KORKU ,ÖZÜR, SELAM

KORKU, ÖZÜR, SELAM

Hep "yeni neslin" veya "büyük metropol hayatının"  nasıl dejenere olduğunu, birbirimize söylene söylene, anlatmaktan usanmaz ama bu konuda bizlere büyük görev düştüğünü anlamamakta da ısrarla direniriz. “Bana ne ?", Toplumu ben mi düzelteceğim”.  şeklinde bir teselli ve kaçış bularak, aslında bizlerin yani eğitimli, aydın, çağdaş kişiler olarak üzerimize düşen büyük sorumluluk ve görevden bir yerde kaçarız.  Sürekli söylendiğimiz tenkit ettiğimiz,  toplumun eksik olduğu konularda, onları bilinçlendirmek, eğitmek adına yılmadan mücadele etme gereğini de ne yazık duymayız.

Oysa, hepimiz bilinçli bireyler olarak toplumun bazı konulardaki yetersizliklerini veya dejenerasyonunu  önlemek yada  karşılıksız eğitsel bir katkıda bulunmak adına " Tam bir aktivist"  olarak görev yapmak zorundayız.  Sadece  doğayı, hayvanı, çocuğu, kadını korumak adına aktivist  olunmaz. Topluma yarar sağlayacağını düşündüğünüz her konuda bir aktivist olabilirsiniz.

Nasıl mı ? Örneğin  kızdığınız şikayetçi olduğunuz  birkaç  toplumsal zaafı, hatayı, konuyu  ajandanıza alın. “Ben bu konuların öncüsü olacağım,  tek başıma bu konularda topluma ısrarla bir şeyler verme adına direneceğim” diyebilirsiniz. Tıpkı hayatınızı güzelleştirmek adına kendinize telkin edip yada uyguladığınız “güzel hayat”, “mutlu hayat “,  "genç kalma "  "Sağlıklı beslenme " reçetelerini harfi harfine uyguladığınız gibi…………

Belki size küçük bir hatırlatma veya ilham olması adına ben, "kızdığım ve ısrarla" üzerine gittiğim konulardan üçünü ortaya atabilirim. Herkesin farklı konu başlığı bulmasına gerek olmayabilir. Belki sizinle ayni konulara karşı ayni duyarlılıkta da olabiliriz. Beni rahatsız eden üç konu başlığım sizi de rahatsız ediyorsa bunları sizde alabilir, sizde bunların "aktivisti" olabilirsiniz. Yapacaklarımızı birer oyun gibi düşünelim.  Bu konular "Korku, Özür, Selam " olsun.

Birincisi yani korkunun korkulmaktan çıkarılması eylemi uzun vadeli olmasına rağmen diğer ikisi “özür ve selam”  hemen uygulamaya alabileceğiniz kısa vadeli sonuç odaklı eyleminiz olabilir.

 

KORKU:

Bakın nedendir bilmem? şark toplumlarında çocuklara bir aşırı bir bağlılık, düşkünlük,  batı toplumlarına göre daha fazlaymış gibi görünse de aslında gerçek anlamda eğitimsizliğin getirdiği "sığ bir ilgi" söz konusudur. Yani çocuklarımızı sevmek, öpmek, okşamak, gururlandırıcı sözler söylemek, ödüllendirmek, onlarla arkadaş olmak, onun her ortamda sizlerden korkması yerine, güven duyacağı, "saklanmadan, sığınacağı bir liman olmak" gibi en temel davranış biçimine sokma değerlerin tamamının olmamasını kastediyorum. Çocuklar hayatlarının büyük bir kesimi ya anneden, ya babadan ya her ikisinde hatta varsa evdeki büyük kardeşler yani ağabeylerden, ablalardan korkarak geçirirler. Bunlar yetmezmiş gibi öğretmenden korkarlar, mahalleliden korkarlar, akrabalardan korkarlar. Hatta en garip olan büyüklüğü, affediciliği sonsuz olduğu anlatılan Tanrıdan bile korkutularak büyütülürler.  “Allah çarpar”. “ Taş eder.”  “öteki dünya hesap sorar”,  “ seni yakar”  gibi yanlış dini bilgiler verilir. Tanrının affediciliği, sevgisi, korumacılığı, şefkati asla ön plana çıkarılmaz.  Polisten, iğneciden, doktordan, köpekten,  varlığı söz konusu bile olmayan cinden, periden, cadıdan bile korkutularak yetiştirilir.

Bu korkularla yetişen çocuklar tüm yetenekleri bastırılmış, şahsiyeti gelişmemiş birerler olarak hayat sahnesinde bizim veya yakınlarımızın karşısına çıkarlar ve çıkmaya devam edeceklerdir.

Hani hep denir, ya da duyarız ya “Ben çocukken şunu olmak isterdim. Ama olamadım. Maddi durumumuz iyi değildi.“  Bu mazeretin kısmen doğru yönü olsa da bence asıl sebep değildir. Hangi ekonomik ortamda olursanız olun çocuğa verilecek öz güven maddi destekten daha tesirlidir. Nadirde olsa böylesi örnekleri mucizevi bir gazete haberi olarak okuyoruz.  “Çoban ressam, harikalar yarattı”,  “Erzurum’un köyünde yetişen Ali  Avrupa Kış olimpiyatlarında  kayakta birinci oldu.” , “ Evden kapıyı çekip çıktığımda cebimde beş kuruş yoktu.  Bugün ki ben öyle oldum” , " Mardinin köyünden çıkan  kız eğitimde çok başarılı oldu" gibi. Bu çocukların tamamı korkuları aşıp kabuklarını yırtmanın sonucunda idaellerine kavuşmuşlardır. Korku duygularının ya minimize olmasında yada  tamamen  yok edilmesinde kesinlikle ailelerinin çabası desteği sözkonusudur.

Çocuklarınız küçükse veya siz  artık torun sahibiyseniz yada  çevrenizde çocuğu ,torunu olan tanıdıklarınız, akrabalarınız varsa; Çocuklarınızın veya torunlarınızın ya da çevrenizdeki çocukların korku sınırlarını aşması adına çaba sarfedin, destek verin, tavsiye edin, nasihat edin, ikna edin.  Çocukların  ebebeyinlerinden  korkmadığı, onlarla arkadaş olduğu ortamlar yaratın, yaratılmasına çaba sarf edin. Onlardan eğer olanağınız varsa korkularının detayını öğrenin, öğrenilmesini sağlayın, korkularını itiraf etmelerine  gayret gösterin.  "Bana ne ! Benim  ne çocuğum, ne torunum. Şükür bizimkiler bu şekilde yetişmedi " demeyin.  Çevrenizde  bu şekilde  yetişen yığınlar olduğunu asla unutmayın. Böyle yetişen  çocukların da birer birey olarak sizin çocuklarınızın yada torunlarınızın yaşadığı veya  yaşayacağı dünyada belkide başrol oyuncusu olarak yer alacak o çok iyi yetiştirdiğiniz çocuklarınızı, torunlarını mutsuz bedbah edebilceklerini unutmayın.  Bunun için gerekirse çocukla, çocuk olun en önemlisi onlarla samimi arkadaş olun ya da bunların muhatabı olan yetiştiricilerine  böyle yapılması gerektiğini ısrarla anlatın.

Geçenlerde dinlediğim bir programda  orta yaşa gelmiş bir kadın; hala tramvadan kurtulamadığı bir olayı katıla katıla ağlayarak anlatıyordu.  Çocukken  iki ağabeyi tarafından on yıla yakın süre tecavüze uğramasına rağmen,  sırf korkuları nedeni ile  açıklayamamış  olması; onun  tramvalı  ve  içinde defalarca  intihar girişimleri olan bir hayat yaşamasına neden olmuş. Oysa keşke korkmadan "başıma bunlar geldi.  Ama bu benim suçum değil" diyebilecek durumu, korkusuzluğu olabilseydi.

 

Bir yakınım sevmediği bir branşta yüksek eğitimi kazanıp devam ederken, istemeden yaptığı bu eğitimin içinde olması ona acı çektirmesine rağmen ailesi ve çevresinin korkusu ile neredeyse son sınıfa gelene kadar bu eğitimi yapmak istemediğini kimselere açıklayamamıştı. Ta ki bir şekilde korkusunu yenip, yeniden girdiği üniversite sınavında bu kez idealindeki branşı kazanana kadar. Ancak ona kalan o koca dört yıl, boşuna geçirilen zaman ve  boşa giden maddiyat ve  kaybettirilen başka birinin eğitim hakkıydı.

İnanın çocukların size veya büyüklerine anlatmaktan korktuğu, bilinmesini istemediği şeyleri anlatmasına, bilinçaltına ittiği duygu, düşünce ve anıları itiraf etmesine zemin hazırlanırsa göreceksiniz ki belki de onları  karanlığa mahkum eden o kelepçelerini açmış olacaksınız.

ÖZÜR

Eğitimsiz ebebeynlerin çocuğa vereceği eğitim birde şefkatten mahrumsa o çocuklardan ilerde iyi bir anne veya baba olması beklenemez.  Örneğin bizde “Özür dilemek” diye bir kavram asla temel ve çok değerli bir davranış olarak yerini almamıştır. Özür dileme kavramı kişinin şahsiyetinden ödün verme ile eşdeğer kabul ederek, özür mekanizması ile tanışmadan büyüyen çocuklar bu akışkanlıklarını,  ulaştıkları her ortam ve makamda devam ettirirler. Özüre gerekçe olan davranışı veya hatayı yapan Öğretmen ise; öğrencilerinden, Amir ise; astlarından, Patron ise; işçilerinden, sanatçı ise; hayranlarından, siyasetçi ise;  seçmeninden özür dilememeyi marifet ve üstünlük kabul eder. Bunun devamı olan eylem “istifa mekanizması” olmasına rağmen "istifa etmenin"  bir erdem, bir fazilet değil, “yakalanmış bir statü veya fırsatın aptalca terkedilmesidir.”………………………

Aslında basit bir özür yoksunluğu belki de bir hayat boyu bir tramvaya sebep olabilir. Bakın geçende sosyal medyada okuduğum birinin çocukluk yıllarına ait bir anısını bir kez daha sizlerle paylaşayım .

“Sanırım 7-8 yaşlarındaydım. Annem beni ısrarla o zamanlar çok moda olan “kabul gününe” götürmüştü. Tabi çocuk olduğumuzdan büyüklerin yanında oturma süremiz sınırlıydı. Ev sahibi Fatma teyze sıkıldığımı anlayınca “hadi üst kata çık. Orada Kemal’in oyuncakları var onlarla oynayabilirsin” dedi. Bende üst kata evin çocuğu Kemal’in odasına geçtim. Sanırım Kemal 14-15 yaşlarındaydı. Oldukça yaramaz ele avuca sığmayan bir çocuktu. Onun sokakta olduğunu öğrendim. Onun odasında  halıya oturmuş, odanın her yerine dağılmış oyuncaklarının içinde ilgimi çekeni alıp inceliyorken. Aman Allahım bir anda “ Şargır” diye bir ses akabinde kırılan camlar ile birlikte odanın içine plastik top düştü. O kadar çok korkmuştum ki attığım çığlığıma alt kattaki annem ve bayanlar koşarak geldiler.  Ben o sırada odaya giren topu “ işte bu top kırdı” diye  göstermek üzere elimde tuttuğum için  cam'ın benim tarafından kırıldığı zannıyla  Annem tarafından  “ Yaralandınmı kızım? diye sorulmaksızın evire çevire kötü şekilde dövüldüm. Diğer kadınlar annemin elinden beni zor aldı. Ev sahibi Fatma teyze yaramaz oğlundan bu tip olaylara alışık olduğundan, “Önemli değil. Çocuğu dövmene gerek yoktu”. diye annemi rahatlatıyorken,  camı kıranın dışarda şut çeken evin oğlu Kemal’in olduğu anlaşıldı. Ne yazık yediğim dayak yanıma kar kalmıştı.  Ev sahibi Fatma teyze, anneme      “Çocuğu boş yere dövdün. Bak, onun bir suçu günahı yokmuş. Suç bizim afacandaymış. Hadi ondan özür dile de, çocuk rahatlasın”  dedi.  Annem bu güzel teklife ne yanıt verdi biliyor musunuz? “Aa ne münasebet. Doğurduğumdan bir de özür mü dileyeceğim”. İşte bu söz bana dayaktan daha ağır gelmişti.

Yıllarca bu haksız yere yediğim dayağı ve dayaktan ağırı o annemin “ doğurduğumdan özür mü dileyeceğim” sözünü asla unutamadım. Bu söz aslında bir yerde de bende çok olumlu bir reaksiyona sebep oldu.  Her haksız ve gereksiz davranışımı kime karşı yaparsam yapayım asla özür dilememezlik yapmadım. Bunun karşılığını çok ama çok olumlu dönüşümlerle gördüm. Bana karşı  haksız  yapılan yanlış ve hatalı davranışlar  karşısında, benden özür dilemek o kadar doğal ve normal şekil aldı ki anlatamam.

Bakın; bırakın günümüzde küçük basit davranışları, insan hayatına mal olan haksızlıklarda bile özür dilemek gereksiz görülüyor. Haksız yere hapis yatan ya da yatırılanlara bir özür bile çok görülüyor.

Oysa özürün o kadar büyük bir sihirli gücü var ki bunu keşfeden kaliteli bir yaşam içinde yerini alır. Kimin haklı veya haksız olduğu önemli olmamasına rağmen meydana gelmiş basit bir trafik kazası sonrası eğer haksızlığınız sabitse veya haksız olduğunuzu idrak ediyorsanız. Polimiklere, olayı çarpıtıcı tartışmalara zemin yaratmak yerine diğer araç sahibinden özür dilerseniz göreceksiniz, o gergin ortam yumuşayacak  ve  olayın çözülmesi çok kolaylaşacaktır.

Hatta bir liste bile tutabilirsiniz. Özür dilediğiniz kişiler ve  zamanlara ait.  Tıpkı bir sosyal deney gibi bu özürlerinizin zaman içinde size yansımalarının olup olmadığını daha net görebileceksiniz.

SELAM

Ne kadar medeni ne kadar güzel bir karşılaşmadır “ Selamlaşma”. İster Arapça ister kendi dilinizle selamlaşın, hepsi insani ve toplumsal yaşamanın temel bir kuralıdır.

Örneğin Benim için Türkçe “Merhaba”  diyerek selamlaşma  şekli,  en sevdiğim selamlaşma şeklidir.  “Benden sana zarar gelmez” anlamı taşıdığını öğrendikten sonra daha sık tercih ettiğim selamlaşma şeklim olmuştur.  Tabi ki zaman dilimlerindeki karşılaşmaya göre “Günaydın”, “Tünaydın”, “iyi sabahlar”, “iyi akşamlar”, “iyi bayramlar”, “Hoş geldiniz”,  “güle güle” gibi ifadelerde kullandığım ifadelerdir. Bunlar beşeri ilişkiyi canlandıran ama dar anlam da birer karşılaşma seremonisi değildir. İçinde  dilek, samimiyet, güven,  sevgi, saygı gibi duyguları barındırır. Yurtdışında  benim gibi kalanlar iyi bilirler. Tanımadığın insanlardan alınan  selam karşısında nasıl mutlu olur insan, orada yalnız olmadığın hissine kavuşulur, yabancı olmanın getirdiği eziklik azalır.

Ne yazık günümüz insanı bu temel davranışı sergilemez. Tamam, Avrupalı kadar yeterli özgüvenimiz olmaması ve farklı kültür yapımız nedeni ile sokakta veya orada burada özellikle  karşı cinslerle selamlaşma  yanlış anlaşılmaktan korkulan  bir hale bürünebilir.  Ama  şahsen  yıllardır yaşanılan çok daireli bir blokta , asansöre birlikte binilen, samimi olması şart olmayan komşuların, bir selamı bile birbirinden esirgemesi neyi ifade etmektedir. İşte böylesi bir durumda ben ısrarla “Merhaba”, “günaydın”  başlayan selamlaşma sözcüklerini kullanırım. İçimden gelmese bile sırf bu eylemin onu eğitmek,  yontmak olduğunu bilerek,  sadece bir görev olarak yaparım. Sizde deneyin göreceksiniz ki o apartman sakini daha sonra sizi gördüğü anda sizden önce selam verecek belki de başkalarına da vermeye başlayacaktır. Bunu görmeseniz bile emin olabilirsiniz. O bunu sizin sayenizde öğrenmiştir. Bu hususta  çevrenizde sizin aydınlatmanıza ihtiyaç duyan eğitilip , yontunmayı beklenen çok kişi var. Kolay gelsin……………………….

Haftaya  Kıskançlık, dedikodu, sorumluluk konularını işlemek istiyorum.............

Kalın sağlıcakla 

Sevgi ve Saygılarımla

Serdar TAŞTANOĞLU

03.07.2020

53 Yorum

Sonay Ovissi

Sonay Ovissi

03 Temmuz 2020
Serdar bey harika konulara degindiniz ve gunumuzde gercekten daha cok algilanmasi gereken mevzulari gayet sade bize sundugunuz icin ben cok keyif aldim.Ozur dilemenin bir erdemlik oldugunu yaş gozetmeksizin gerektigi zaman ve yerde kullananlardanim.Emeginize saglik. Tesekkurler Sevgiyle kaliniz.
Semra Yıldırım

Semra Yıldırım

03 Temmuz 2020
Birey ve toplum için ,önemli olan değerler ,çok güzel bir dille anlatılmış....yüreğine ve kalemine sağlık,çok beğendim.
Gülten Aydeniz

Gülten Aydeniz

03 Temmuz 2020
Evet nefes nefese okudum. O kadar güzel anlatmışsınız ki; inanılmaz derecede harika tespitler, nasihatler . Ders gibi demiyecegim evet hayat yaşam toplum dersi . Çok teşekkürler. Maalesef benim de haksızlığa ugradigim öğrencilik anım var. Ve onu aklıma getirmemek için yıllardır çabalıyorum Bu yaziyi tekrar tekrar okuyacağım Saygılarımı sunuyorum
ulusal haber-Tü

ulusal haber-Tü

03 Temmuz 2020
Çocukluk döneminde yaşanan olumsuzluklardan bazıları ders alır, bazı kişiler de de intikam hissine dönüşür. Güzel ders alınması gereken bir yazı. Teşekkürler.
Gonca Borça

Gonca Borça

03 Temmuz 2020
Güzel bir paylaşım olmuş, beni de sokağa atılan çöpler ve toplum içindeki kutuplaşmalar, aşırı fanatizm rahatsız ediyor, bu konu da aktivist olabilirim. Çevreye sorumsuz davranışlar ve kirlilik için çok şikayet dilekçeleri yazdım ama pek kolay olmuyor bunu değiştirebilmek.
Vildan Alkanat

Vildan Alkanat

03 Temmuz 2020
Serdar bey... bir eğitimci olarak sizi candan kutluyorum...gururla ayni görüş ve düşüncede olduğumu söylüyor...bu konudaki mücadelemize dahada güçlenerek devam edeceğimize olan inancımı yineliyorum..yureğinize ve kaleminize sağlık
Murat Güven

Murat Güven

03 Temmuz 2020
Çok güzel bir yazı, kaleminize, yüreğinize sağlık
Dilek Şenyılmaz

Dilek Şenyılmaz

03 Temmuz 2020
Ellerinize sağlık çok güzel olmuş.
Zerrin Kalyoncu

Zerrin Kalyoncu

03 Temmuz 2020
Tema güzel ve olması gerektiği gibi Serdar bey,kaleminize sağlık,selamlar
İnci Erdoğan Bl

İnci Erdoğan Bl

03 Temmuz 2020
Kaleminize Yüreğinize sağlık Serdar bey Çok güzel konular bayildım yazinizin akiciliğına ve değindiginiz toplumsal yaralarimıza .Siz bu işi iyi biliyorsunuz Harikasınız Selam .
Fatoş Yalçın

Fatoş Yalçın

04 Temmuz 2020
Teşekkürler değerli hocam
Yusuf Aydan Mut

Yusuf Aydan Mut

04 Temmuz 2020
Üstat Üç kelime neredeyse kitap yazdıracak size. Öyle güzel dile getirdiniz ki keyifle okudum.
Mevlüde Erten

Mevlüde Erten

04 Temmuz 2020
Serdar Bey, yazınız harika. Teşekkürl ederiz.
Ceyda Çiltaş

Ceyda Çiltaş

04 Temmuz 2020
Hocam son derece önemli konulara değinmissiniz, tebrik ediyorum.
ERTUĞRUL ÖZBAĞ

ERTUĞRUL ÖZBAĞ

04 Temmuz 2020
Serdar beyin bu yazısını okurken Dostoyevski den TOlstoy dan esintiler hatırladım.Toplumu analiz etmek onu yücetir.
Halit Çalışkan

Halit Çalışkan

04 Temmuz 2020
Serdar hocam eğitici konuları dile getirmeniz çok güzel tebrikler yenilerini bekliyoruz
Belgin Tolgar

Belgin Tolgar

04 Temmuz 2020
Tesekurler Serdar bey cok guzel konulara deginmissiniz.Tebrikler.
Nurdan Erakıncı

Nurdan Erakıncı

04 Temmuz 2020
Serdar hocam o kadar güzel ve önemli konulara değinmişsiniz ki emeğinize, kaleminize sağlık.
Asuman AKPINAR

Asuman AKPINAR

04 Temmuz 2020
YARADAN RABBİM SİZLERİN VE SİZİN GİBİ GÜZELLİKLERİN SAYISINI ARTIRSIN MÜZİK RUHUN GIDASIDIR DERKEN TOPLUMUN İHTİYACI OLAN TÜM GÜZELLİKLERİ GIDASI OLAN ÖZÜNDE SEVGİYİ DOSTLUĞU BİRLİĞİ ,GÜVENİ SAMİMİYETİ SAYGIYI DOLAYISIYLE SAĞLIKLI BİR TOPLUMUN ÖZÜNE DEYİNMİŞ OLMANIZDAN DOLAYI SİZİ TEBRİK VE TAKDİR EDİYORU M GÜZEL İNSAN KALP GÜZELLİĞİYLE YAZDIĞINIZ DERİN DÜŞÜNCELERİNİZE SONUNA KADAR KATILIYORUM SELAM ALLAH CC KELAMIDIR SELAMLAŞIN DİYOR HZ MUHAMMET MUSTAFA SAV HŞ
Sevgi Son sualp

Sevgi Son sualp

04 Temmuz 2020
Merhaba Serdar bey, Kisisel ve toplumsal bir konuya degenmis akici bir kalemle anlatmişsiniz.Tesekkur ederiz.Emeginize yureginize saglik Sevgiler saygilar sunuyorum
Doğan CANKU

Doğan CANKU

04 Temmuz 2020
Serdar Bey, gerçekten çok güzel, içi dolu, eğitici bir yazı. Benimle de paylaştığınız için teşekkür ederim. Çok daha fazla kişinin okuması gerektiğine inanıyorum. İnternet ortamında paylaşmanın sizce bir sakıncası var mıdır? Sevgi ve dostlukla
Birgül Çetin

Birgül Çetin

04 Temmuz 2020
Bazı anlarda! Bir kelime, bir davraniş ne kadar önemsiz görünse de! Bunlarin, aslinda, insan olmanın erdemlerinden olduğunu, hep birlikte anlayabildigimiz zaman toplum olabilecegiz. Topluma yakışan bireyler olup, gelecek nesli yetistirebileceğiz.. Unutulan incelikleri hatirlatmaniza çok memnun oldum. Teşekkürler.
Cihan URTEKİN

Cihan URTEKİN

04 Temmuz 2020
Güzel bir yazı olmuş. Tebrik ederim
Veysel Özyurt

Veysel Özyurt

04 Temmuz 2020
Yazılarınızı zevkle okuyoruz. İyi günler dilerim
Siret ÖZALP

Siret ÖZALP

04 Temmuz 2020
Öncelikle paylaşımınıza teşekkür ederek sözlerime başlarken toplumumuzda tezahür eden ve noksan olan yanlarını tespit eden yazınız için sizleri kutluyorum.Aynı hissiyat ve düşünceler içinde olduğumu ifade ederek size sevgi dolu sağlıklı günler diliyorum.
Kadriye Baysa

Kadriye Baysa

04 Temmuz 2020
Hepimizin örnek alması gereken bir yazı olmuş serdar bey,kaleminize yüreğinize sağlık.
Nesibe Müsevito

Nesibe Müsevito

04 Temmuz 2020
Serdar bey Gönlünüze ve kaleminize sağlık. Özellikle son yazınız için sizi kutluyorum. Hepsi çok güzel. Tekrar tekrar okudum
Özgür Yaman

Özgür Yaman

04 Temmuz 2020
Yazı yine muhteşem kaleminize sağlık ve keşke her ailede bir kişi sizin gibi düşünse ve gerçekten buna inansa , dünya daha yaşanır ve sevilecek bir yere donusurdu eminim .
Armağan ümit çı

Armağan ümit çı

04 Temmuz 2020
Korkuyu şu an siyasetçiler toplumu rahat yönetmek için, aileler rahat çocuk büyütmek için, hayat arkadaşları, yoldaşları karşılıklı iletişim kurmamak için kullanıyorlar. Özür dilemek ise başlı başına bir problem bizim gibi toplumlarda. Bu konuları akıcı uslübunuzla dile getirdiğiniz için teşekkürler Serdar hocam.
Makbule Sarak

Makbule Sarak

04 Temmuz 2020
Tebrikler serdar bey Başarılarınız daimi olsun.
Ali Öztürk

Ali Öztürk

04 Temmuz 2020
Emeğinize yüreğinize sağlık Serdar bey toplumsal konulara değinmişsiniz tebrik ediyorum
Fehime Ulucan

Fehime Ulucan

05 Temmuz 2020
Serdar bey, üç önemli konu ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.Yazdığınız gibi toplumda hepimize düşen görevler var.Bir kişiye bile elimizden gelen desteği vermeye gayret edersek,bu hem o kişiyi hem de bizi ruhen mutlu eder. Kaleminize sağlık,teşekkürler.
Ahmet Türkoğlu

Ahmet Türkoğlu

05 Temmuz 2020
Merhaba Değerli Serdar Hocam. 3 Temmuz 2020 tarihli muhteşem makaleniz çok eğitici ve uyarıcı. Ben de çok yararlandım. Tebrikler ve Teşekkürler. Saygılarımla.
Ayşegül Açıkell

Ayşegül Açıkell

05 Temmuz 2020
Ahlak erozyonuna uğruyoruz giderek, elini taşın altına koymayan büyüklerimiz ve akranlarımızın da bunda büyük payı var. Aktivistlik de kişiliğin bir özelliği, küçük dünyalarından çıksa keşke herkes...kaleminize sağlık, umarım yerine gidiyordur mesajlar
Suna Gülgüden

Suna Gülgüden

05 Temmuz 2020
Serdar hocam üç konu dz çok önemli gerçekten. Korku konusuna örnek vermek isiyorumm. Ortaokulda çok sert bir matematik hocam vardı. Yazılı kağıtlarını yanlişlarımızı görmemiz için dağıtmıştı. Okurken benim bir sorumun cevabını görmemiş. Fakat bizi öyle korkutmuştu ki ben bunu ona söyleyememiştim ve 8 alacağıma 6 almıştım sınavdan. Saygı korkutularak kazanılmaz, matematiği iyi ama neye yarar sevgi veremedikçe. Selamlaşmata da bir örnek vermek istiyorum. Selam vermeyen insanlara, sen orada yokmuşsun gibidavranan insanlara da çok kızarım. Apartmanda hiç selam vermeyen birinin yanına giderek gözlwrinin içine baka baka merhsbaaa dedim. Ondan sonrabenle selamlaşmaya başladı. Özür dilemek ise çok büyük bir erdemdir. Sadece küçükler büyüklerden değil, büyükler de küçüklerden özür dilemeyi bilmwli ve öğrenmeliler, Her üç konu da çok önemli Serdar hocam. Kaleminize sağlık, çok güzel açıklamış ve örneklendirmişsiniz. SEVGİLER!!
Selma Kaşo

Selma Kaşo

06 Temmuz 2020
Fırsat bulup yeni okuyabildim... çok güzel yazmışsın tebrik ediyorum..
Mualla Sarıkaya

Mualla Sarıkaya

06 Temmuz 2020
Ellerine kalemine sağlık üç konuyuda çok güzel akıcı bir dille aktarmışsın yolun açık olsun sevgiler
Funda Ergenekon

Funda Ergenekon

06 Temmuz 2020
Birkaç harften oluşup, bu kadar derin anlamı olan konuları çok güzel yansıtmışsınız. Ne yazık ki bazı değerlerimizi çok hızlı bir şekilde kaybediyoruz. Kaleminize sağlık
Şuküfe

Şuküfe

06 Temmuz 2020
Ne önemli konuları açmışsınız ben de kadın olarak çok fazla korkularım var belki bazılarını hiç bir zaman yenmeyebilirim çünkü insanın kültüründen gelen korkular çok derin ve incelikle insanın ruhunda işlenmiş hatta bazen o kadar derin ki kendin bile farketmiyorsun
Nilgün tezer

Nilgün tezer

07 Temmuz 2020
Keşke sizin gibi duyarlı kişiler toplumda daha çok olsa... Kaleminize sağlık, çok begendim yazınızı.
Selma Büyükkoç

Selma Büyükkoç

08 Temmuz 2020
Çok güzel ...
Ayşe Ersoy

Ayşe Ersoy

09 Temmuz 2020
Serdar Sizleri tanıdığım ve Ailece görüştüğümüz için kendimi çok şanslı olduğumu biliyorum.Emeğine kalemine sağlık,Sonuna kadar okudum.Çocuklukta buna benzer çok şeyler geçirdik.
Umran özbey

Umran özbey

11 Temmuz 2020
Toplum olmak için bireysel saygı, selamlaşma, yanlışlarımızı yüklenme gerekir. Gençlik aynı binada komşularımıza bir merhabadan kaçarken sabah erkenden telefonda selamlaşıp, merhabalar yazabiliyorlar. Toplumun kaybolmaya meyilli bu değerlerine dikkati hocam çok güzel bir dille anlatmış farkındalık yaratmışsınız. Kaleminize sağlik.
Nilgün  Altuner

Nilgün Altuner

13 Temmuz 2020
“Korku-özür-selam” yazını okudum. Harikaydı; hayat koşuşturması içinde farkındalığını arttırdı her zamanki gibi; gönlüne kalemine sağlık. Teşekkürler
Filiz İlemler

Filiz İlemler

18 Temmuz 2020
Serdar bey ,Kaleminize ve güzel yorumunuza sağlık.
Ayla

Ayla

22 Eylul 2023
Yeniden gündeme gelmesi gereken önemli başlıklar.Gelecek yazınızın içerikleri de harika..Üstelik bu başlıklarda yaş sınırı da yok.Herkesin ders alması gereken konular.Teşekkürler gündeme getirdiğimiz için.
Yeşim Bulbul

Yeşim Bulbul

22 Eylul 2023
Başkanım günlük hayatta detaylı düşünmeyen insanların yaptığı yada yaptığımız hatalarla y
Suna Gülgüden

Suna Gülgüden

22 Eylul 2023
Tebrik ederim Serdar hocam!! Üç konuyu örneklerle çok güzel işlemişsiniz! Kaleminize sağlık!!
Aynur uysal

Aynur uysal

22 Eylul 2023
Serdar bey, yazınız beni çocukluğuma götürdü. Gökyüzündeki Ayı Allah dede bilirdim kızınca taş atacak
Işıl Aksoy

Işıl Aksoy

22 Eylul 2023
Eğitici ve öğretici bir yazı, kaleminize sağlık.
Derya Şahinalp

Derya Şahinalp

22 Eylul 2023
Merhaba Serdar bey,çok eğitici güzel konulara değinmişsiniz,sizin gibi insanların çoğalmasını dilerim; kaleminize sağlık..
Meral Gülen Ese

Meral Gülen Ese

22 Eylul 2023
Hocam çok güzel bir yazı! Çok’da severek okudum. Kaleminize,yüreğinize sağlık!
Nuran doğan

Nuran doğan

23 Eylul 2023
Dogru konuları tesbit etmişsiniz hocam.Ozur ve selam kendimizi eğiterek aşabikeceğimiz konular iken korku kesinlikle tek başımıza aşabilecegımiz bir kavram değil.Kesinlikle dısardan psikolojik destek ile cözülebilecek bir duygu.Tebrik ederim.Güzel ve güncel bir konu

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri