Sevgili Okurlarım Değerli Dostlarım
Bugün benim doğum günüm. Bazıları yaş günü olarak ifadeyi tercih ediyorsa da sanırım belli bir yaştan sonra “yaş”ın ne şekilde olursa olsun hatırlatılması bile çok sevimli gelmediğinden, ben de ne yazık ki “doğum günü“ ifadesini tercih edenler sınıfına girdiğimi itiraf edebilirim.
“Yaş” yada “doğum” yada ”var olma” veya “hayatta kalmayı başarıp, devredilen yılın kapanış töreni, yeni oturumun açıldığı gün ” ya da “ kişinin kalan günlerinin ilk günü “ gibi ne şekilde ifade edilirse edilsin sonuçta kendi irademizle olmasa bile dünyaya gelmiş olan şanslı ve seçilmiş bizlerin “var oluşunun” kutladığı sembolik gün.
Biz planlamasak da hayatın bize biçtiği rolü çok iyi değerlendirmek ve ne olursa olsun “Hayat “ denilen çok renkli, çok enteresan, çok heyecanlı, acı ve ızdıraplarla yoğrulu, içinde sevilip, sevilmeyen birçok şeyin bir arada,ama böyle olduğu için tüm tezatların varlığını algılayabildiğimiz, iyi yada kötü ne varsa hepsinden yaşam enerjisi aldığımız, bir serüven içinde olmak güzel bir şey. Bu güzelliği ve içindeki tüm faktörlerin değerlerini “zamanının ilerlemesi” ile daha iyi idrak eder bir bilince ulaşıyorsunuz.
Sizle doğrudan hiçbir menfaat ilişkisi olmayan sıradan küçük bir karıncanın varlığının, eskiden farkında olmadan yanında geçtiğiniz, bir sokak kedisinin sana diktiği gözlerin, sırf ona bir lokma bir şey verip başını okşadığın için seni görünce sevinen bir köpeğin karnınıza dayadığı patilerinin, her an her yerde gördüğün açmış bir gülün renklerindeki sihrin renk harmonisindeki mucizenin ve mis gibi kokusunun, eskiden tamamını görünce “ne var çiçek açmış ağaçlar” diye bakıp ta görmediğin oysa dallardaki duruşlarına, ahengine renklerine tek tek bakıp ortaya çıkan güzelliği bir tablo gibi içinde hissettiren ağaçların, dilenen annesince bilinçsizce sıkı sıkıya bağlanmış sümükleri akan bebeğin kara gözlerindeki o güzelliğin, bir hatibin saatlerce konuşarak başaramayacağını bir şarkıda geçen bir iki kelimenin gözlerini doldurmasının yada bir çalgıcının hiç beklenmedik anda çaldığı, üstelik avam kabul edilen bir melodiyi duyunca her şeyi unutup seni ortaya fırlatan oynama hissinin, kızarmış bir ekmeğin mis gibi kokusunun, çok acıktığında ekmek arasında yediğin bir dilim peynirin verdiği lezzetin, sıradan şeyler sandığın ama şimdi sevdiklerinden gelen her şeyin meğerse ne kadar kıymetli ve önemli şeyler olduğunu anlamamanın ve ne yazık tüm bunların değerlerini çok daha iyi idrak etmek için “ Aceleci zamanın “ senin üstünden buldozer gibi geçmesi lazım geldiğini idrak ettiren belli bir saatten sonra gelen doğum günleri……….
Sanıyorum herkesin enteresan doğum serüveni vardır. Ne önemli bir olaydır “doğum” aslında “bir canlı, dünya’ya Merhaba demek üzere geliyor, o minik yaratık nelerle karşılaşacağından, hayattaki rolünden bihaber, çaresiz ve her şeyi ile başkalarına muhtaç. “
Benim çok enteresan olmasa da kısmen rutin bir doğum ile dünyaya gelenlere göre biraz daha heyecanlı doğum serüvenim. İkizler burcu insanı olmam ya da hayatın bana biçtiği rol ilk günden belli olmuş ve başlamış belki de bu serüvenle.
Annem Beşiktaş’ın çok gösterişli biri kızı ilerleyen yıllarda tüm arkadaş çevresinden duyduğum için kanıksadığım ifade “Süheyla ,Beşiktaş güzeliydi. “ Annem ise çok mütevazi şekilde tamamlardı “ “yok ben ikinciydim. Nursel sarışın mavi gözleri ile benden çok güzeldi. Beşiktaş güzeli oydu” Nursel teyze de ayni komplimanı ona yapardı. Babamla aşk evliği yapmaları o yıllara göre önemli ve aykırı davranış. Ancak babam’da kafasında idealleri olan yapıda bir kişilik. Birçok yapımı ondan aldığımı söyleyebilirim. Eğitimine devam edecek ama aşık olduğu” İstanbul güzelini” de kaçırmak istemediğinden evleniyorlar. Benden iki yıl önce bir ablam bile olmasına rağmen babam hedefini yakalamak adına Sivas Öğretmen okulundan sonra Ankara Gazi eğitimde eğitimine devam ediyor. Annem de annanemin yanında. Beşiktaş’taki oturdukları ev diğer birçok evler gibi Barbaros bulvarı için istimlak edilmiş. Tüm sakinleri Balkanlardan getirilen diğer mübadillerle birlikte Okmeydanı’ndaki “Göçmen evleri” denilen bahçeli evlere yerleştirilmişler. Yollar henüz yapılıyor. Su şebekesi problemli. Koca semtte bir bakkal var. Migros’un satış arabası, askılı yoğurtçular, sakalar olmasa durum hepten trajedi oluşturacak. Okmeydanı semti işte sadece göçmen evleri denilen bahçeli evlerin olduğu bakir bir yer . Yüzlerce sene önce boşboş bir meydan olduğundan Okmeydanı ismini bu nedenle almış. Çok büyük bir arazi ucu bucağı yok. Yeniçeriler burada ok talimi yaparlarmış. Otobüs henüz geçmiyor. Taksi yok. Çevrede arabası olan da yok . Zaten o tarihlerde sanırım arabası olanlar çok nadir ve sadece zengin tabir edilen insanlarda var. Ambulans varda, yok. Annemin beş yaşında babasız kalması abla ve abileri ile yaş farkının 12-20 arasında olması nedeni ile hem anneannem aşırı düşkün hem de tüm abla ve abiler ona karşı birer anne, baba gibi duygular taşıyorlar. Bu nedenle iki evli abla ve büyük ablanın büyük kızı ki yaşı neredeyse anneme yakın hepsi "doğum çok yakın" diye onlarda Annaneme eve gelmişler. Annanem küçük kızına deli gibi düşkün korkuyor herkesin yanında olmasından güç alıyor. Babam o sırada Gazi eğitimde eğitim de Ankara'da benim sıkılıp gün şaşırtığımdan bi haber.
Günlerden Cuma yani Perşembeyi Cumaya bağlayan gece yarısı saat 02.00 sularında annemin sancılarını başlatıyorum. “Hadi sıkıldım, yeter “ diyorum. Duyan madem yok basıyorum tekmeyi .Kadıncağız bağırmaya başlıyor. Herkes fırlıyor evde bir panik, geceliklerini değiştirenler, terliklerini bulup giymek isteyenler, heyecandan tuvalete koşanlar. Anneannem dualara başlıyor ve bir yandan ağlamaklı. Teyzemin kızı aldığı talimat üzerine hemen annemin valizini hazırlıyor. İçine terlik, gecelik,iç çamaşırı, hırka, kırmızı kuşak bendeniz içinde alt bezi, kundak, battaniye, başlık tepiyor. Eşyalar benim umurumda mı ben çıplak bile olsam bir an evvel hayata merhaba deme derdindeyim.
Büyük teyzem kızı ile sokağa fırlıyor ortada in yok cin yok, elektrik direkleri nadir olduğundan gece çöken zifir karanlık devam ediyor. Başlıyorlar bağırmaya sesi duyan komşu” Yaşar nine “ , Güner teyze, yıllar sonra film yıldızı olan Aynur Akarsu ,Tiyatrocu İlhan Daner’in annesi kapıya fırlıyorlar ama kimsede araç yok ki yardım etsin.
Teyzemle kızı ilerdeki ana yola koşuyorlar. Yol kenarında ayaklarını yere vurarak tırnaklarını kemirerek sabırsızca bekliyorlar. Oda ne çok uzaktan bir aracın ışıkları beliriyor. Sanki yalpalayarak gelen bir ” kadillak”. Hemen önüne çıkıyorlar. Şoför çaresiz "zank" diye durmak zorunda kalıyor. Bahar günü olduğundan açık camdan kafayı uzatan orta yaşlı bir bey belli kafası “iyi“ ve bir alemden dönüyor. Gece yarısı iki güzel hanım görünce afallıyor. Kendini toparlayıp ne söyleyeceğini planlamaya fırsat bile bulamadan Teyzem “ Bey kardeşim, kız kardeşim doğum yapmak üzere bizi hastaneye yetiştirir misin “ deyince . Adam ikisini de süzüyor ama karanlıktan tam kestiremediği için iki kadından diğerinin doğum yapacağını sanıp “ atlayın arabaya “diyor. Teyzem “bir dakika geliyoruz. Kızım geç sen otur, ben alıp geleyim” deyince yeğenim öne geçip oturuyor. Adam “le havle “ çekip sigarasını çıkarıp yakıyor . Birden arabanın arka kapısı açılıyor içeriye “Anneannem, küçük teyzem, annem ve büyük teyzem şeklinde dört kadın ve karındaki ben ile içine doluşuyoruz. Toplamda altı canlı arabada. Adam şaşkın ne beklerken ne planlarken neyle karşılaşıyor . “Ava giden avlanır hesabı” içinden "hay kederimin……..dediği" duyulmasa da, herkes emin onun düşündüklerinden. Gerçi çok detaylı düşünecek durum ve ortam zaten yok. Çünkü arabada kıyamet kopuyor öyle böyle sakin bir yolculuk ve ağır başlı yolcular da değiller içerdekiler. Bağrışlar, çağrışlar, ağlamalar “derin, derin nefes al talimatları “ay ay geliyor “ bağırmaları “kolonya sür ona” ve yüksek sesle dua okuyan bir kadın . Allahtan camlar açık ese ese, uça uça gidiliyor ve tüm kadınlar adamın başında talimat üstüne talimat veriyorlar “kardeş hızlı ne olur hızlı “ adam içinden inşallah kaza yapmam neyse ki hastaneye gidiyoruz beni de yatırırlar mı” diyor bilinmez. Etfalin aciline giriliyor . Araba rahatlıyor herkes inmiş. Teyzem “kardeş borcumuz” demesi üzerine adam içinden “ ne parası, bırakın beni yeter “ düşüncesi ile mi dediği belli olmasa da “ Gerek yok, hayırlı doğumlar. Bakalım kız mı oğlan mı. Allah sağlıkla büyütsün. Her kim olacaksa belli ki kalabalığı, heyecanı seven şanslı biri olacak” sözünü teyzem unutamıyor. Adamın öngörüsü doğru çıkıyor ama ne yazık ona haber verme şansı olamıyor.
Kadınlar ordusu bekleme odasında annanem her zaman taşıdığı mini dua kitapçığını açmış sesli sesli okuyor. Doğumhanede başka bir serüven ve ben istediğime kavuşuyorum çırılçıplak da olsa hayata nihayet avazım çıktığınca bağırarak "merhaba" diyorum. Sesimin gürlüğünü sağlıkçılara göstermekle mesaj mı vermeye çalışmışım anlaşılamamış. Kucağına alıp annemin koynuna koyacak hemşire ; “ Kızım maşallah koca bir adam doğurdun. Beş kiloya yakın” diye veriyor,koynuna anacığımın. Ben bu lafa kızıp “nasıl laf koca adam gibi, ben iri bir bebeğim” diyorsam da kaba hemşire teyzeye duyuramıyorum. Şimdikilerin fotoğraf makinesi ritüeli ne gezer beyaz kundağa sarılıp kucağa atılıyorum. Rahmetli annemin mis gibi kokusunu içime çekince, o avaz avaz bağıran kızan ben “işte hayat bu” diyerek susuveriyorum. Bu güzel kadın benim annem mi diye karşılıklı dört siyah göz hayran hayran birbirimize bakıyoruz. Ne o annemim gözlerinden yaşlar süzülüyor. Benim başımı koklayıp öpüyor. Beni dünyaya getirdiğine üzüldü mü? yoksa sevindi mi? anlayamıyorum. Ama rahmetli olmadan önce her fırsatta iyi ki seni doğurmuşum sözünü sürekli söylemesi ile o tarihte bir suikast planına maruz mu kalacaktım yoksa diye düşünmemiş değilim.
Bekleme odasındaki kadınlar ordusu gelen habere çıldırıyorlar. Anneannem nazar duasından başlayıp ,şükür duasına devam ediyor . Yeğenim Günil ablam sabahın ilk saatinde yakındaki Şişli postanesine gidip açılır açılmaz, Babama telgraf çekiyor. “ Enişte bir oğlun oldu . Adını ne koyacaksınız ?”
Enteresan cinsiyetim bilinmediğinden kesin adımda bulunmamış hatta planlanmamış . Belkide eskiden en kolay yol olan büyük baba adını verip geçmek mi planlanmıştı benim içinde . O zaman adım ya Halil ya da Salih olacaktı. Allahtan ikisi de güzel isim olarak gelir. Hatta ben Halil’i oğluma ön ad olarak koydum. Bana koymamalarına sanki inat edercesine....
Ankara'ya Gazi Eğitime Enstitüsüne ulaşan telgraf çok enteresan ki ders sırasında babama getiriliyor. Teneffüs olsun, öyle verelim sabrı yok. Telgraf önemli bir simge o zamanlar çekilmişse okunmalı içi sabırla beklenemez denilen haber aracı . Müstahdem kapıyı açıp hocaya Lütfi'ye telgraf deyince ondan önce arkadaşları alıp ,heyecanla açıyorlar. Arkasından bir kıyamet ıslık bağırış gırla gidiyor. Ders tarih dersi verende öyle böyle değil "İlber Ortaylı" gibi bir tarih hocası, babacan ama otorite dengeyi ayarlamak lazım . Sınıf nabzını ölçmüş nasıl kafa kola alacaklarını biliyor. “Hocam Lütfi'nin oğlu olmuş” . Öğrenci öğrencidir. Yaş farketmez amaç dersi kaynatmaksa her fırsat değerlendirilir. Başarmışlarda sonunda kaynatma işini . Sen misin soran. Hoca "Lütfi adı ne demiş". Oda “hocam henüz belirlemedik" deyince . İşte yeni bir fırsat oluşmuş. Arkadaşları "Hocam siz koyun” deyince. Babamda “ Evet Hocam lütfedersiniz” demiş mecburen. Tarih hocası sazı eline almış eline misali biz Türklerin Orta Asya’dan göçleri ile başlamış mevzuya Zigetvar kalesi, İşkodra savunması, Preveze deniz zaferi derken “ Serdar” olsun demiş. Babam sınıf mümessili yani Sınıf Başkanı olduğundan Hoca “Lütfi sınıf başkanı oğlu’da baş olsun. Baş komutan olsun” demiş Böylece ismim Babamla birlikte Ankara'dan geldi. Manası "Başkomutan" olan ismimi sevdimse de askerlik bana göre bir meslek olmadığından ismimim bir kısmını öngören Tarih hocası ne olacağımı yarım olarak bilmiş oldu derim. Oysa, beni hastaneye yetiştiren "gece yarısı şoförü" gibi ruh yapımı ve bulunacağım ortamları tam öngöremedi . Heyecanı, insanı, kalabalığı, coşkuyu, müziği, sanatı seven ruhumu o hızır kılığında gelen şoför amca bilebildi.
Ancak bildiklerimi öğrendiklerimi başkaları ile paylaşmak ve başarıya ulaşmakta rehber olmak bir “Baş” olarak ifade edilirse , böylesi yararlı bir baş olmak rehber olmak paylaşmak beni hep mutlu etti Sevgilerimle……….
Serdar TAŞTANOĞLU
31.05.2020
Yazarın Diğer Makaleleri
- 21 Haziran 2024 CAIRO CONCERT AND TRAVEL NOTES
- 18 Temmuz 2023 MASAL DİYARI JEİTA BEYRUT ANILARIM
- 29 Mayis 2023 HÜLYA, BOĞA KUYRUĞU KEBABI VE DON KİŞOT-2
- 02 Mayis 2023 İSTANBUL ANILARIM IV
- 02 Mayis 2023 İSTANBUL ANILARIM III
- 19 Eylul 2016 BİR HASTAYI KURTARDINIZ
- 05 Ekim 2022 BİR KURABİYENİN PEŞİNDEN
- 05 Agustos 2022 KIBRISLIM, AŞKIM (Ömer Lütfi Taştanoğlu Anısına)
- 07 Mayis 2022 CANIM ANNEME VEDA
- 13 Ekim 2021 İNGİLTERE ANILARIM 1
- 20 Mayis 2021 AZERBAYCAN ANILARIM 4 BAKÜDE SON GÜNLER
- 10 Mayis 2021 AZERBAYCAN ANILARIM 3 TARİHİ TÜRK ŞEHRİ ŞEKİ
- 16 Nisan 2021 BİZİMKİ BİR AŞK HİKAYESİ
- 18 Mart 2021 AZERBAYCAN ANILARIM II BAKÜ
- 08 Mart 2021 AZERBAYCAN ANILARIM I
- 17 Ocak 2021 HIZIR
- 03 Agustos 2020 AHMET, FRANSIZ GUYANASI VE KİBİR
- 12 Temmuz 2020 KEMER
- 03 Temmuz 2020 KORKU ,ÖZÜR, SELAM
- 28 Haziran 2020 SİYAH KOT
- 13 Haziran 2020 SARI, KOCA GÖBEK, SARIEFE VE PUDİNG
- 05 Haziran 2020 NEFES ALAMIYORUM I CANT BREATHE
- 04 Haziran 2020 ÇEVRE BIKMADAN USANMADAN DÖVDÜK ONU HEM DE EVİRE, ÇEVİRE
- 31 Mayis 2020 BU GÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM
- 18 Mayis 2020 18 MAYIS KIRIM SÜRGÜNÜ ANISINA
- 16 Mayis 2020 TANRININ TÜRK MİLLETİNE LÜTFU
- 20 Nisan 2020 KOMPOZİT
- 27 Mart 2020 SICAK LAHMACUNLAR
- 12 Aralik 2015 Şefkati дядя (русская версия)
- 27 Aralik 2016 OUR PASCAL
- 06 Subat 2019 PRİZREN KAHRAMANLARI II
- 30 Ocak 2019 PRİZREN'İN KAHRAMANLARI I
- 27 Agustos 2018 HOŞGELDİN BABACIĞIM II
- 14 Temmuz 2018 HOŞGELDİN BABACIĞIM I
- 14 Mayis 2018 İSTANBUL ANILARIM IV
- 13 Nisan 2018 İSTANBUL ANILARIM III
- 09 Ocak 2018 İSTANBUL ANILARIM II
- 02 Aralik 2017 İSTANBUL ANILARIM I
- 26 Agustos 2017 CAN ÇEKİŞEN ADA ATLARI...
- 21 Agustos 2017 DESPİNA, EVDOKSİYA, ANASTASYA, KATRİN, MARİ,BAJRAKLI CAMİJE
- 04 Agustos 2017 KAPTAN MR. DİK
- 20 Temmuz 2017 HVALA SARAYBOSNA
- 06 Mart 2017 HÜLYA, BOĞA KUYRUĞU KEBABI VE DONKİŞOT 1
- 20 Aralik 2016 ŞİŞLİLİ TALİN'DEN … TALİNDEKİ MARİKA'YA
- 28 Kasim 2016 PERSONEL ÇALIŞTIRMAYAN GÖZDE OTEL
- 21 Ekim 2016 KRALİÇE'NİN BALIĞI-2
- 14 Ekim 2016 KRALİÇENİN BALIĞI
- 19 Eylul 2016 BİR HASTAYI KURTARDINIZ
- 05 Eylul 2016 MEZARLIKTA HATIRA FOTOĞRAFI
- 20 Agustos 2016 EVİMİZ MÜSAİT BURADA KALIN.
- 06 Agustos 2016 BİSİKLETLİ MİLLİ EĞİTİM BAKANI VE SARHOŞ GEYİKLER
- 15 Temmuz 2016 ALEPPOLU İSMAİL
- 27 Haziran 2016 BURADA KALSANIZ OLMAZ MI ?
- 30 Mayis 2016 OTOBÜSTEN AŞAĞI İNSİN...!
- 30 Nisan 2016 MR BENTHEİM VE SAADET ABLA
- 02 Nisan 2016 MASAL DİYARI JEITA
- 13 Mart 2016 CANIM ANNEME VEDA....
- 05 Mart 2016 DUBLİN'DE YANIK SESLİ KIZIMIZ ASLI STOKES
- 15 Subat 2016 EFE, VENEDİK-TRİESTE-RİJEKA-ZAGREP
- 27 Ocak 2016 MR FESSBENDER
- 22 Ocak 2016 ÖN YARGI
- 12 Ocak 2016 VANLI GÜZEL KARDELEN
- 03 Ocak 2016 ZEYTİNBURNULU AUDREY ALANYALI PHİLİP
- 27 Aralik 2015 BİZİM PASCAL
- 17 Aralik 2015 RESİM ÖĞRETMENİM
- 12 Aralik 2015 ŞEFKATİ AMCA
- 05 Mart 2016 MUSIKİ DERNEKLERİNİN SORUNLARI 1
44 Yorum
Suna Gülgüden
31 Mayis 2020Ferahi Konukoğl
31 Mayis 2020Filiz Alkan
31 Mayis 2020Ayla
31 Mayis 2020Gonca Borça
31 Mayis 2020Selma Sarioz
31 Mayis 2020AYSEL KİLECİ
31 Mayis 2020Nurdan Erakıncı
31 Mayis 2020Semra Türel
31 Mayis 2020Nilgün tezer
31 Mayis 2020şuküfe
31 Mayis 2020Ayşe gücün
31 Mayis 2020Armağan ümit çı
31 Mayis 2020Halit Çalışkan
31 Mayis 2020Ayşegül Açıkell
31 Mayis 2020Veysel Özyurt
31 Mayis 2020Sebahat otay
31 Mayis 2020TAMAR
31 Mayis 2020Nuray Yiğit
31 Mayis 2020NECLA TAŞ
01 Haziran 2020Kadriye Baysa
01 Haziran 2020Mahmut Demir
01 Haziran 2020Melihat Gülses
01 Haziran 2020Sonay Ovissi
01 Haziran 2020Mevlüde Erten
01 Haziran 2020Şenay İdemen
01 Haziran 2020Dilek Çelik
01 Haziran 2020Selahattin öner
01 Haziran 2020Ceyda Çiltaş
01 Haziran 2020Haşmet Halilağa
01 Haziran 2020Türkan Özsaraço
01 Haziran 2020Öykü Ünal
01 Haziran 2020Seda
01 Haziran 2020Selma uysal
01 Haziran 2020Muberra Kevser
01 Haziran 2020Yusuf Aydan Mut
03 Haziran 2020Ayşe Sakallı
04 Haziran 2020SEVİNÇ ARZU
08 Haziran 2020Fazilet Yanık S
23 Haziran 2020Tugay BAŞAR
29 Haziran 2020Şefika
13 Temmuz 2020halit Çalışkan
15 Aralik 2021Suna Gülgüden
15 Aralik 2021Ayşe gucun
31 Mayis 2022