BURADA KALSANIZ OLMAZ MI ?

BURADA KALSANIZ OLMAZ MI ?

Almanya Anılarım...

On üç yıl boyunca Müfettiş yardımcısı, Müfettiş ve Başmüfettişlik görevlerimden sonra dört yıl çok yoğun bir tempoyla çalıştığım Mali İşler Daire Başkanlığı görevim sırasında, ne yazık Şirketim özelleşmiş ve bir devlet kurumuna Başmüfettiş olarak naklen atamamın yapılmasını bekliyordum. Ancak bu atama işlemleri neredeyse bir yıla yakın sürdü. Ben de bu bir yıllık süreyi çok iyi değerlendirip yüze yakın yağlıboya resim yaparak bir kez daha sergi açma şansı yakalamış oldum.

 

Nihayet Sosyal Güvenlik Kurumuna Başmüfettiş olarak atandım ve orada da on yıl gibi bir süre yoğun ama severek görev yaptım. Bu arada İngiltere de eğitim yapan oğlum okulundan mezun olmuş Almanya nın Liman kenti Hamburg dan aldığı iş teklifini kabul etmişti. Eşim de, ben de anne, baba olarak onun güzel bir kariyer yapacak ve ikinci bir lisan kazanacak olmasından mutlu ve gururluyduk.

 

 

Ancak bu haberden kısa süre sonra eşimden ültimatom gibi bir öneri geldi: “Ben yıllardır ailemden ayrı bir yerde, gurbetteyim oğlum da yıllardır bizden ayrı gurbette ama şimdi ben emekliyim ve sen yıllardır yoğun çalıştın, bu çalışma hayatını nereye kadar süreceksin, vize sorunumuz da yok, emekli olursan hem sık sık oğlumuzun yanına gidebiliriz hem de yıllardır üzerlerinde yoğunlaşmayı arzuladığın resim ve müzik ile iç içe olma fırsatını yakalamış olursun. '' dedi.

 

Çok haklıydı söylediklerinde, oğlum çalıştığı şirketin bulunduğu apartmanda bir daire kiralanmıştı. Evin yeterli odası vardı. Yeşil pasaportlu olduğumuzdan vize sorunumuz da yoktu. Ama gel gelelim, benim gibi işkolik biri nasıl anında emekli olmaya karar verecekti. Korktuğum gibi olmadı sabah işe giderken kararımı vermiştim. Hem oğluma kavuşacak hem de yeni bir hayata yelken açacaktım.

 

 

 

Kimseye açıklamada bulunmadan emeklilik dilekçemi yazı işlerine verdim. Zaten en nefret ettiğim muhabbetlerden biri de kişinin emekli olacağı ya da olmak istediği tarihi verip, o tarih gelince de ertelemesi ya da mazeretler uydurarak kendini ve etrafını kandırdığını sanmasıydı. Dilekçemi işleme koydurduktan sonra meslektaşlarıma emekli olacağım haberini verdim. Bu sürpriz kararımı öğrenenler, ilk kez benim gibi bu kararı vereni gördüklerini, emeklilik kararını dallandırıp budaklandırmadan anında işleme koyduran biri ile ilk kez karşılaştıklarını ifade ettiler. Kararımı gözden geçirmem hususunda Ankara dan Kurul Başkanı ve arkadaşlarımın istekleri beni mutlu etmişse de artık dönüşü olmayan bir yola girmiştim.

 

 

Emekli olmaya adım atan herkes gibi bundan sonra ne yapacağız endişesi sarmadı desem yalan söylemiş olurum. Zira hayatım boyunca hafta sonlarını bile yoğun ve çalışarak geçirmiş kahve hayatı, oyun ve futbolla ilgisi olmayan ben yeni hayatımda ne yapacaktım.? Şükürler olsun ki resim, müzik ve seyahat etmek gibi çok sevdiğim üç ilgi alanım vardı.

 

Oğluma “yanına geliyoruz '' müjdesi verdikten sonra hazırlıklara başladık. Eşim valizlerimizi hazırlarken ben udumu, notalarımı, tuvallerimi, boyalarımı ve fırçalarımı hazırlamaya başladım. Aslında benim yaptığım Almanya hazırlığı değildi, bundan sonraki hayatımda yer alacak silahlarımın hazırlanmasıydı. Ayrıca bir okuma tutkunu olan eşim kendine ve bana okuyacağımız kitapları hazırlarken ben de uzun bir dönemden sonra okuma fırsatı bulacağıma seviniyordum.

 

Hamburg ‘u uzun yıllar öncesi görmüş çok beğenmiş ve sevmiştim. Daha sonra Hollanda da eğitim yaparken de birkaç kez seminer için tekrar görme fırsatı bulmuştum. Burayı sevmemdeki en büyük etken bir İstanbul aşığı olan bana İstanbul u anımsatmasıydı. Birbirinin kopyası Alman şehirlerinden farklı bir yapısı ve kültürel kimliği vardı.

 

Oğlumun evini görünce çok mutlu oldum. Her baba gibi bir zamanlar minik yavrunun artık bir yetişkin olup, kendine ait bir evi olması gurur vericiydi. Tabi bu işin manevi kısmıydı. Beni etkileyen diğer yönü ise burası sanki bir yabancı ülkede bir ev değil, Ortaköy de ya da Beylerbeyi nde Boğaz a bakan bir ev konumundaydı. Evin önünden teknelerin, gemilerin geçmesi bizi müthiş heyecanlandırmıştı.

 

 

 

Ertesi sabah hep birlikte kahvaltımızı yaptıktan sonra oğlumuzu alt kattaki işine gitmeye uğurlarken ayağında terliklerle kapıya çıkması dikkatimi çekti. “Ayakkabını giymeyi mi unuttun“ diye takıldım. Aldığım yanıt bizi hem şaşırttı hem de güldürdü. “Hayır. İşyerinde herkes terlikle çalışıyor. Herkes gibi bana da bu rahat terliklerden verildi .“ dedi. Nasıl garibimize gitmesindi. Bir anda kendimi işe terliklerle gidiyor olduğumu hayal ettim ve güldüm. Herhalde “adam kafayı yedi '' diye düşünürlerdi. Medeni dünyanın nasıl farklı bakış açısıvardı. Rahatlığın, huzurun, iş verimini arttırdığını keşfetmişlerdi.

 

 

 

 

“Önce çevreyi keşfetmemiz lazım '' dedim eşime. Meraktan ölüyordum. Nasıl bir yerdi Finkenwerder. Derhal keşfe başlamalıydım. Ama bu arzumun bu kadar çabuk olacağını da düşünmemiştim. Biraz sonra oğlum kapıyı çaldı. “Babacım patron selam ve hoş geldiniz dileklerini iletti ve sana arabasının anahtarını gönderdi. Arabası ile etrafı gezmenizi istiyor. '' demez mi? Ben de “Öyle mi ? Hiç gerek yoktu. Biz araçsız dolaşmayı planlamıştık, teşekkür edip, iade etsen olmaz mı ?“ dedim. “Yapma Baba. Şimdi kabul etmezsen ayıp olur. Birkaç saat arabayla dolaşın“ demesi üzerine anahtarı aldım.

 

 

 

Ancak anahtara bakınca patronun arabasının BMW olduğunu anladım. Araba bahçede denmişti hemen balkondan bakınca henüz birkaç aylık son model spor araba pırıl pırıl bir ışıltı ile göz alıyordu. Hep birlikte aracın başına gidince arabanın otomatik vites olduğunu gördüm.

Yıllarca manuel vitesli araç kullanan beni bir anda ter bastı. Nasıl basmasın ki oğlumun patronuna ait son model otomatik vitesli bir BMW yi navigasyon yardımı ile Almanya trafiğinde kullanacaktım. Ne kadar çok '' ilk '' bir araya gelmişti. Oğlum nasıl kullanacağımı neler yapacağımı anlattı ve işine döndü.

 

 

 

 

 

“Ya Allah ya bismillah “ deyip arabayı çalıştırıp ok gibi yola koyulduk. Ayaklarımın ikisi de basacak yer aradığından birini zapt etmek için oldukça çok uğraş verdim. Hanımla kendimizi otobanlarda bulduk. Ne zaman ana yola oradan tali yola oradan da otobana çıkıyorduk anlaşılır gibi değildi. Büyük bir heyecanla navigasyondan gelen o metalik sesli bayanın talimatlarına uyuyordum. “Karmaşık gelen İstanbul trafiğine kurban olayım '' diye düşündüğümü hatırlıyorum.

 

 

 

 

Neredeyiz, nereye gidiyoruz belli değildi bir de bunun dönüşü vardı. Çok şükür iki saat sonra arabayı sağ salim evin bahçesine geri getirdim. “Vay be ! zevkliymiş süratli bir arabayı kullanmak '' diye hanıma hava atmaya başladım. Oysa kadıncağızın nevri dönmüştü. O da en az benim kadar şaşkındı. Zira hayatımda 150 km yaptığımı hatırlamayan ben , o günkü gezide göstergede 200 km hızı görürken yanımızdan “vın diye '' geçen araçlara şahit oluyorduk. Almanya da bu süratlerin doğal, hatta bazen zorunlu olduğunu anladık.

 

Birkaç gün sonra patronla tanıştık çok beyefendi sanat , resim tutkunu Mr. Toyger benim resim ve eşimle müzik yaptığımıza çok mutlu oldu. Son derece mütevazi ve Türkleri seven biriydi ve oğlumdan personeline özellikle çalışma, öğrenme isteğinde olanlara hak ettiği değeri ve desteği gösterdiğini, oğlum gibi çalışma hayatına yeni başlamış gençlere tüm deneyimlerini aktaran iyi bir eğitmen olduğunu öğrenmem de onu sevip, takdir etmemde büyük etken oldu.

 

 

 

Birkaç gün Finkenweder isimli bu Hamburg un dışındaki semti gezmeye başladık. Bu kadar bol yeşili, ağacı, çiçeği doğa güzelliğini beklemiyorduk. Eşimle alabildiğine yürüyor ve doyamıyorduk. Hani filmlerde olduğu gibi o yemyeşil bağ ve bahçelerde koşma hissine kapılıyordum. Belki de çocukluğum ve gençliğimde çok Türk filmi seyretmemden olsa gerek eşimle böyle ağaçlık doğa ortamında baş başa kalınca aklıma hep Türk filmlerinde sevgililerin ağaçlar etrafında ebeleme gibi birbirini yakalamaları aklıma gelir. Orada bu his çokça geldi ve sık sık güldüm.

 

 

 

Finkenwerder elma ve ceviz yetiştirilen müthiş bereketli bir yerdi. Yol kenarları korumasız şekilde dizilmiş üzerinde kopar beni ye denilecek elmaların olduğu doğa harikası bahçelerle donanmıştı. Bizi çok şaşırtan ve asla unutamayacağımız şeylerden biri de yol kenarına paketlenmiş ve üzerine fiyatları yazılmış sahipsiz elma tezgahları olmasıydı. Tezgahın bir kenarına da kumbara ya da çanak konulmuştu. “Ah “dedik . Bu nasıl bir güvendi. Nasıl insana saygıydı. Bu muhteşem davranışı ülkemizde de görebilmeyi hayali ettik. Sanırım sizde şimdi ülkemizde bir yol kenarına konmuş üzerinde para çanağı bulunan sahipsiz bir elma tezgahını hayal ettiniz. Hayallerinizi benim gibi burada sonlandırın, daha ileri ki safhaları düşünmeyelim ne dersiniz.!!

 

 

 

Akşamları oğluma gördüğümüz yerleri anlatıyorduk ve başta patrondan olmak üzere görülmesi gereken yer önerileri geliyordu. Bunlardan ikisi Buxtehude ve Stade isimli yerlerdi ancak bu yerler bulunduğumuz yerden araçla yarım saat uzaklıkta bulunan yerleşim yerleriydiler. Öneriyi yapan patron kullanmamız için eşinin aracını getirtmişti. Onu görünce “şimdi oldu '' dedim. Zira birkaç yıllık manuel vitesli Renault Kangoo beni çok mutlu etti.

 

Gerçekten Buxtehude ve Stade görülmeye değer yerleşim yerleriymiş. Ancak filmlerde ya da hayaller de görülebilecek bir atmosfere sahiptiler. Her yer yemyeşil rengarenk çiçekler her biri kendine özgü süslenmiş evler, vişne ve kiraz ağaçları, kanallar ile yüzlerce kartpostala farklı konu olacak yerlerdi. Resim yapma duygum şahlanmıştı. “Şurasını yaparım, burası daha iyi '' diye dolaşırken her gördüğümüz yerden büyülemekteydik. Eve dönünce hemen resim malzemelerimi hazırladım. ilk resim konum evin balkonundan Elbe nehri olacaktı. Tam ortasındaki tarihi saat kulesinin de tabloda yer almasının etkileyici olacağını düşündüm. Ertesi gün balkondaydım ve resimlerime başlamıştım.

 

 

Bu arada udum da sırasını bekliyordu. Bir zaman çizelgesi yapmaya karar verdim. Sabahları resim yapma, öğlen kitap okuma, öğleden sonra gezi ve akşam üzerleri ud çalma. Kaldığımız süre boyunca zaman zaman kullanmamız için getirilen araçlarla sık sık o büyülü yerlerde soluğu alıyorduk. Ancak tüm bu büyülü atmosferin sonbahara kadar olduğunu yaşayarak gördük.

 

 

Kış, o cennet gibi yerlerin inanılmaz ve acımasız bir şekilde çehresini değiştirdi. Bu durumu ağır makyaj yapmış ve loş ışıklar altındaki bir kadının daha makyajını silip gün ışığına çıkmasıyla ortaya çıkan farklılığa benzetirim. Elbe nehrinin donacağını hatta balkondaki saksıdaki çiçeklerin toprakla birlikte donacağını hiç düşünemezdim. Ağustos ayında kaloriferi yakacağımız da aklımıza gelmezdi . Bu sürpriz ve alışmadığımız durumlar ve şaşırtan iklim karşısında ülkemizin yazının da kışının da ayrı güzelliklere sahip olduğunu bu nedenle ne kadar şanslı olduğumuzu ancak kıymetini bilemediğimizi düşündük.

 

Finkenwerder in Hamburg da Türklerin en az bulunduğu bir bölge olduğunu anlamamız geç olmadı. Çevremizde hiç Türk e rastlamamıştık. Bir gün eşim bir markette Fadik isimli bir Türk bayanla tanıştığını, çabuk kaynaştığını ve eşiyle de beni tanıştırmak istediklerini söyledi. Çok uzun zaman geçmemesine rağmen ben de kendi ırkdaşlarımı özlemiştim. Yılmaz la böylece tanıştık. Arkasından onların aile dostu Sevil hanım ve eşi Turgay, bir komedyen kadar insanı güldürme yeteneği olan Ümit abi ve eşini sonra Binnaz ve Mehmet kurduğumuz dostluk kervanına katıldılar. Kısa sürede kendimizi bu kafa dengi Türk dostlar arasında bulduk. Hepsinin ortak özlemi Türkiye ve Türk e ait değerlerdi. Bu kadar cana yakın samimi dostu bir anda bulmak bizler için büyük şanstı. Bizler de onlara enteresan gelmiştik. Akşam üzerleri ud ile uğraşmamı öğrenmeleri bir dönüm noktam oldu.

 

Böylece sınırlı repertuarımla akşam sohbetlerinin “Coşkun Sabah ı“ olmuştum. Artık akşamlarımızda dolmuştu. Her gün bir yerde toplanılıyordu. Son derece keyifli geceler ve kalıcı dostluklar kurmuştuk. Ben de sürekli akşamları çalacağım yeni eserleri tespit edip hazırlanıyor böylece repertuarımı geliştiriyordum. Yıllarca gurbette oldukları halde kültürümüzden, değerlerimizden kopmadan kimliklerini koruyan bu değerli dostlarla bir arada olmak mutluluk kaynağımız olmuştu.

 

 

Almanya, Türkiye arasında geliş gidişler iki yıl sürdü. Bu süre zarfında da Frankfurt, Berlin, Lübeck, Hannover şehirlerini görme ve gezme şansı yakaladık. Özellikle Berlin i çok beğendim. Mimarisi, tarihi değerleri ile görülmesi gereken bir şehir olduğunu anladım. Berlin i dört beş kez gezmemize rağmen belki de hala görmediğimiz yerler kalmıştır. Yoğun Berlin turlarımızın sonunda eşimle en büyük keyfimiz “Zoologischer Garten '' istasyonun karşısındaki pastanede meşhur Alman pastası “kasekuchen '' ile kahve içmekti.

 

 

Ürettiğim resimlerle oğlumun evinin duvarlarını süslemiştim. Yaptığım birkaç Elbe nehir resmimden birini bize çok dostane davranışlar sergileyen oğlumun patronuna hediye etmek istemem karşısında oğlum, bu haberin patron tarafından büyük bir sevinçle karşılandığı söyledi. Ancak bu hediye öyle sade bir şekilde verilemeyecekti. Mr. Toyger bir akşam üzeri mini bir tören hazırlatmıştı. Muhtelif ikramlar ve içeceklerin olduğu ve tüm personelin katıldığı partide, yaptığım tablom ofisin duvarına asıldı.

 

 

 

Ailecek çok mutlu ve gururluyduk. İki yıl sonunda oğlum İstanbuldan aldığı iş teklifi ile yurda dönmeye karar verince bizim de otomatikman Almanya maceramız son buldu. Ama geride çok güzel anılar ve hala ilişkilerimizin devam ettiği güzel dostluklar kazanmış olduk.

 

Tanıştığımız, dostluk kurduğumuz herkesin ortak ifadesi bizi hep hüzünlendirdi, hem de mutlu etti:

“BURADA KALSANIZ OLMAZ MIYDI ? … ''

Serdar Taştanoğlu

Dragos Musıki Derneği Başkanı

27 Haziran 2016 Pazartesi

 

  Yorumlar

ZELIHA BETUL HALAC yorum yaptı... Yorum Ekleyin

Bir Yabanci Ulkede Yasam, 03.09.2016

Guzel yorumlatla anilarin dansi,

 

 

GÜLÜMSER FIRAT yorum yaptı...

Güzel Yazı 22.08.2016

Serdar bey , şanslı bir insansınız müzik , resim , şiir bunlara birde yazarlık kabiliyetinizi eklersek gerçekden şanslı buluyorum sizi. Bu özel yetenekler her insan da bulunmuyor maalesef. Hayatı yaşamasını biliyor, gözlemliyor ve insanlara bu güzellikleri yaşayabilmesi için fırsatlar tanımaya çalışıyorsunuz. Sizin ile ve aileniz ile tanışmak fırsatı bulduğum için bende kendimi şanslı hissediyorum. Güzel yazılarınızın devamı dileği ile ...

 

AYŞEN KARADENİZ KOLÇAK yorum yaptı...

SİZ HER YERDE MUTLU OLURSUNUZ... 21.07.2016

Yazılarınız sayesinde karşılaştıgım olaylara, hayata bakış açım değişti. Bunun yanında bulundugunuz yerleri,anılarınızı çok keyifli ve akıcı bir dille yazıyorsunuz.İyi bir takipçiniz oldum. Bir sonraki yazınızı bekliyorum:)

 

VASIL KURTEŞOĞLU yorum yaptı...

Hamburg 09.07.2016

Fevkalade çok beğendim

 

 

ÖMER KALAFAT yorum yaptı...

Gönüllü Turizm Elçisi 08.07.2016

Gönüllü Turizm elçisi misali harika anılar ve yerleri gördük , Teşekkürler

 

 

NURSEVIL SAVCı SÖZER yorum yaptı...

BURADA KALSANIZ OLMAZMI 06.07.2016

Serdar bey bu güzel yazınızda Almanya da oğlunuzun görevi dolayısıyla bulunması emekli oluşunuz ve iş beklentiniz bu arada eşinizle orada uzun süre kalmanız resim yapma hobiniz ile uğraşma fırsatını yaşatmış orada oğlunuzun patronun yaklaşımıyla çevreyi çok iyi tanımanıza neden olmuş bu arada şok edici tabiat olaylar sizi şaşırtsa bile oradaki insanlar bu yaşama uymuş BURADA DİKATTİMİ ÇEKEN TEK ÖZELLİK BU YEŞİL ÖZEL BÖLGELERDE BİLİNÇLİ İNSANLARIN YAŞAMASI TÜRKLERİN AZ OLUŞU VE ORADAKİ İDARİ YÖNETİMİN BU DOĞAL ÖZ YAPIYI BOZMASINA İZİN VERMEYECEĞİ BELLİ YANİ TABİAT HER ŞEYE HAKİM ve İNSANLAR DOĞA CANLILAR MUTLU bu mutlulullar orada yaşayan herkezde var sizin orya uyumunuz ve yaptınız resimler ve patrona jestiniz sizin özel yeteneklerinizle gelişen sevgi çemberi. BU YAZIDAN İBRET benim ülkemde son zamanlarda kentsel dönüşüm diye rantiyecilere teslimeyitini mecburiyetini KABUL ETMİYORUM YEŞİLİ DOĞAYI YAŞAYANLARI ve CANLILARI YOK ETMEK ŞEHİRCİLİK BU DEĞİLDİR ŞUNU BİLİYORUM ALMANYA YEŞİLE ÖNEM ve DEĞER VERİR. BU KURALDIR ARTIK ÜLKEMİN İNANLARI DE SİTE DENEN SEFER TASI EVLERDE YAŞAMAK İSTEMİYOR... ARTIK KAÇIŞ DOĞA EVLERİNE TABİİ BIRAKIRSAK

 

ALİ ALDEMİR yorum yaptı...

Her Yazınız Farklı Güzellikte Ve Keyifli.. 30.06.2016

Serdar Bey,Sayenizde bizde sizinle birlikte anlatmış olduğunuz yerleri gezmiş oluyoruz.Teşekkürler.

 

FERAY yorum yaptı...

Almanya Macerası 28.06.2016

Turizm yazarı olmak böyle birşey galiba,okurken bizde adım adım gezdik havayı soluduk,güzellikleri yaşadık.Yolumuz düşerse zorluk çekmeyecegiz :)

 

FİLİZ YÖRÜK yorum yaptı...

GÜZEL GÖREN YÜREKTİR 28.06.2016

Serdar bey, akıcı anlatımınız ile yine çok güzel anılarınızda sizlerle gibi hissettim kendimi... Bizlerle paylaştığınız anılar, fotoğraflar ve emekleriniz için teşekkürler ve tebrikler... Sevgi ve saygılarımla.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri