HIZIR

Ne yazık ki, son yıllarda insanımızda oluşan “maddi ihtiras” ve “kısa yoldan maddiyata kavuşma hırsı” tüm şiddetiyle manevi değerlerinin önüne geçmiştir. Bunun sonucu olan  olumsuz etkisini; sosyal yapı için en önemli değerler arasında sayılan aile bireyleri ve akrabalıklar arasındaki beraberlik bağını, sevgiyi, saygıyı ya azaltarak ya da tamamen yok ederek göstermiştir.

Aile bireyleri veya akrabalık ilişkilerinde aralarındaki bağları tahrip eden maddi çıkar odaklı sorunların başında “miras paylaşım” konuları gelmektedir.

Ülkemizde miras paylaşımları nedeni ile bu çok acı tahribat sonuçlarını yaşamayan aileler veya akrabalıklar neredeyse yok gibidir. Son zamanlarda miras nedeni ile en yakınlarını bile katledenleri veya mahkemelerde savaş sahnelerini aratmayan görüntüleri yaratan tarafları içeren haberleri ne kadar çok görür olduk. Dost meclislerinde, arkadaş sohbetlerinde ise birbirine tıpa tıp benzeyen miras paylaşımlarının neden olduğu kavgaları, husumetleri, küskünlükleri kanıksayarak dinler olduk.

Geçmişte de çok daha nadir cereyan eden bu tip olayları duyduğumda şaşırır “ bir insanın maddi paylaşım nedeni ile en yakınlarına husumet duymasına ” bir türlü anlam veremezdim. Hatta aile ve akraba ilişkilerimde böylesi şeylerin asla olamayacağını düşünür, bu çatışmalar içinde olanların “ maddi yoksulluk ” veya “ eğitimsizlik ” faktörleri ile bu duruma düştüklerine inanırdım.

Ancak “büyük konuşma” derler ya maalesef ki büyük konuşmuşum ki böylesi tatsız konudan istemeden yıllar önce bende payımı aldım. Üstelik bir miras olayında doğrudan rol almamama, hiçbir menfaat temin etmiş olmamama, hiçbir kusur ve taksiratım olmamasına rağmen pay almış olmak daha da büyük bir haksızlık olsa gerek.

Ancak; yaşadığım bu haksızlığı da her şeyi gördüğü gibi gören bilen, en büyük kudret olan “Yaradan” bile benim tarafımda yer alıp, bana bu haksızlığı yapanlara inanılmaz bir ders verdi. Bende bu ibretlik dersi anlatmak üzere bu yazımı kaleme aldım.

Belki başkaca birileri kıssadan hisse çıkarır diye düşündüğüm, Yaradan’ın bu ibretlik dersini ne yazık maddiyata kilitlenmiş olayın başrol oyuncusu olan beyinler algılayamadı, idrak edemedi ve gerekli dersi çıkaramadı ve maalesef o ibretlik olayı sıradan bir olay sandı, geçti, gitti, unuttu.                                                                                                                                                                                                                                                                       Hikayeme şöyle başlamak istiyorum. Evlenmeden önce annesi ve küçük kız kardeşi olan annemle birlikte yaşayan küçük teyzem Halide, annemin de evlenip evden ayrılması sonucunda Anneannemle baş başa kalır. Sadece anneye bakmakla kalmaz Anadolu kültürünün ifadesi ile “Evde de kalır” . Ne yazık ki bir anneye bakma sorumluluğunun da etken olması nedeni ile çok geç bir yaşta evlilik yapar. Bu ana kıza bakma sorumluluğunu alan tanıyanların “Rıfat baba” dedikleri melek kalpli insan eniştem hayatlarına dokunur ve anneannemi annesi gibi seven oğul teyzeme iyi bir eşolur.

Kader bu ya tam mutlu bir hayata başlamışlarken acı bir doğum olayını yaşarlar. Dokuz ay heyecanla, özlemle beklenen oğullarını doğumdan birkaç saat sonra kaybederler.  Küçük gelirli “ bir emekçi aile ” olmalarına rağmen anneannemin bakım giderleri de onların üzerindendir. Oysa anneannemin ikisi erkek üçü kız olmak üzere beş çocuğu olmasına rağmen anneye bakma görevinde yer alması gereken erkek evlatlar karılarını, teyzem dışında diğer kız evlatlarda  da eşlerinin sürekli tayinini mazeret olarak gösterirler. Seyahat etme zorluğu olan anneannemin sağlık durumu da bu mazeretlere “ kalkan “ olur.

Yıllar boyunca bu iki güzel yürekli insan, anneye bakma görevini yüksünmeden yerine getirirler. Üstelik sadece Anneye bakmakla kalmazlar En küçük çocuğu olan ve beş yaşında yetim kalan anneme çok düşkün olan Anneannemin mutlu olması adına her yaz okulların tatili süresi boyunca Annem ve biz üç çocuğunu da aylarca evlerinde misafir ederler. Bu nedenle ben ilkokuldan üniversite sonuna kadar her yıl en az dört ayımızı Teyzemlerde geçirdiğimizi bunu da son derece olağan bir yaşam sürecimiz olduğunu kanıksadığımızı söyleyebilirim. Bu birliktelik sonucu bizlerde Teyze ve eniştemizi sıradan birer akraba değil gerçek anne ve babaya yakın insanlar olarak kabul ederek büyüdük. Diğer dayı ve teyzelere nadiren, oda lütuf edip kabul ederlerse gidebilirken Teyzemin evinde kendi evimizden daha rahat ve özgür yaşayarak büyüdük. Tabi öbür yandan da bu yakın birliktelikler Teyzem ve eniştemin de bizleri kendi çocukları gibi görmesini sağladı. Biz üç kardeşi ayni seviyede severler miydi? diye soracak olursanız. Yanıtım “ Evrende ne yazık hiçbir şeyin milimetrik eşitliğe tabi olmadığını ve olmamasının da bir yerde doğal olduğunu söyleyebilirim. Biz üç kardeşi çok seven Teyzem kendi ifadesi etmemiş olsa bile hem ilk olması hem de kız çocuklarına çok daha fazla ilgi duyması nedeni ile ablama bir başka düşkündü. Ama bu düşkünlüğünü asla abartmaz beni ve kardeşimi de çok sevdiğini her fırsatta ispat etmeye çalışırdı.

Yıllar geldi geçti. Biz ablamla üniversite sınavlarına girdik ben Ankara’da o ise İstanbul’da üniversiteyi kazandı. Bu hem onun için hemde teyzemler için büyük fırsattı. Ablam artık yılda dört ay değil dolu dolu dört yıl onlarla yaşayacaktı. Ablamda İstanbul gibi büyük bir metropol olan bu şehirde üstelik her gün onlarca gencin sağ sol çatışmaları ile öldüğü zamanlarda sıcak bir ev ortamında okuyacak olması nedeni ile çok şanslıydı. Nitekim öyle de oldu ve ablam üniversiteyi bitirene kadar onlarla yaşadı.

Sanırım o tarihlerde bir gün bizimkiler bana “Teyzenizin bir isteği var. Ablanı evlatlık almak istiyormuş. Sebebi de sahip olduğu tek mal varlığı olan Kadıköy’deki apartman katının ileride ona kalmasını temin etmekmiş. Aksi takdirde ilerde miras olarak kaldığında teyzenin 11 eniştenin 9 yeğeni olmak üzere toplam 20 kişi arasında bölüşülmesi ile mirasçılara çok cüzi bir maddi kaynak olacak. Oysa bu 2+1 odalık dairenin gelirinin bir tek ablana kalması durumunda şayet çalışma olanağı bulamazsa ona bir güvence olabilsin istiyormuş” dediler. Bende “ Elbette bu çok mantıklı bir düşünce, benim aksine söyleyeceğim ne bir düşüncem nede haddim olur. Ben zaten onları çok sevsem bile evlatlık olup soyadımın değişmesini asla istemem, ablamın nasılsa evlenince soyadı yine değişecek ona sorun olmaz ” dedim. Benim de olumlu kararımı öğrenen teyzemler daha huzurlu bir şekilde hemen işlemleri başlatarak ablamı evlat edindiler. Ancak bu olay sessiz ve sakin kalamadı. Teyzem ve eniştemin akraba ilişkilerinde atom bombası tesiri yarattı. Tepki gösterenler  göre bu haksız adaletsiz işlem neden? Niçin? Yapıldı sorusuna sürekli yanıt aradılar. Zaten arada sırada akıllarına geldikçe yılda bir bazen birkaç yılda bir aradıkları ziyaret hiç akıllarına gelmedi. Bu hadise ile teyzemi bir anda düşman ilan edip, “ hiç aramama ” şeklinde ambargoya tabi tuttular. Bu tepkiler teyzemin yaşantısında çok bir şey değiştirmedi. Zaten onlarla çok sıkı diyalogları olmadığından gösterdikleri tepki şekli olan “aramama”, ”sormama”  protestoları teyzemin cephesinde çok yerini bulmadı. Ama başta rahmetli annem, ben ve erkek kardeşim hiçbir taksiratımız olmamasına rağmen haksız tepkilerden payımızı fazlasıyla aldık. Bizlere, sanki Teyzemizi bu işlemi yapması için ikna etmiş veya baskı altında tutmuşuz gibi garip davranışlar sergilediler. Ben kendi adıma savunmamı yaparken “ Yahu benim bundan kazancım nedir? Bana tepkiniz evlat edinilen kişinin sırf benim ablam olmasından dolayı mı? Bu yanlış ve haksız bir yargılama değil mi? dememe rağmen yıllar yılı onların hışmından tepkisinden hatta gizli nefretlerinden payımı yeterince aldım. Bu olay diğer akrabalarla bizim ve benim ilişkilerimin çok zayıflamasına hatta kopmasına sebep oldu. İnsanı sırf insan olduğu için seven, değerli gören ve herkes kalbini açan ben, ne yazık geçmişte çok önemsediğim akrabalık ilişkilerinde ilgim ve menfaatim olmayan bir olaydan dolayı onlar tarafından yıllarca suçlanmama sebep oldu.

Haksızlığa sebep olan maddi kaynak ise  2+1 ölçeğinde  bugünkü değerle en fazla 300 bin TL değerine sahip 50 yıllık bir dairenin  20 paya bölünmeye sokulmayıp benin mensubu olduğum çekirdek ailenin bir üyesi olan ablama tek varis olarak verilmesiydi.

Hayat olağan akışına devam ederken söz konusu akraba topluluğunun içinde herkesin başına gelebilecek türden acı olaylar da yaşandı. Zamansız kayıplar yani beklenmeyen ölümler bile bu miras dağılımından dolayı oluşan hiddet ve nefreti yok etmedi. Dünya malı çok tatlıydı. Bazı olaylar ders niteliğinde olsa bile anlayamayanlar için “sivrisinek saz” durumundaydı.

İşte benim yaşadığım ibretlik olay tam bunu ortaya koymaktadır.

Ablamın evlatlık alınması ileteyzemin mirasının varislere eşit paylaşımından mahrum kalanların içinde en büyük tepkiyi Avukat olan yeğenlerimden biri gösterdi.  Yaş olarak yeğenler içinde en büyükler arasında yer alan bu ablamız hem statüsü hem mal varlığı ile belki de Türkiye ölçeğinde üst sıralarda yer alır. Miras nedeni ile zayıflayan ilişkilerimiz, kopan diyalogumuz cenazeden cenazeye karşılaşma şeklinde kalmaktaydı. Ancak ortam ne olursa olsun beni gördüğü her fırsatta en az benimde bu işten nemalanmışımcasına  hiddetini, tepkisini nefretini göstermekten kaçınmadı.

Hatta öyle ki hastanede ağır durumda yatan babası olan eniştemi ziyarete gittiğimde ve o ortamın ağırlığına rağmen beni yalnız yakaladığı bir köşede konuya olan tepkisini yine yağmur gibi yağdırdı. Babasının ölüm döşeğinde bile üç kuruşluk mirasa ait kızgınlığını dile getirmesine hem çok şaşırmış hem çok kırılmıştım. Yapacak bir şey yoktu.

Yine yıllar yılları kovaladı ve çok sevdiğimiz küçük teyzemin eşi eniştemiz hakkın rahmetine kavuştu. Yalnız kalan küçük teyzeme biz yani Annem babam mirasçı ablam ve ben sahip çıktık. Özellikle ben çok sevdiğim teyzeme asla yalnız olduğunu hissettirmemek adına elinden geleni yaptım ve ruhunu teslim ettiği son anına kadar hep yanında oldum. Onunla ilgilenmem onun sevip sevmemem bana miras bırakıp bırakmaması olamazdı. Zaten ruh yapım böyle düşünmeme müsaade etmezdi.

Aradan yıllar geçti.  Annem felç oldu ve felçli olarak yattığı dört sene boyunca bir gün ne söz konusu Avukat yeğeni nede diğer yeğenler ziyaret etmediler. Annemin suçu da kızının evlat edinilip mirasa konmasıydı. Ne yazık annemi de kaybettik. Böylece miras bırakan ile onun tüm kardeşleri hayattan göçmüş geriye sadece mirasçı olma fırsatını kaçıran 19 kişi ile mirasa konan ablam kalmıştı. Büyükler göçünce zaten zayıflayan ilişkiler daha da zayıflamaya devam etti. 

Bu Avukat teyzekızımla ortak paydamız ikimizin de Kıbrıs’ta ikinci evlerimizin olması ve evlerimizin birbirine çok yakın olmasıydı ancak yıllardır görüşmüyorduk. Evlerimiz çok yakın dediysem yine de aralarında mesafe olarak en az yaklaşık bir kilometre ve yüzlerce ev ve sitenin bulunduğu bir ortam olduğunu açıklamak isterim. Bu arada ikimizin de Kıbrıs’ta sürekli yaşamadığını onun asıl ikametgahının Ankara benimkinin ise İstanbul olduğunu ilave etmeliyim. Yıllar boyunca benim veya onun Kıbrıs’a ne zaman gelip gittiğinden veya orada olup olmadığımızdan ikimizde bihaberdik. Bunları neden yazdığımı birazdan yerine koyacaksınız.

Şimdi ibretlik olaya giriyorum. Bir vesile ile bir yaz günü Kıbrıs’a gitmiştim. Böyle arada gidilince de uğranacak, ziyaret edilecek çokça dost meclisi olduğundan yine programım yüklüydü. Bu gelişimin ilk gecesi olduğundan bir yemeğe davetliydim. Saat 21.00 de olmam gereken davetten en erken 23.00-24.00 sularında ayrılabilecekken nedense canım yemeğe gitmek istemedi. Sanırım İstanbul’dan çok erken kalkan uçağım nedeniyle yeterince uykumu alamamam, yol yorgunluğu ve iklim değişikliği ile kendimi yorgun hissetmiş olmam etken oldu.  Çarşıdaki işimi bitince yemek daveti yerine evime gitmeye karar verdim. Dolmuştan inip evimin istikametine doğru yürümeye başlamıştım. Sanırım saat 21.00 sularıydı. Bir süre sonra evime yaklaştığım mesafede kaldırımda sırtını duvara dayamış yerde oturan bir kadının, yola doğru uzatmış olduğu bacaklarını görünce ilk etapta “ Yahu hava ne kadar sıcak, insanlar kendilerini serinletmek için dışarı atmışlar ve taşlarda oturuyorlar” diye düşünürken alışveriş yapılmış dolu poşetlerin rastgele yerlere dağılmış olduğunu poşetlerin içinden bazı meyvelerin kaldırıma yayılmış olduğunu gördüm. Kafamı bu kadının yüzüne doğru kaldırınca oturan kadının yazımda bahsettiğim Avukat teyze kızımın olduğunu görmem ile şoke oldum. Ona ismi ile seslenerek sarıldım gözleri kaymıştı, zor nefes alıyordu. “ Sana ne oldu böyle. İyi misin? sorun ne? dedim. Ancak bilinci kısmen gitmişti. Zorla gözünü açıp bana dikkatli baktı. Bende tanımasına yardımcı olmak için “ Abla benim. Ben Serdar. Merak etme. Şimdi ambulans çağırıyorum” dedim ve sağa sola bağırmaya başladım. “ İmdat… yardım edin.” O sırada panikle Kıbrıs’ta Ambulans nasıl çağrılır? Telefon numarası nedir? aklıma gelmedi. Allahtan bağrışlarım üzerine evlerden çıkıp koşarak yanımıza birileri geldi. Onlar ambulansa telefon ettiler. Oluşan sesler üzerine çevre evlerden insanlar çıkarak etrafımızda toplanmaya başladı. Ortalık oldukça kalabalık bir hal aldı. Nihayet ambulans gelirken görevli birkaç kişi ile birlikte bende onu kaldırmaya yardım ettim.  Sedyeye koyduklarında yanağını okşayarak “Korkma. Her şey yoluna girecek” dedikten sonra kalabalığın içinden süzülerek çekildim. Oradan biraz uzaklaşmama rağmen endişemden ve merakımdan ileride bir yerde durup ne olacağını son ana kadar seyretmeye devam ettim. O sırada onun yeğeni Sevil’in de bir şekilde durumu öğrenip yardıma koşup gelenler arasında olduğunu gördüm. Ambulans hastaneye giderken bende oradan tamamen ayrılmış olmama rağmen uzaktan oraya sabit kalmış şekilde bakıyordum. Hala bu olayın şoku üzerimdeydi ve kendi kendime “bu nasıl bir tesadüf “, “yok bu kader denilen şey”  “evet evet bu bir mucize” diye düşünmekten kendimi alamıyordum.

Bu olsa olsa bir filmdi ve başrollerin de miras nedeniyle haksızlığa uğrayan ben ve uğratanların sembolü yeğenim oynuyorduk. Filmin konusu ne olursa olsun teyze kızına “Hızır” gibi yetişen olmanın getirdiği mutluluk ve gururla evime doğru yürümeye devam ettim.

Aradan saatler geçti. Çok yorgundum yatağıma uzandım. Göz kapaklarımda tonlarca ağırlık olmasına rağmen beynimin içinde gürültüyle çalışan bir sinema makinesi birbiriyle kıyasıya çatışıyordu Makine ısrarla yolda başlayan filmi durdurmaksızın bir ileri bir geri sarıp oynatıyor böylece filmin sahnelerinde bana çocukluğumu,  küçük teyzemi, Eniştemi,  Annemi,  miras yüzünden yapılan haksızlıkları, suçlamaları tartışmaları,  ölümleri, cenazeleri gösteriyordu.

Ter içinde kalarak sanırım sızmışım. Tam bu sırada cep telefonum acı acı çalmaya başladı. Ekrana baktığımda arayanın son anda Ambulansın yanına gelen onun kız kardeşinin kızı Sevilin aramakta olduğunu gördüm. Yanımdaki bardaktan bir yudum su alarak telefonu açtığımda bana “ Serdar abi rahatsız ettim. Sana bir şey soracağım.? Teyzemi birkaç saat önce hastaneye kaldırdık.”  “ Eee nasıl sağlığı” dedim.

“Şuan hala hastanedeyiz. Daha iyice. Sanırım bir kalp spazmı geçirmiş, ayrıca alması gereken ilaçlarını da almadığından elinde de ağır yüklerle yokuşu tırmanması ile fenalaşmış. Seni arama nedenimde bu. Bende sana bununla ilgili soracaktım. Teyzem kendine gelince “Serdar nerede?” dedi. “Bende Teyze ne Serdarı?, hangi Serdar ? dedim.” “Oda “teyze oğlum Serdar” diye yanıtladı. Ona “ Teyzecim Serdar abi İstanbul’da burada değil.” dememe rağmen “Hayır. Beni ilk Serdar buldu. Eminim o Serdar’dı hatta bana merak etme ambulans çağırtacağım” dedi sonra sedyede “korkma her şey yoluna girecek” dedi.  “Serdar abi. Teyzem doğru mu söylüyor? yoksa hayal mi görüyor ? şaşırdım o nedenle seni aradım” dedi.

“Sevil kardeşim Teyzenin söyledikleri doğru. Evet. Onu ilk bulan, yardım isteyen ve ambulansa taşıyan benim” dedim. “Ay İnanmıyorum. Bu bir mucize” dedi. “Abi peki ben seni niye görmedim” dedi. “Ben görevimi yapıp geriye çekilip ayrıldım ama senin telaşla geldiğini gördüm.” dedim. Sevil bu açıklamama çok şaşırmıştı. Onu daha da şaşırtmalıydım “Sevil Bak şimdi sana fotoğraf atıyorum” dedim. Teyze kızımın yerdeyken halini görüntülediğim fotolarından birini attım. Belki o haleti ruhiye de foto çekmek aklıma gelmemeliydi. Belki de doğru değildi ama Ne yalan söyleyeyim bu hadisenin bir “ takdiri ilahi” olduğunu daha o an hissettim ve milyonda bir olacak bu hadiseyi biri bana anlatılsa inanmayabileceğim için olayı belgelemek istedim. Nitekim gün geldi işte bir yazıya konu oldu Üstelik ibret alınması gerektiğine dair bir konuyu oluşturdu.

İbret almak istemeyen ısrarla dirense de aklıselim bir kafa şöyle düşünür se sanırım gereken sonucu çıkarır.

Her ikisinin başka şehirlerde yaşamasına karşın ve birbirlerinden yıllardır haber almamalarına rağmen ayni anda Kıbrıs’ta ayni caddede olup olmadıklarını bile bilmeyen, farklı günlük programlara sahip bu iki kişiden biri o günkü programını değiştirmese yine karşılaşma şansı olmayacakken, yemek programını iptal edip eve giden bunlardan birinin üzerinde binlerce insanın yaşadığı bir semtin bir caddesinde üstelik henüz saat 21.00 gibi bir yaz gecesi geç olmamasına rağmen caddede başkaca hiç kimsenin olmadığı bir sırada o caddede yürüyor olması diğerinin ise fenalaşmış yoldan geçecek birinin yardımına muhtaç bekliyor olması nasıl açıklanabilir?

Kaldı ki yardıma muhtaç olanın evine doğru yürüyenin öz teyze kızı olması ve onu görüp kurtarmak adına yardım eden ilk kişi olması üstelik bunlardan birinin diğerine  nemalanmadığı ilgisi olmayan bir miras yüzünden ilişkisini koparması sıradan bir hadise olarak değerlendirilebilir mi? Bunun yorumunu sizlere bırakıyorum.

 

Serdar TAŞTANOĞLU

 

17.01.2021

58 Yorum

Ayla

Ayla

17 Ocak 2021
İnsanlar yaşadıklarının sebeplerini bir anlayabilseler hayat çok farklı olurdu.
Esin Tütüncü

Esin Tütüncü

17 Ocak 2021
Merhaba hocam İlahi adalet diye bir şey var inanmamak mümkün değil Allah her zaman doğrunun yanında yazınızı heyecanla okudum kaleminize sağlık Selamlar
Halit Çalışkan

Halit Çalışkan

17 Ocak 2021
Serdar hocam gerçekten hızır gibi yetişmişsiniz miras konunuza gelince o da çok ilginç hikayelerinizin hastasıyım hocam çok güzel yazıyorsunuz okunmuyor yaşanıyor sanki tebrikler
Cengiz Cengiz

Cengiz Cengiz

17 Ocak 2021
Serdar herkesin bir hayat hikayesi vardır kimi doğuştan şanslı kimi tırnaklarıyla bir yerlere gelir hayat bir savaş gibidir mucalede iyisiyle kötüsüyle karşılaşır mesele sağ duyulu olmak infale kapılmamak herserde bir hayır vardır artık yaşadığım bu dünyada geçmişe baktığımda daha huzurlu mutlu olduğumu hissediyorum ldekilerle yetinmeyi benimsemiştir şimdiki nesil doğmuşuz ne yapmak istediğini bilmeyen nesil geldi eski dostluk akrabalık gitti medeniyet ilerledikçe dünya küçüldü her milletin kültürleri karıştı karma kültür çıktı daha kötüsü zenginler kulübü parmağında oynatıyor bundan sonra güzel mutlu günler beklemesin dünya
Suna Gülgüden

Suna Gülgüden

17 Ocak 2021
Serdar hocam çok hsklızınız. Söz mirasa gelince en iyi geçinen kardeşler bile düşman oluyorlar birbirlerine. İnsanlar nedense vermekten çok almayı seviyorlar. Birinin paraya şhtiyacı olsa ellerşni ceplerine atmazlar ama birşsşnden bir para kalmışsa koşa koşa almaya giderler. Bence teyze kızınız gereken dersi almıştır. Yazık olan şey boşa geçen sevgisiz yıllar. Allah herkese akıl, fikir versin de doğru yolu görsğnler, inşallah!!!
Füsun Özalp

Füsun Özalp

17 Ocak 2021
Sizin bu hikayenize Tam birebir uymasada yakın tarihte buna benzer olayları bende yaşadım. Hala şaşkınlığımı atmış değilim. Yüce Tanrım yıllar sonra da olsa doğrunun yanında bazı gerçekleri insanlara vura vura gösteriyor. Böyle olsun istemezsiniz belki ama ilahi adalet bırakmıyor.. Yaşıyoruz bu gerçekleri. Teşekkürler hayata dair hersey yazılarınıza.saygılar
Yeşim Bülbül

Yeşim Bülbül

17 Ocak 2021
Başkanım hemen hemen her ailede bu gibi miras olayları maalesef oluyor Ne üzücü iki günlük dünyada.Bunun bize düşen en güzel yanı sizin kaleminizden bunu okumak.Yine çok okunası teşekkür ederim...
Kısmet Cebioğle

Kısmet Cebioğle

17 Ocak 2021
Selam hocam yüreğinize kaleminize sağlik. Ne şimdi ne gecmiste ne de gelecekte insanlar her zamanki gibi . Ama guzel insanlar yasama sevuncimizi hic bitirmeyecek.
Hayriye Edalı T

Hayriye Edalı T

17 Ocak 2021
Canım kardeşim baştan sona kadar yazdıklarına şahidim.Sen gereken doğrularından hiç vazgeçmeyen bir kişiliğe sahipsin. Ailenle daima mutlu ol Ailenin fedakârı ismet Abin rahmetli eşim de seni çok takdir ederdi.Yolun daima açık olsun selam ve sevgiler. Canım kardesim
Adnan Zamburkan

Adnan Zamburkan

17 Ocak 2021
Gerçekten ders niteliğinde güzel bir yazı Hocam tebrik ediyorum
Hayat Baysaling

Hayat Baysaling

17 Ocak 2021
İlahi adalete yürekten inanıyorum.Bu olay sizi öylesine burkmuş ki yıllar sonra size asıl haksızlik yapan kuzeninizin aciz durumu önünüze düşmüş ..Akrabalik bağları herşeyin üstünde olmalı dersini umarım almıştır teyze kızınız.
Sevgi Sualp

Sevgi Sualp

17 Ocak 2021
Tüylerim diken diken oldu..Kaleminize yüreğinıze sağlık hocam,okuru çok olsun Saygılar
Ümran özbey

Ümran özbey

17 Ocak 2021
İlahi adalet derler ya ! hakedenler için çok uzak şu an yaşanırken görülmesi gerekirki yanlış görülsün, zaman haktan yana işlemeye başlasın derdim. Sizinki sanki öyle olmuş. Üzücü bir olay ile sözlere hacet kalmadan anlaşilmış. Ne yazikki hayatimızın geniş zamanını mal edinme ile harcıyoruz, hep ilerde bunu kullanmayı amaçlayarak. Oysa gözümüzü kapattığımız an her madde anlamsız kalıyor sadece yaşadığımız an, lazım olucaklar yeterli hepsini fazlasını kullanacağımızın garantisi yok. Hayat gayemiz madde değil böyle anlarda yanımızda olucak kalp gerekli.
Veysel Özyurt

Veysel Özyurt

17 Ocak 2021
Serdarcığım gerçek dostluğun çok az kaldığı dünyamızda buna benzer olayları çok duymaktayız. İnsanların işi gücü menfaat olmuş. Allah hepimizi iyi insanlarla karşılaştırsın. Selam ve sevgilerle
Osman Ünal

Osman Ünal

18 Ocak 2021
Evet, serdar Bey.Yaşam böyle bir şey.Çoğu kez biz de tanıklık ettik böyle şeylere.Yaşamın özeti şu: Ne mutlu insanlık hasleti taşıyanlara, her şeye rağmen insan kalabilenlere...
Selçuk Alagöz

Selçuk Alagöz

18 Ocak 2021
Tam ibret alınacak bir olay.Dün aldığım bir mesajda bir oda dolusu külçe altını olan bir arap şeyhinin öldükten sonra 50 × 70 cm bir mezar taşından başka bir serveti olmadığını izlemiştim.Neyse ..sağlıklı,huzurlu,kavgasız ve müzik dolu günler senin olsun(sevdiklerile birlikte) sevgili kardeşim Serdar
Selma saylam

Selma saylam

18 Ocak 2021
Sevgili başkanım hikaye nizi soluksuz okudum Takdir-i ilahî ancak bu kadar olur,yazı akışınızi zaten çok beğenirim,,Harika bir hikaye. Benim de mirasla ilgili sorunum var,dilerim Ben de rahat bir nefes alirim sevgiler.
Semra Türel

Semra Türel

18 Ocak 2021
Gercekten ibret alinacak bir olay Altin kaleminize saglik Serdar Tastanoglu Baskanım Sevgilerimle
Neşet Kılçarsla

Neşet Kılçarsla

18 Ocak 2021
Sevgili Serdar Bey Roman gibi yaşamından bir kesiti çok güzel bir şekilde yazmışsın Bence çok güzel !!Bu üslûbunla Genç Yazarlar arasındaki yerini almışsın Tebrik eder başarılarının devamını dilerim Not:Kıbrıs'taki evin duruyor mu?Ben de çok severim Kıbrıs'ı 3-4 kez gittim Selâm ve Sevgiler
Selma Sarıöz

Selma Sarıöz

18 Ocak 2021
Sevgili hocam birkaç gün yağan karin ardından ortaya çıkan güneşli tertemiz mis gibi kar kokan havada dışarı cikamayip özgürce uçması elinden alınmış bir kuş gibi hissettiğim günden merhabalar . Yazınızı okudum ve zaten sizi bilirsiniz ki her zaman gönlümün baş köşesinde ayrı bir yeriniz vardır ve bu Hep böyle kalacaktır. Miras meselesi yüzünden çıldıracak duruma gelen ve cinayet işleyen kişiler bile vardır çok şükür ki aklımız başımızda insan sevgisi ile vijdanli olma biraraya gelince muhatabıniza daha ozguvenli yaklaşıp kazanmış olduğunuz bu değeri ona farkettirmeden sergilemiş oluyorsunuz. Bunlar her okurunuz için bir ders niteliğinde dir. Kalemine yüreğine sağlık hocam saygılar sevgiler sunuyorum.
Erol Selçuk

Erol Selçuk

18 Ocak 2021
Serdar bey yazını buyuk bır ılgıyle okudum ve cok begendım Hayat suprızlerle dolu olduguna ıbretlık bu yazın ıcın yuregıne ve bılegıne Saglık dıyorum Kucak dolusu Selamlar
İsmet AKKOÇ

İsmet AKKOÇ

18 Ocak 2021
Muhteşem bir yazı Serdarcigim. Yüreğine sağlık
Filiz İlemler

Filiz İlemler

18 Ocak 2021
Merhaba Serdar bey,Hayatımız hep gerçek olaylarla dolu.Onlar tarafindan yapilan yanlışlıklar sonunda size çok güzel bir olayla geri döndü.Hayat kurtarmak gibi.İlahi adalet yerini buldu.Hepimizin başından buna benzer olaylar geçiyor. Allah hepimizi İyiler le ve iyiliklerle karşilaştırsın. Teşekkürler.
Bekir Garip

Bekir Garip

18 Ocak 2021
Serdar Bey kaleminize ve emeklerinize sağlık bayıldım hikayenize ve böyle bir başlık altında güncel durumlara değinmenize çok teşekkür ederim benim bu yazıyı okuma şansım olduğu içinde çok mutlu keyif ve merak ile takip ediyorum sizleri sevgiler ve saygılarım ile
Ali Suudi Kayık

Ali Suudi Kayık

18 Ocak 2021
Çok üzüldüm ama malesef böyle çıkar olayları aileleri, kardeşi kardeşe düşürüyor, geçmiş olsun, kendine iyi bak, sağlıcakla kal.
Nurdan Erakıncı

Nurdan Erakıncı

18 Ocak 2021
Menfaat için yaşayan insanlar maalesef etrafımızda o kadar çok ki. Bir de bunlar yakınlarımız olunca insan çok üzülüyor. İbret alınacak hikayeniz için kaleminize sağlık Serdar hocam.
Yüksel

Yüksel

18 Ocak 2021
Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş takdiri ilâhi adalet işte..Malesef buna benzer üzücü seyleri herkes biraz da olsa yaşamıştır. En iyi dost akrabadan ileridir.Yureginize sağlık.
Necla Sakarya

Necla Sakarya

18 Ocak 2021
Okumayı yeni biirdim.Hani derler ya kan çeker senin yüreğin ve enerjin yüksek olduğu için çok daha rahat yönleniyorusun.Bu çok güzel bir özellik yaradan herkese nasip etmez. Yazın genelde oldugu gibi akıcı ve insana ha şu noktayı da oku yeniden birşeyi atlama dedirtiyor.Konuların insanı içine çekiyor.Muhteşem bir üslubun var Gerçekten gıyabında da konuşuyorum.o kadar güzel ifade ediyorsunki. Sanki ben o anları yaşıyorum. Kısacası seninle gururlanıyorum.İşte benim akrabam diyorum
Gülten Şanlıer

Gülten Şanlıer

18 Ocak 2021
Süper Yorum yapmaya gerek yok Kader veya Allah’ın parmağı mı desek
Kadriye Baysa

Kadriye Baysa

18 Ocak 2021
Her kelimesinden ders alınacak bir yazı, ilahi adalet mutlaka tecelli eder sevgiler selamlar
Zeynep Nesligül

Zeynep Nesligül

18 Ocak 2021
Ne güzel ifade etmişsin .... alınacak ders çok anlayana .... Kalemine sağlık arkadaşım
Hafize Erol

Hafize Erol

19 Ocak 2021
Bu anınızı bizzat sizden dinlemiştim. O zamanda çok etkilenmiştim. Yazınızı bir solukta okudum. İlahi adalet bunu size gösterdi ve size muhtaç etti. Kaleminize yüreğinize sağlık
Şefika Nalan YI

Şefika Nalan YI

19 Ocak 2021
Mucizevi bir olay takdiri ilahi
Nesibe Müsevito

Nesibe Müsevito

19 Ocak 2021
Çok anlamlı bir hikaye Kaleminize sağlık. Benzer bir hikayem var. Ben de yazmıştım. Sizin üslubumuz daha güzel. Tebrikler
Havva BAŞ

Havva BAŞ

19 Ocak 2021
Elinize emeginize yüreğinize sağlık. Tamda gerçekleri kaleminizle satırlara döktürmek harika.Başka şekilde anlatmak mümkün değil. Kendime yeni gelebildim.Göz yaşlarımı tutamadım, kendiliğinden aktılar. Söylenecek söz yok.Dünya malı dünyada kalır. Düşünün kazanç sizin emek sizin istediğinize verir istemediğinizi vermezsiniz kimseyi ilgilendirmez. Mali alırken teyze ve enişteye yardımcı mı olmuşlar ki kendilerinde o hakkı görüyorlar. Mal sahibi öyle uygun görmüş kimseyi ilgilendirmez ama insanlar hep bir çıkar peşinde. Hilafsiz çıkarsız sevgi yok maalesef. Olay bu mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi selamlar
Necla SELÇUK

Necla SELÇUK

19 Ocak 2021
Serdar bey tebrik ediyorum sizleri ibretlik bir olayı gündeme getirmişsiniz yüreğinize kaleminize sağlık selamlar
Filiz Alkan

Filiz Alkan

19 Ocak 2021
Çok güzel anlatmışsınız kaleminize sağlık. Dünya malı dünyada kalır Önemli olan insanlık . Teşekkürler
Ümit avcı

Ümit avcı

19 Ocak 2021
Fevkalade ibret verici bir durum ama ilahi adalet er ya da geç tecelli eder burada mal mülk para gelir geçer ama yapılan insanlık baki kalır ağzınıza yüreğinize sağlık serdar hocam
Ali Erkan

Ali Erkan

19 Ocak 2021
Maalesef insanlar tamamen kendi çıkarlarını düşünüyorlar .
Mualla SARIKAYA

Mualla SARIKAYA

19 Ocak 2021
Kalemine yüreğine sağlık harika bir kıssadan hisse olmuş tebrikler devamını dilerim güzel akrabam sevgiler
Yusuf Aydan Mut

Yusuf Aydan Mut

19 Ocak 2021
Paylaşımınızdan ben kendi adıma ders aldım Kader mi desem, ilahi adalet mi? Her neyse hayat yaptığı sürprizlerle dersini veriyor. Sağlıkla kalın Sevgiyle kalın
Nilgün Altuner

Nilgün Altuner

21 Ocak 2021
Muhteşem bir yazı her zamanki gibi; akıcı uslubuyla harikaydı. Maalesef bizim başımıza gelmez zannedipte yaşamak zorunda kaldığımız acı tecrübeler. Paylaşımın için teşekkür ederim;
ERTUĞRUL ÖZBAĞ

ERTUĞRUL ÖZBAĞ

21 Ocak 2021
İlahi adalet her konuda vardır hocam,bende çok kez şahit oldum. Doğruluk ve iyi niyet her zaman karşılığını bulacaktır. yaradan ın koyduğu bir yaradılış kanun u mu acaba?
NECLA TAŞ

NECLA TAŞ

23 Ocak 2021
Kaleminize yüreğinize sağlık Serdar Hocam.. Bence hiçbir şey tesadüf değildir.. Yaradanın sopası yok.. Ömür boyu sizi minnetle anması için büyük bir ders vermiş teyze kızınıza.. Maalesef hemen hemen her kes yaşıyor miras paylaşımında kırgınlıkları.. Oysa dünya malı dünyada kalıyor.. Sevgi ve selamlarımla..
Suavi Oktay

Suavi Oktay

23 Ocak 2021
Üstadım yazınızı okudum.Ne yazık ki dünya çok tuhaf oldu.Bende buna benzer bir durum kız kardeşimle yaşadım.Şimdi rahmetlik olduk.Hepsi boş şeyler.Ama hala birbirimizi kırmaya devam ediyoruz.Saygılar.
Ahmet Türkoğlu

Ahmet Türkoğlu

24 Ocak 2021
Merhaba Değerli Serdar Hocam... İbretlik yazınızı şimdi okudum... Çok yönlü geçmiş olsun... Okuyanlara da ders olsun.
Erdal Yenişen

Erdal Yenişen

24 Ocak 2021
Hiç bir şey öbür tarafa kalmıyor hesaplar burda görülüyor herkes vicdanıyla başbaşa kalıyor selamlar.
Güner Kruezi

Güner Kruezi

24 Ocak 2021
Elinize kaleminize sağlık Serdar bey böyle olaylar herkesin başına gelir hayata malesef. SAYGI VE SELAMLAR.
Hikmet Yenişen

Hikmet Yenişen

24 Ocak 2021
Harika bir anı. Hepimizin, herkesin ders alması gerekiyor. Er yada geç, hak yerini buluyor.
Gülten Çetin Ay

Gülten Çetin Ay

24 Ocak 2021
Büyük bir ilgi ve merakla ukudum, okudukça sizi gözümün önüne getirdim. Sesinizi duydum. İlahi adalet bir gün tecelli eder ; inancınızı bir kez daha vurgulamaniz çok mucizevi . Tanıdığım çok ama çok düzgün insan olarak size rastlamak benim şansım. Cok teşekkürler. Selam ve sevgiler sunarim.
Numan Gülşah

Numan Gülşah

24 Ocak 2021
Hocam müthiş bir öykü.koronanın tehdidi altında bu herkese ders olsun.
Nilgün Altuner

Nilgün Altuner

24 Ocak 2021
Harika bir yazıydı; ellerine; gönlüne sağlık
Tülin Anadol

Tülin Anadol

24 Ocak 2021
Kader ağlarını örmüş,insan olmak da her şeyin üsstünde canım,sana da bu yakışır.
Türkan Karan

Türkan Karan

25 Ocak 2021
Konuyu çok bilmiyorum ama siz iyi bir insansınız. "İnsanların kalbinin güzelliği yüzüne yansır " derdi anneciğim. Hak doğrudan yanadır
Birgül Çetin

Birgül Çetin

08 Subat 2021
Muhteşem hikayelerden birisi daha....Ahh şu miras hırsı.....Okurken kendimi hikayenin içinde hissettim. Çünkü o kadar benzer şeyler yaşamışız ki ! Su akıp yolunu buluyor ama akarken çok şeyleri de alıp götürüyor....
Gulzerrin Elgül

Gulzerrin Elgül

12 Subat 2021
Dünyanın malı dünya da kalıyor olmasına rağmen maalesef geri de kalanlar bir kavganın içine girebiliyorlar karşıdan bakanın keşke 5 kuruş bile bırakmasaydı dediği durumlar yaşanıyor.Ama ben şahsen de yaşadım kıymetini bilmediği insana muhtaç olanlar var yaşadığı sürece üzülmemin sebebi olanlara yardıma koşmakdan tesadüflerle son anların da elimden geldiğince bulunmakdan kaçınmadım.Kadir bilirliğinizi hep takdir ettiğim sizin de sevecen gönlünüzün böyle durumlara göz yummayacağı belli.İyilik ve sevgiyle kalın.
Ümit Kuşbakan

Ümit Kuşbakan

13 Subat 2021
Her zaman , her yerde ve dara düşene Hızır gibi yetişen Serdar bey; yüreğinize sağlık .Tebrikler . ,
Şefika

Şefika

27 Subat 2021
Üzücü ama maalesef dünyanın gerçeği bu.!!! Erdem li bir insan olmak eninde sonunda bir gün öleceğimizi ve her şeye rağmen dünya malının dünya da kalacağını bilmek ve buna göre yaşamak zor bir şey değil.!!! İnsanoğlunun okumuş yada cahil olması makam mevki sahibi olması aç gözlü olduğu gerçeğini değiştirmiyor ne yazık ki.!!! Yine çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Yüreğinize sağlık.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri