verilmesi söz konusu ise bu büyük bir skandaldır. Yok hata ise bu bizim değil Konsolosluğunuzun hatası, lütfen mantıklı olalım. Tüm grup bir ülkeye gidip, geri dönmek için vize talebinde bulunurken sadece birinin tek vize talep etmesinde mantık var mıdır. '' dedim.

Polis cevaben “Biz bunu bilemeyiz. Hata kimin onu da değerlendiremeyiz. Bizim görevimiz incelediğimiz pasaportlardaki vize şekline göre işlem yapmaktır. Bu duruma göre Ümit Kuşbakan ın ikinci kez Bulgaristan a giriş vizesi yok. Bu nedenle şimdi giriş yapamaz. ''

Polisin bu kesin ve kararlı tavrı üzerine doğal olarak Ümit hanım ağlamaya başladı. “Ne olur üzülmeyin '' diye teselli ettiğimde. '' Serdar bey, hasta annem için üzülüyorum. Beni çok merak edecek '' . dedi



Ben, şoför, Birhan, Ümit hanımı rahatlatmak, moral vermek için “ korkma, panik yapma bu sorunu çözeceğiz '' diyorduk. Şoför bana sessizce “Başkanım, bunların amacı farklı olabilir. Bu nedenle böyle yapıyorlar ve bize kasıtlı vakit kaybettiriyorlar. Birhan kardeşle biz onlarla özel konuşalım '' dedi ve yanımdan ayrıldılar. On beş, yirmi dakika sonra geldiklerinde “ Ne yazık, hiçbir şekilde ikna edemedik “ dediler.

Otobüse binerek Ümit i aşağı inmeye davet eden polis sert ifade ile “ Bizimle gelsin. Onu Makedonya sınırına geri göndermemiz lazım '' dedi. Ben ise “bir dakika öyle kolay değil bir bayan arkadaşımızı alıp götüremezsiniz. Biz bir yere ayrılmıyoruz. '' dedim ve otobüsü bir kenara park ettirdim.

O sırada herkes Türkiye deki bir tanıdığını telefonla arayarak, olayı çözmek için uğraş veriyordu. Ne yazık ki saat 23.00 suları olduğundan hiç kimse resmi mercilere ulaşılamıyordu. Ben ise bir otobüse bir Ümit hanımın yanına koşturuyordum. Şoför ve Birhan benim peşimdeydi. Otobüse son döndüğümde
“Arkadaşlar durum vahim, eğer çözüm bulamaz isek Ümit hanımı geri göndermeye kararlılar, bu arkadaşımız gece yarısı tek başına geri dönemeyeceğine göre “Onun yanında olurum “ diyecek arkadaşlar lütfen hemen hazırlansınlar dedikten sonra önce şoföre ve Birhan a “beyler ben bunların en üst amiri ile konuşayım ancak sonuç alamazsam siz bir kez daha kendi ikna yönteminizi deneyin “ dedikten sonra bir odada tutulan kapısında bir polis olan Ümit hanımın yanına gittim.

“Sanırım senin yanında kalacak birileri olacaktır hiç etme. '' dedim. Ümit hanım ise haklı olarak “neden benim başıma geliyor “ diye hayıflanıyordu. Ümit koromuzda ritm çalan ve sevilen arkadaşımız olması yanında eşimin görev yaptığı Bankada onunla aynı serviste olan mesai arkadaşıydı.

Gümrük binası önüne şoförle Birhan ın sonuç alıp alamadığını öğrenmek üzere gittim. Onlar hala içerdeydiler. Yarım saatlik bekleyişten sonra yanıma geldiklerinde üzüntülü ifade ile sonuç alamadıklarını söylediler. Polislere son bir gayretle “sizin en üst amirinizle konuşmak istiyorum. '' dedim. Israrlı tavrım karşısında beni yetkiliye götürdüler. Yetkiliye bu bir skandal ve bunun hesabını sorduracağız, mağduriyetimizin maddi ve manevi bedeli ödenecek şeklindeki yüksek sesli tepkim üzerine, bana İstanbul Bulgaristan Başkonsolosluğuna mail göndereceğini, olumlu dönüş olursa Ümit hanımı bırakacaklarını söyledi.


Otobüse geri döndüm gelişmeleri tüm arkadaşlara aktardıktan sonra çözümsüzlük durumunda kimlerin Ümit arkadaşımızla Makedonya ya geri döneceğini sorduğumda sonuç beni şoke etti . Hiç kimse ona eşlik edemiyordu. Zira herkesin kendince çok önemli bir mazereti vardı...!!!! Buna üzüldüm ve şaşırdım. Büyük bir hışımla eşime bile sormadan polise gittim ve İstanbul dan olumlu yanıt gelmez ise Ümit hanımı yalnız bırakmayacağımı onunla Makedonya ya geri döneceğimi ilettim. “O zaman siz de otobüse gitmeyin buradan ikinizi Makedonya sınırına götürmemiz gerekiyor '' dedi. “ Peki son kez gideyim ve durumu eşime aktarayım diyerek otobüse tekrar döndüm. Eşim “gerekeni yaptın . Zaten Ümit i yalnız bıraktırmazdın '' dedi.

Ümit in yanına gittiğimde ; onu korkmuş, endişeli adeta kaderine küsmüş şekilde buldum. “Merak etme. Sonuç olumsuz olursa ben de seninle geri döneceğim içini rahat tut '' dedim. Sizden başka kimse benimle gelmiyor mu diye hayretle sordu. Bense “boş ver, önemli değil yalnız değilsin '' dedim. Bu haberime hem rahatladığını hem de kendisine eşlik edecek başkaca gönüllü çıkmamasına burulduğunu hissettim.

Korktuğumuz başımıza gelmişti. Sonuç alınamayınca polisler bizi Makedonya sınır kapısına bıraktılar. Bu kez de Makedon polisleri “bu saatten sonra yolcu otobüsleri nadir olur. Burada bekleyemezsiniz, ilerdeki marketin önünde bekleyin '' talimatı verdiler. Market dedikleri bizim sıradan köy bakkalı benzeri bir yerdi ve ikimizde belki stresten çok acıkmıştık. Ekmek kalmamıştı çubuk krakerle, ton balığı bulduk ve marketin önündeki masaya konuşlandık.

Gözümüz bir yandan geçecek yolcu otobüslerindeydi ki tam o sırada marketi kapattılar, ışıklarını söndürdüler. Şimdi karanlık kuytu bir ortamda bekliyorduk. Ortada bizlerden başka kimse yoktu sadece park etmiş tırlar ve onların görünmeyen şoförleri . Hava hem çok sert hem de ürkütücü bir sessizlik vardı. Ümit sürekli bana “Allah razı olsun siz olmasaydınız bu loş ve sessiz ürkütücü ortamda tek başıma ne yapardım '' diyordu.

Kısa bir süre sonra bir otobüs gördük ve koşarak yanına gittik. Şoförüne, Üsküp e gitmek istediğimizi söyledim. “Binin '' dedi. Ücretimizi ödedik otobüs hareket etti, iki yüz metre yol almıştı ki cep telefonum çaldı. Eşim sevinçle Bulgaristan sınırından ayrılmadıklarını, nihayet bir arkadaşımızın Dışişleri ile temas kurduğunu biraz sonra oradan faks ile talimat geleceğini belirterek “hemen geri dönmelisiniz“ dedi.

Bunun üzerine heyecanla şoföre “durun, iniyoruz '' dedim. Adamcağız haklı olarak biraz önce sınırda binen iki kişinin iki yüz metre sonra ilgisiz bir yerde inmek istemesini anlayamadı. Durmadığını görünce bu kez yüksek sesle
“Stop, Stop '' diye bağırdım ve “kapıyı aç“ dedim. Aniden durdu kapıyı açtı, hemen aşağı inip Makedonya sınırına doğru koşmaya başladık.

Makedon polisleri ortada gelip giden herhangi bir araç bulunmazken koşarak gelen iki kişiye şaşırdılar. Pasaportlarımızı verdik. Komedi filmi gibi biraz önce Makedonya sınırında giriş işlemi yaptıran biz yirmi beş dakika sonra çıkış işlemi yaptırıyorduk. Oradan Bulgar sınırına koştuk onlar da şaşırmıştı ama bizi iyi tanıyorlardı sadece geri dönüşümüze anlam veremedikleri belliydi . Onlara “ Dışişlerinden bizim için yazı gelecekmiş '' dedim. Girişi yasaklı Ümit i kenara aldılar. Benim pasaportuma yeniden giriş işlem yaptılar. Böylece birkaç saat içinde Bulgaristan ve Makedonya ya ikişer kez giriş yapmış oldum. Bana “siz de burada bekleyin otobüse gidemezsiniz '' dediler.

Yaklaşık bir saat boyunca beklememize rağmen ortada karar ya da bir çözüm yoktu. Sinirlerimiz gerilmişti. Yine amir olduğunu anladığım bir başka polis “bakın bana göre bu işi ne sizin ne bizim yetkililer çözemez burada boşuna oyalanıyorsunuz. Bu oyalanma ile saat 03 de geçecek olan son aracı da kaçırırsanız bu sefer sabah saatlerine kadar buradan geçecek otobüsü beklemek zorunda kalırsınız.“dedi.

İyi niyetli olduğunu hissettiğim bu açıklama üzerine eşime telefon edip durumu aktardım. Bana göre de umut bağlanacak “yazı '' gelecek gibi görünmüyordu. Eşime “Biz son aracı kaçırmayalım biz tekrar geri dönüyoruz . Allahaısmarladık '' dedikten sonra yol kenar çıktık ve kısa bir süre sonra gerçekten beklenen son araç geldi. Bu kez gelen bir minibüstü ve yeniden Bulgaristan dan çıkış, Makedonya ya giriş işlemleri yaptırdık. Böylece benim iki ülkeye giriş , çıkışımı üçletmiştim. Bu benim hayatım boyunca egale edemeyeceğim bir rekor olarak anılarımda yer alacaktı.

Bulgar plakalı eski minibüs yolda çay kahve molası verdi. Kafedeki internetten hiçbir havayoluna ait Üsküp- İstanbul uçuşu olmadığını öğrendik. Bu durumda bir gün Üsküp te beklenecekti. Sonunda minibüs bizi Üsküp e getirdi. Garajdan taksi ile birkaç gün öce kaldığımız “Continental “ oteline geldik. Resepsiyondaki bayan beni tanıdı. Ona bir gece kalacağımızı söyleyince; “ bakın şimdi sabahın beşi ve gün girişleri altıda başlayacak böylece bir saat erken giriş nedeni ile iki gecelik ücret ödemek durumunda kalırsınız. İsterseniz bekleme salonunda bir saat oyalanın '' şeklindeki makul ve iyi niyetli önerisini kabul ettik ve bekleme salonun boş ve yumuşak koltuklarına yayıldık. Demek ki ne kadar zihnen ve bedene yorulmuşuz ki ikimizde yumuşak koltuklarda sızmışız .


Sabah otele gelen müşterilerin sesleri ile uyandık, saat 7.30 olmuştu. Resepsiyona kahvaltı yapmak istediğimizi söyledim. Sağ olsunlar ona da izin verdiler. Acele uçakların durumunu net olarak öğrenmemiz gerekiyordu. Otelden ayrıldık. Şehir merkezideki uçak bileti satan acenteleri bulduk. Gerçekten de o gün İstanbul a uçuş yoktu, tüm havayollarının seferleri ertesi gündü. Her ikimizde bu durumu ailelerimize ilettik . Eşim Dışişlerinden hala olumlu yanıt alamadıklarını ama İstanbul a vardıklarını ve evlere dağıldıklarını herkesin durumuzu öğrenmek için onu sürekli aradıklarını iletti. Bizim de beklemekten başka yapacak bir şeyimiz yoktu .

Birkaç gün önce coşkuyla gezdiğimiz Üsküp ü bu zorunlu ziyaret nedeni suratımız asık yeniden gezmeye başladık. Meşhur Üsküp köftelerini bir kez daha yeme şansı biraz yüzümüzü güldürmüştü. Ertesi gün sabah uçuşumuzun da bir aksiliğe uğramaması için otelimize geri döndük, birbirimizi uyandırmak için sıkı sıkı tembihledik. İkimiz de telefon alarmlarımızı kurma kararı aldık. Ben bununla da kalmayıp resepsiyon görevlisine sabah bizleri uyandırması için o da numaralarımızı ve uyandırma saatini kaydettirdim.

Ertesi sabah aşağı indiğimde ikimizin de yüzü gülüyordu. Zorunlu tatil bitiyor, İstanbul a dönüş yolculuğumuz başlıyordu . Hem heyecanlı hem neşeli son Makedon kahvaltımızı yapıp taksiyle havaalanına geldik ve sonrası ver elini İstanbul.
Ümit hanım ile “Kader arkadaşı '' olmuştuk.

Ertesi gün Derneğimize geldiğimizde herkes bizi heyecanla ve mutlukla karşıladı. Ümit hanım sınır kapılarında yaşadıklarımızı heyecanla anlatırken sanırım bir kez daha o saatleri yaşıyordu.
Ne mutlu bana ki bir anda Dernek üyelerimizin “Kahramanı '' olmuştum. Herkes bu macerayı çoktan unuttuysa da Ümit hanım ve her karşılaşmamızda birbirimize “KADER ARKADAŞIM“ hitabımız ile o günler hafızalarımızda yeniden canlanır.

 

Serdar Taştanoğlu
Dragos Musıki Derneği Başkanı
30 Mayıs 2016 Pazartesi

 


 Yorumlar
ŞAKIR İLYASOĞULLARI yorum yaptı... Yorum Ekleyin
Geçmiş Olsun 08.08.2016

Bulgaristan Gümrük polisi ayıp etmiş. Bu yüzden araçlarımzın çoğu Yunanistan üzerinden geçiyor Makedonya'ya. Bir de OHRİD değil ,op Makedonca'dır. Biz OHRİ deriz . Manastıra'da BİTOLA demediğimiz gibi.

 
ŞAKIR İLYASOĞULLARI yorum yaptı... Yorum Ekleyin
Geçmiş Olsun 08.08.2016

Bulgaristan Gümrük polisi ayıp etmiş. Bu yüzden araçlarımzın çoğu Yunanistan üzerinden geçiyor Makedonya'ya. Bir de OHRİD değil ,op Makedonca'dır. Biz OHRİ deriz . Manastıra'da BİTOLA demediğimiz gibi.

 
SERMET ERKIN yorum yaptı... Yorum Ekleyin
İlginç Bir Anı 14.06.2016

İnsanlar bazen yaşadıkları zor olayları ilerde heyecan ve zevkle anlatırlar, o yüzden bu da sizlere ilerde anlatacağınız güzel bir anı olmuş. Tek tesellisi bu!

 
Ümit Kuşbakan yorum yaptı... Yorum Ekleyin
  12.06.2016

Merhaba arkadaşlar .Bütün ayrıntılarıyla o günü resim halinde gözümün önüne getiren bu yazıyı birtürlü sonuna kadar okumayı başaramıyordum .Her söz o günlere alıp götürüyordu beni .Geçtiğimiz günler benim yoğun günlerimdi ve her zaman sıkıntılarımı yüklenen dizllerime dönmek istemedim düne kadar . ... O gece bir insan zor durumdaydı . .Nice sevenler dost görunenler oradaydı ve bazıları onların dilini biliyordu ....Ama bu kişinin sakıncası , artı medeni durumu vardı vee kadındı....Ah şu çevre baskıları ve ne derler düşünceleri olmasa.aramızdaki Bulgarca bilen erkek arkadaşlar bile herşeyi yapardı .Ama yapamazdı.Ne derler sonra ??? İşte bu sözcüklerin beyninde dolaşmasıyla çaresiz kalan zavallı brkaç kişi çok önemli işlerini olduğundan yola çıkıp sıyrımalıydı bu olaydan .Ve sonunda öyle oldu .....Hiç düşünmediler kamyoncuların arasında taşların üzerinde çaresiz biri var .Kamyoncuların saldırısına uığrarmı başına birşey gelirmi diye .Onlar kendilerini kurtardılar ya yeter bu .O kadına birşey olursa da vah vah denir ve biter ...Ha her yıl belki kadına şiddet gösterilerinde anarlar...........İşte böyle umarsız gecede benim yalnız kalmama gönülleri razı olmayan Aysel ve Serdar Taştanoğlu herşeyi göze alarak kesin kararlarını verdiler .Serdar bey hiç bir zorunluluğu olmadığı halde maddi manevi yanımda olmayı seçti ........O gece çevremizde devamlı gezip kontrol eden görevliler eşliğinde bize oturduğumuz eski sandalye döşek, başımızı dayadığımız duvar yastık, gecenin ayazı yorgan oldu .Serdar bey kader yoldaşı der zaman zaman .Yok Serdar bey; kader benim kaderimdi siz hiç bir zorunluluğunuz olmadığı halde yüreğiniz koydunuz ortaya .Zor günlerime yoldaş oldunuz . Aysel ve Serdar Taştanoğlu her ikinize de sonsuz teşekkürler .

 
FAHIRE PRIZRENI yorum yaptı... Yorum Ekleyin
Umut Hanima Büyük Gecmis Olsun 31.05.2016

biliyorum kardesin bulgarlar en kötüler bizi anlarim halinizden gece ortasinda öyle oluyor iste beklemeyen kötü sürprüzlele kavusuyorsun kolay deil konsoloslar o vakite calismazlar durumunuz zordu nazar degmis sizlere büyük gecmis olsun canim kardesim siz mert inanilacak bir abansiniz korkulacak hic bir sey yoktu ümüt hanim sizin arkadasiniz dinleyiniz bir kac gün su streset yine gecmis olsun sagsalem döndünüz memleketinize baska sefer daha dikatli viselere iyice bakin bulgarlar sizden para almak icin böyle davranmislar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri