AZERBAYCAN ANILARIM II BAKÜ

Aslan Mustafazade bir görüşmemizde bana “ Serdar Efendi buraya ne zaman gelmeyi düşünürsünüz. Hiç oraya gelebilirem demez misinez. “ şeklindeki sorusuna “Neden olmasın Aslan kardeşim “ dedim. " O zeman sizden haber beklirem” dedi. O an itibariyle seyahat planıma başladım. Sevgili eşim, seyahatlerimin değişmez partneri Aysel hanım  hem oradaki yüksek hava sıcaklığının bu seyahate katılmasına uygun olmadığını hem de önceden planladığı anne baba ziyaretini büyüklerine de bildirdiği gibi mazeretler sıralayınca bu seyahate tek başına katılacağım netleşmişti. Azerbaycan’a ülkemizden sadece milli ve yerli havayolu şirketimizin uçuşu olduğunu sandığımdan ilk önce onun sitesini inceledim. Ne yazıkki herzaman heryere olduğu gibi oraya da olan uçak bilet fiyatları  oldukça yüksek rakamla ifade ediliyordu.

Bunu da Aslan ile paylaşınca " Birde bizim havayollarına bakın. Sanırım daha uygun fiyatlı bulacaksınız"  demesi üzerine gerçekten neredeyse bizimkinin yarı fiyatına olan biletlerimi hemen aldıktan sonra Aslan’a müjdemi verdim “ İki ay sonra Bakü’deyim”

İki aylık zaman nedir ki, akıp gitti ve Bakü’ye uçuş günüm geldi çattı. Benim için her yolculuk gizemli bir sandığın açılışı gibi heyecan verdiğinden tatlı heyecanım başlamıştı. Uçakta yanıma genç bir bayan ile kucağında  minik kızı oturdular. Çocukları acaip sevmeme rağmen ne yalan söyleyeyim uçak yolculuklarında yanımda, yakınımda çocuk yolcu var ise  hava basıncının onlarda yarattığı kulak ağrılarına tepki olan istemsiz şekildeki huzursuz davranışları, yüksek perdeden ağlamaları, durmak bilmeyen hırçınlıkları moralimi bozmakla kalmaz beni çok üzer, gerer hatta çocuklarının bu huzursuzluklarının nedenini bilmeyen, öğrenmeyen anlamaya çalışmayan yakınlarının soruna çözüm bulma yerine onları şiddetle azarlanmaları sinirimi bozup, seyahat heyecanımı kaçırdığından yanıma oturan ana kızı görünce  içimden “Eyvah ki eyvah” dedim.

Adının Hira olduğunu öğrendiğim o tatlı güzel kız çocuğu ve annesinin yanında istim üstünde oturup, ağlama seremonisinin başlamasını bekleme sürecine girdim.  Ancak Hira’cık hemen uyudu. Uyandığında benimle sohbet etti ve yolculuğun mutluluğunu bozacak hiçbir şey yapmadığı gibi sıcak kanlılığı ile beni kendine bağladı.

Annesi Bakü’ye aile ziyaretine gittiklerini eşi olan Hira’nın babasının ise bir Anadolu Türk ‘ü genç olduğunu anlattı. Ayrıca ondan Azerbaycan uygun ve ilginç alışveriş ve görülmesi gereken yerler gibi temel konularda önerilerini almam benim ikinci bir şansım oldu. Daha sonraki aylar içinde İstanbul’a döndükten sonra bu güzel kızın İstanbul’daki babası ile de tanışma şansı yakalayarak bu güzel aileyi de dostlar haneme kaydetmiş oldum.

Bakü havaalanına indiğimiz anonsu akabinde tatlı telaşlı çıkış süreci başladı. Ancak uçağın kapısı açıldığında ilk reaksiyonum “ Uçağın çıkış kapısından biz dışarıya mı çıkıyoruz yoksa açılan bir fırının kapağından içeri mi giriyoruz” duygusunu yaşamam şeklinde oldu.

Pasaport kontrolu sonrası çıkış kapısında Aslan ve babası beni bekliyorlardı.Sanırım yaşıtım olan babası Rafik bey, Aslan gibi son derece sıcak samimi biriydi. Hani sanki ilk kez değil de daha önce tanıyormuş gibi his oluşturan insanlar vardır ya işte öylesi bir duygu oluşturdu. Bana evlerine gideceğimizi ailenin tüm fertlerinin beni evde beklediğini  ifade ettiler.  Yeri gelmişken Aslanın annesi Ruhangiz hanım ve babası Bakü'nün bir semtinde, kız kardeşi Günel ve eşi Hikmet ise bir başka semtinde yaşıyorken Aslan eşi Aysel hanım ve oğlu Polat Azerbaycan’ın üçüncü büyük şehri Şeki de yaşamaktaydılar  ve Aslan ailesi ile Baküye beni alıp Şekiye götürmek üzere gelmişlerdi.

Aslanın eşi Aysel hanımla oğlu Polat ile annesi , babası. teyzesi, teyzeoğlu, kız kardeşi Günel hanım ve onun eşi Hikmet kardeşimle tanışmak, onların sıcak karşılamaları ve pozitif enerjilerini hissetmek beni oldukça mutlu etti.

          

                     

       

      

   

Benim için yapılan birbirinden nefis yemeklerin ikram edildiği güzel bir akşam yemeği ve aile fotoğrafların çekimi sonrası kalmam için yapılan bütün ısrara rağmen geceyi geçirmek üzere önceden rezervasyon yaptırdığım otelime geçtim. Ertesi gün Aslan ve eniştesi Hikmet otele gelip beni aldılar. Böylece Bakü’yle tanışma seremonim başlamış oldu. Genelde okurlarım bilir bir şehri tanıma stratejimi tamamen kendime özgü algılarla ve çoğu kez turizmcilerin empozesi dışındaki keşif ve tespitlerim ile oluştururum. Örneğin Bu bazen şehrin ana veya popüler merkezlerinden değil de varoşlarından veya hiç adı geçmeyen semtlerinden başlamadığımı tekraren ifade edebilirim. Ancak bu kez plan yapmam kişisel çabam dışında kaldığı gibi yanımda bu şehrin birden fazla yerlisi olan rehberlerim eşliğinde tanıyacaktım.

  

Bununda keyfi ve rahatlığı yüksek bir tanışma şekliydi. Öncelikle beni genelde kartpostallarda veya tanıtım görsellerinde “Bakü “ karşılığı olarak karşımıza çıkan Bakü panoramasının yer aldığı Bakü liman bölgesinden başladık.

Bakü’nün Hazar Sahili şeridine paralel uzanan Bakü Bulvarı, Deniz Kenarındaki Milli Parkı koruma altına alınan bu bölgede 2012 yılındaki Eurovision Şarkı Yarışması’nın ev sahibini yapan Bakü Kristal Salon, Bakü Dönme Dolap, Azerbaycan Halı Müzesi , Park Bulvar Alışveriş Merkezi, Bakü İş Merkezi ve 5 D Sinema dışında yat kulübü, müzikal çeşme ve çeşitli anıtlar ile heykeller bulunuyordu.

 Denize aşık biri olarak deniz kenarına gelmek mutlu etti. Ancak şunu itiraf etmeliyim ki Kıbrısta yaşamış Antalya, Mersin de tatil yapmış Güneydoğu Anadolu’da bulunmuş Suriye, Lübnan ve Ürdün gibi Ortadoğu’nun güneyindeki sıcak ülkelerde bulunmuş biri olarak Bakü’nün sıcaklığının onlardan daha yüksek ve beni olumsuz etkileyecek  çapta olduğunu asla düşünemezdim. Abartmayayım tam anlamıyla bir çöl sıcağında dolaşılıyor hissindeydim. Sanırım Bakü’ye seyahat dönemi olarak yaz ayını seçmek yanlış bir seçim olmuştu. " Ah Aysel hanım haklıymışsın" diyerek onun kulaklarını sürekli çınlattım. Buraları ilkbahar veya sonbaharda gezmenin çok daha ideal olacağına kanaat getirdim.

Peki bu yeşillik  bitkiler  doğal  ortamın göz alıcı hali nasıl oldu? şeklindeki soruma aldığım yanıtlardan " kordon boyu çevresinin ve milli parkın insan eliyle yani sonradan  aynen  çölde yeşil vaha yaratan sıcak ortadoğu ülkelerinin çabası gibi bir çaba ile oluşturulduğunu öğrendim. Zaten bu yeşil görsel popüler merkezden uzaklaşınca yerini yeşilsizliğe bıraktığını görmek zor olmadı.

Bakü Limanını ve milli parkı ve içindekileri  gördükten sonra buradan  şehir merkezindeki çok eski kuleye geldik.  

 

Kız Kalesi, adlı bu kale "İçeri Şehir" bölümünde yer alan ve Şirvanşahlar Sarayı ile birlikte Unesco Dünya Miras Listesine girdiğini söylediler.  Kız Kalesinin Azerbaycan’ın simgelerinden en çok bilinenlerinden biriymiş. Şehrin en gizemli ve en muhteşem mimarlık abidesi sayılan kalenin iç kısmı sekiz kata ayrılmış durumda. Her bir kat yontma taşlarla inşa edilip kubbe formalı tavanla örtülmüş. Taşla örülü tavanın ortasında daire şeklinde delikler bulunuyor. 8. katın tavanının ortasındaki delikten bakınca 1. katın tabanını görebiliyorsunuz. Nevruz Bayramı şenlikleri her yıl düzenli olarak kale ve çevresindeki meydanda yapıldığını da öğrenmiş oldum.  

  

Oradan yakındaki  Şirvanşahlar Sarayı geçtik. 52 odalı sarayın surları içinde şahın ailesi için bir türbe ve bir saray hamamı şeklinde  ayrılmış. Mimari özellikleriyle dikkat çeken sarayda başka bir dikkat çeken kısım ise 34 basamakla inilen yer altı su deposu. Zamanında sarayın su ihtiyacını tek başına karşılıyormuş. İki katlı Şirvanşahlar Sarayı’nın üst katında şah ve ailesi, alt katında ise devlet işleri için misafirlerin kaldığı yer olarak kullanılıyormuş. İçinde çocuklar eğitim alabilsin diye yaptırılan Keykubad Mescidi ve Şah Mescidi bölümleri olan sarayda “büyük kapı” ismiyle bilinen Murad Darvazası bölümü ise Osmanlı Dönemi’nden kalmaymış.

 

Sırada bir Cami ziyareti vardı. Azerbaycan’ın Bakü’deki tarihi camisi Bibi-Heybet Camii İslam mimarisinin en önemli yansımalarından biri olduğunu anladım. Ukeyma Hanum’un türbesini de kapsayan cami bugün bölgedeki Müslümanlar için manevi bir merkez haline gelmiş durumda. 1840’lı yıllarda camiyi ziyaret eden ünlü Fransız yazar Alexandre Dumas “Dünya” kitabında cami için “Cami kısırlık yaşayan kadınlar için ibadet yeri. Buraya yürüyerek geliyorlar, ibadet ediyorlar ve bir yıl içinde hamile kalma yetisini kazanıyorlar” cümlelerini kullanmış. Dumas’ın ziyaretinden sonra cami için kullandığı “Fatima’nın camisi” ifadesi yerel halk tarafından da benimsenmiş ve o günden sonra bu şekilde söylenmeye başlanmış.

 

 

Buraya yakın Devlet Bayrağı Meydanına geçtik. Azerbaycan’da en çok ilgi gören yerlerden biri olan Guinness Rekorlar Kitabına geçmiş olan bir meydanı da böylece görmüş oldum. Ayrıca dünya üzerindeki “En Uzun Bayrak” seçilen bayrak yine şehrin bu ana meydanında bulunuyor.

Bunların çok yakında gördüğüm değişik mimari şeklindeki binaları detayını sorduğumda Aslan ve Hikmet şöyle anlattılar. "Bu binalar 2013 yılında “En İyi Otel ve Turizm Kompleksi” ödülü aldılar. Üç  kuleden oluşan bu yapının dış kısmının tamamı LED ekranlarla kaplıdır. İngilizce ismi “Flame Towers” olan Alev Kuleleri, zamanında birçok uluslararası TV belgesellerine konu olmuştur. İçinde apartmanlardan ofislere ve otelleri barındıran bu kuleler  Azerbaycan’ın en uzun binalarıdır."

 

  

Oradan Bakü Şehitler hıyabanına geçtik. Bir Türk olarak  şehit düşen soydaşlarımızın yer aldığı  bu şehitlik ziyareti  beni çok  etkiledi. Şehitler Hiyabanı" (Azeri Türkçesi ile yazılışı "Şəhidlər Xiyabanı" olan burası hakkında şunları öğrendim. 1918 Rus-Azeri ihtilafı sırasında Osmanlı İmparatorluğunca Azerbaycan’a gönderilen ama oradaki çatışmalarda şehit düşen 1130 Türk Askerinin burada yattıkları. Bu kahramanlar sayesinde savaşı Rus Ordusunun kaybettiğini öğrendim. 1924-1990 yılları arasında Bolşevikler "Hiyaban" adını değiştirmiş buraya  eğlence kompleksleri yaparak adını "Dağüstü Park" adını vermişler. Çevresinde ulu çınarlar bulunan, 27 metreye 72 metre boyutlarındaki dikdörtgen Şehitlik Alanı, Azeri halkı için manevi değeri olan bir şehir parkının girişinde konumlanmış. Yakın çevresinde tarihi bir cami ve türbe yer almakta. Ancak  Azeri Türklerince "Kara Ocak" denilen  1990 olayından sonra Ruslar tarafından şehit edilen yüz küsur cenaze de buraya defnedildikten sonra bu alana tekrar "Şehitler Hiyabanı" adı verilmiş .

  

Doğum ve şehit edilme tarihlerinden ne kadar genç olduklarını gördüğüm yüzlerce şehidin  yer aldığı bu şehitlikte duygusal anlar yaşamamak mümkün değil. Birçok şehidin fotoğrafı siyah granit taşlara nakşedilmiş. 

Sanırım  öğle saatlerini çoktan geride bırakmıştık  hepimizin çok acıktığı ortadaydı. Aslan bana “Efendi ! öğlen ne yemek almak istersiniz. Kebap türü bir şeyler mi ? yoksa sulu yemek mi ? şeklindeki sorusuna  hiç tereddütsüz “ eğer sulu yemek ile ev yemeği kastediyorsan tercihimdir.”  dedim “Evet. ev yemeği ama bu yer oldukça salaş genelde işçilerin yemek yediği  bir mekandır ve bu yer bir akrabama aittir. Bunu size baştan açıklamak isterim”  dedi.

   

 

Ben içinde gurmeler dolu bir sülaleden geldiğimden  lezzetli  ev yemeklerini  ayaküstü atıştırmalıklara özellikle fastfoodlara tercih ettiğimden hemen onayladım. Zaten  lezzetli yemeklerin uzun yol sürücülerinin  mola noktaları ile sanayi bölgelerinin tam içinde yer aldığını iyi bildiğimden  buralara da çok alışkın olduğumdan yerin salaş olması asla tercihimi değiştiremezdi. En önemli kriterim mekanın temizliği olmasına rağmen onunda istediğim kriterlerde olamayacağını bildiğimden fazlaca düşünmemeye çalışarak çözdüm. Denetçi olarak görev yaptığım dönemlerde dışarısından oldukça şık ve kaliteli görülen restoran  veya  diğer gıda satışı yapan lokanta,  kafe,  börekçi, tatlıcı, pastane, fırın gibi yerlerin görülmeyen mutfak veya üretim yerlerinin  nasıl korkunç, iğrenç  olduğunu gördükten sonra bazen aylarca dışarıda bir şey yememeye yemin edip ancak bir süre sonra  unutup eski alışkanlığına döndüğümden bu kez de sadece “ menüde ne yemekler var acaba’ya” odaklandım. Aslanın eksiği vardı, fazlası yoktu. Lokanta sahibi ve aşçısı olan akrabası o kadar lezzetli yemekler sundu ki tam anlamı ile tabakları süpürdük aynen çocukken sevdiğimiz yemeği bitirmek için son hamlelerde ekmekle neredeyse tabağa cila yaparcasına sıyırdığımız gibi.

Çok yorgun ama çok mutlu bir ruh halinde otelime bırakıldım. Otelde odama geçmeden önce resepsiyondaki görevi yanında bana kahvaltı ve içecek servisi yapan Türkiyeyi çok merak eden Enver isimli gençle sohbet ettik. Çok sevdiğim rahmetli dayımın isimdaşı olan genç Türkiye hakkında merak ettiği herşeyi sordu. Sanırım yanıtlarımdan ve onunla sohbet etmemden çok memnun kalmıştı. Bana "Gelin duvardaki Melek kanatlarıyla bir hatıra fotografınızı çekeyim"  dedi. Bende " Enver kardeşim benden olsa olsa ya Azrail ya da Cebrail olabilir dedim " ama yinede fotoğraflarımı çekti.

 

 

Ertesi gün

Aslan Kültürel ağırlıklı bir program hazırlamıştı. Bana "Serdar efendi! size bugün Azerbaycan Halı Müzesini, Azerbaycan Ulusal Güzel Sanatlar Merkezini, Azerbaycan Edebiyatı Müzesini, Minyatür Kitap Müzesini, Televizyon Kulesini, Targovi Caddesini gezdireceğim. Zamanımız kalır ve de isterseniz, arzu ederseniz sizi mezun olduğum okulum Bakü Konservatuarına  götürmek isterim" dedi . Bu muhteşem programa ne denebilirdi ki . Bende "Allah" dedim.

 

 

İtiraf etmem gerekirse; Azerbaycanın halılarının dünya çapında ünlü olduğunu bilmiyordum. Oysa Türk ve İran halılarının şöhretini bilmeyen yoktur.  Azerbaycan Halı Müzesi Bakü’deki en önemli müzelerden biriymiş. İçinde 6.000’den fazla halı sergilenen bu müzeye Ülkenin ünlü ressamı ve halıcısı Letif Kerimov sayesinde inşasına başlandığı için müzeye ünlü sanatçının adı verilmiş. Bu müzenin dünyada bir ilk ve aynı zamanda en büyük halı müzesi olduğunu öğrendim. Müze binasının rulo yapılmış halı şeklindeki çatısı oldukça ilginçti.

Buradan yürüyerek Ulusal Güzel Sanatlar Merkezine geldik.  Bu Müze Azerbaycan’ın en büyük sanat müzesi.  “De Bur Sarayı” ve “Mariinski Kız Lisesi” isimli iki neoklasik binadan oluşan müze Azeri tiyatro sanatçısı Rüstem Mustafayev’in adını almış. Azerbaycan dışında Batı Avrupa, Rusya ve Doğu sanatının farklı dönemlerini kapsayan müzenin koleksiyonunda çizimden tabloya, gravürden heykele 15.000’in üzerinde sanat eseri sergileniyor. İlk binada yedi oda İtalyan, Fransız, Hollandalı, Alman ve Polonyalı sanatçıların eserleri içeren Batı Avrupa’ya ayrılmış, diğer on oda ise Rus sanatına ayrılmış. İkinci binada ise Türk, Çin, Japon ve İran sanatını temsil eden Doğu sanatına ayrılmış.

Bu iki müzeyi seri bir şekilde gezdikten sonra  bir kafede kahve molası çok iyi geldi. Yeniden bir enerji topladıktan sonra bakışlarımla Aslan'a "nerede kalmıştık" der gibiydim. Bunu hisseden Aslan "hadi şimdi arabaya" dedi. 

Kısa bir süre sonra Bakü Televizyon Kulesi önünde durdu. Kuleye mi çıkacağız yoksa derken bulunduğumuz saatin ziyaretçilere kapalı olduğunu öğrendik. Ancak  bina hakkında şu bilgileri edinmiş oldum.  62. katında dönen bir restoran bulunan Azeri TV Kulesi’nde zaman zaman belirli aktiviteler için farklı ışıklandırmalar yapılıyormuş. 2004’ten beri her yeni yılda çeşitli aydınlatmalarla renk cümbüşü sunan kule Azerbaycan bayrağındaki mavi, kırmızı ve yeşil renklerine boyanıyor. 310 metre ile Azerbaycan’ın en yüksek yapısı ve Kafkasya’nın en yüksek betonarme binası olarak bilinen bu televizyon Kulesi genellikle Bakü’de çekilen filmlerin çekimlerinde mekan olarak  kullanılıyormuş.

 

 

Sırada Targovi Caddesi ve iki müzenin olduğunu öğrendim. Targovi Caddesi, aynen İstanbul’daki İstiklal caddesi,  Ankara’daki Sakarya caddesi, İzmit'teki Fethiye caddesi gibi olup trafiğe kapalı ve birbirinden güzel mimariye sahip binalar yer  almaktaydı. Azerilerin “Targovu” ismini kullandığı ve dekorasyonuyla da güzel bir ambiyans yaratan cadde de yeme içme ve alışveriş için çokça yer mevcuttu. Burada en popüler restoranların  Türk restoranları olduğunu öğrendim.

 

 

Azerbaycan Edebiyatı Müzesi. Bu müzeden önce sizlere Azeri Türklüğü için çok önem taşıyan Nizami Gencevi’den bahsetmem gerekiyor. Azerbaycanın gence şehrinde doğan eserlerini Farsça yazan büyük bir edebiyatçıdır Nizami Gencevi Azeriler için büyük önem taşımaktadır onun adına bu edebiyat müzesi açılmıştır. En önemli objesi Nizami’nin İskendername’si olan müzenin 30 ana salonu ve 10 ek salonunda toplam 3.000’den fazla portre, yontu, minyatür, kitap, el yazması, resim, hatıra ve diğer objeler sergilenmekteydi. Tabi burayı detayla gezmek isteyenlere bizim gibi bir saat değil sanırım üç gün gereklidir.

Minyatür Kitap Müzesine giderken dugulanmadım desem yalan olur. Zira ablamın rahmetli eşi İran Azeri Türkü'ydü doktor olmasının yanında  minyatür eserlerde gerçekleştirmiş değerli bir ressamdı. Zeki Müren, Sakıp Sabancı, Türkan Şoray, Bedrettin Dalan gibi ünlülerin yağlıboya portrelerini yapıp bizzat kendilerine sunduğu resim sergilerinde bulunarak o anları yaşadığım sahneler gözümün önüne geldi. Özellikle ihtisası olan minyatür sanatı bana   eniştem rahmetli dr. Ali Rızayı hatırlattı. Bu vesile ile "Mekanı cennet olsun". 

  

Bakü'deki bu müzenin yine Dünyanın ilk ve tek Minyatür Kitap Müzesi! en büyük minyatür kitap koleksiyonu olduğu için de Guinness Rekorlar Kitabı’na girdiğini öğrendim. Müzede 7.5 santimetreden küçük kitaplar minyatür sayılıyor. Toplamda 5.600 kitap yer almaktaymış. Minyatür kitaplar dışında sadece büyüteçle okunabilen mikro kitaplar da vardı. Atatürk’ümüzün Nutuk’unun da bulunduğu müzede 17. yüzyıldan kalma Kuran-ı Kerim de yer almaktaydı.

   

 

Bütün bu harkülade kültür gezisinden sonra  yorulmadım desem yalan olur. Ancak  Aslanın “Serdar efendi yorulmadıysanız!! sizi mezun olduğum okulum Bakü konservatuarına da götürmemi ister misin?"  şeklindeki teklifini de hiç tereddütsüz kabul ettim. Müzikle ilgili birçok kişinin bildiği üzere Azerbaycan’da müzik eğitimi hem yaygın hem de çok kalitelidir. Her evde muhakak bir enstrüman ve onu icra eden bulunur.

 

 

 

Bunun temel sebebi de bu işi çok ciddi şekilde ele alıp alt yapıyı hazırlayan Rus hakimiyeti  altında yaşamış olmalarından kaynaklanmaktadır. Konservatuarı görmek çok mutlu etti.  Bazı salonlardan gelen provalar muhteşemdi. Kapıdan dinlemek bile büyük zevk verdi. Bestelerini duyduğum yada duymadığım birçok önemli Azeri sanatçının fotoğrafları ve biyografilerini inceleyip fotoğraflar çektirdim.

Buradan ayrıldıktan sonra  Aslan arabasıyla  neredeyse tüm Bakü'yü görmemi sağlayan genel bir büyük bir araba turu  attık. Bu detaylı arabayla yaptığımız tur sayesinde  neredeyse tüm  Bakü'yü yakınen detaylı görmüş oldum. Aslan'ın arabasında çaldığı CD'de o kadar muhteşem şarkılar vardı ki o müzikler eşliğinde Bakü şehir turu daha da muhteşemleşti.

Ertesi gün Şekiye gidilecekti. Dinlenmem için beni otele bıraktılar. Otele girerken "Çay gelsin türküsü " dilime  yerleşmişti bile bütün gece içimden onu söyleyip durdum. Hatta odama geçmeden önce Enver'e mini bir gösteri yaptım. Zavallı o kadar iyi niyetliydi ki belki çay içmeyi ima ediyor olabilirim diye bana çay servis etmez mi . Koca demliği içince ne uyukum kaldı ne yorgunluk.

ÇAY GELSİN TÜRKÜSÜ

Armudu istikanda çay

Üregimiz yananda çay

Aranlısan dağlısan çay çay çay

Etirlisan dağlısan çay çay çay

Herkese gelse gonah

Lazım değil soruşmah

Gelsin yemehten gabah çay çay çay

Gışın garlı savunda

Yayda gırda bayırda

Gezir ne sorağında çay çay çay

 

Bir sonraki yazımda  Bakü Şeki yolculuğumu ve Şeki anılarımı paylaşacağım.

Sevgilerimle

Serdar TAŞTANOĞLU

19.03.2021

41 Yorum

Aydın Çetinkaya

Aydın Çetinkaya

19 Mart 2021
Ne muhteşem bir sunum Serdar kardeşim.Anlatılanla görmüş gibi olursun böyle olsa gerek.Sonsuz teşekkürker...
Filiz Alkan

Filiz Alkan

19 Mart 2021
Anılarınızı çok güzel bir ifade ile anlatıyorsunuz.Okurken ben de geziyorum sanki.Dernek olarak bir gezi düzenler misiniz .Kaleminize sağlık
Derya Şahinalp

Derya Şahinalp

19 Mart 2021
Çok güzel anlatmışsınız Serdar bey,resimlerlerle anlatım birleşince ben de geziye katıldım
Hafize Erol

Hafize Erol

19 Mart 2021
Başkanım sizin anılarınızı okurken resmen bende oraları gezip görmüş gibi hissediyorum. Kaleminize sağlık bir sonraki yazınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Hoşça ve sağlıkla kalın
Cengiz Cengiz

Cengiz Cengiz

19 Mart 2021
Aziz kardeşim muhteşem Bi yazı seyahat yapmışsın özendim veeee kıskandım yolun açık olsun selamlar serdar benide Baküye götür.
Ayşegül Altın

Ayşegül Altın

19 Mart 2021
Çook güzel
Gülşen Ayrancıo

Gülşen Ayrancıo

19 Mart 2021
Ne güzel anılar Hocam
Ümran özbey

Ümran özbey

19 Mart 2021
Bakü' nün güzel şehir olduğunu gezenlerden duyduğumuz kadarı ile bilirdim. İnsan gıpta ediyor. Şehir planında yerleşım ,nizam , binalar çok sistemli bunun yanında tarihe verilen önem. Bunlarıda sanal gezer gibi öğrendik. Elimiz bir gezi ve konsere uzanır inşallah.
Cihat Hırçın

Cihat Hırçın

19 Mart 2021
Degerli dost sanata sanatciya gercek değeri veren insan olarak sizi yürekten kutlarim....Inanin hiç abartmiyorum...Azerbaycan hatiralarinizi öyle guzel yazmissiniz ki her satirini hazmet icin dikkatlice okudum...Oralari sizinle beraber gezmis gibi oldum...Elinize sağlik iyi ki sizi tanidim...Medeni ve sanata deger veren bir insan olarak sizinle gurur duyuyorum....Sizinle tanişmayi umudla bekliyorum....
Gulten Aydeniz

Gulten Aydeniz

19 Mart 2021
Nefesimi tutarak heyecan içinde okuduğumda, inanın sizinle birlikte yoruldum , dinlendim, ve çay içtim.. Ne kadar güzel insanlar. Cok guzel muhteşem dostluklar. O insanları çok sevdim. Cok teşekkürler.
Celalet

Celalet

19 Mart 2021
Tum zengin guzelliklere malik olan Azerbaycani gormek sizlerede Nasip olmus. Ne mutlu bizlere ki o, guzel anilari bizlerle paylastiz. Teşekkurler hocam
Elif Korkmaz

Elif Korkmaz

19 Mart 2021
Kaleminize sağlık sayın hocam selamlar sevgiler
Mualla SARIKAYA

Mualla SARIKAYA

19 Mart 2021
Yüreğine sağlık çok güzel olmuş devamını dilerim herşey güzel gönlünce olsun selamlar
Ülker Orucova

Ülker Orucova

19 Mart 2021
Hocam elinize, yüreğinize, ayağınıza sağlık. Ne güzel anılar biriktirmişsiniz Aslan hocamla. İyi ki, siz tanışmışsınız, benimde sizi tanıma fırsatım olmuş
DİLEK

DİLEK

19 Mart 2021
O kadar güzel anlattınız ki adeta gitmiş gibi olduk , çok teşekkür ediyorum kaleminize sağlık
Suna Gülgüden

Suna Gülgüden

19 Mart 2021
Serdar hocam muhteşem bir kültür gezisi olmuş!! Tarihi yerleri, mimarisi, yemekleriyle harika bir şehir Bakü. İyi ki gitmişsiniz, oraları görmüşsünüz ve bize anlattınız. Biz de bilgilenmiş olduk sayenizde. Bana göre de en güzel gezme yürüyerek oluyor. Arabayla da dolaşıp, bütün şehri dolaşmışsınız. İşte dostluk insana böyle güzel kapılar açıyor. TATLI DİL, GÜLER YÜZ!! Gerisi boş bu dünyada!! TEBRİK EDİYORUM BU GÜZEL YAZINIZ ÇİN!
Milad Azadkerda

Milad Azadkerda

19 Mart 2021
Çok teşekkür ederim, seyahat deneyiminizi okumaktan zevk aldım. Yemeklerin fotoğraflarını da beğendim, yemek mutfağının da İran mutfağına çok benzediğini fark ettim.Yazma şeklinizden keyif alıyorum, teşekkür ederim
Fahire Prizren

Fahire Prizren

19 Mart 2021
Çok güzel bir yolculuk.Dunyada iyi insanlar var. Mutluluk,sevgi ve saygı en güzel seydir. Bu geziniz kaç gün sürdü.
Nilüfer Sönmez

Nilüfer Sönmez

19 Mart 2021
tebrik ederim hocam
Nilgün tezer

Nilgün tezer

19 Mart 2021
Adeta ben Bakü'ye gitmiş gibi oldum. Kaleminize sağlık...
Hüseyin Gürsev

Hüseyin Gürsev

19 Mart 2021
Sayenizde Bakü"yü gezmiş, görmüş kadar oldum Serdar bey.
Mustafa Bülbül

Mustafa Bülbül

19 Mart 2021
Ellerine sağlık Serdarcım.
Semra Türel

Semra Türel

19 Mart 2021
Uzaklari yakina getiren altin kaleminize saglik Harika Sevgilerimle Semra Türel
Hikmet

Hikmet

20 Mart 2021
Eyvallah, Serdar hocam. Ellerinize sağlık. Çok güzel yazmışsınız. Gelecekde yeniden buluşacağız inşallah. Saygılar ve hürmetler.
Cihan URTEKİN

Cihan URTEKİN

20 Mart 2021
Çok güzel. Özellikle Alexandre Dumas bilgisi ilgi çekici oralara gittiğini bilmiyordum.
Ayşe gücün

Ayşe gücün

20 Mart 2021
Sağolun hocam yine bilgilendim üçüncü bölümü bekliyorum
ERTUĞRUL ÖZBAĞ

ERTUĞRUL ÖZBAĞ

20 Mart 2021
Bende iki kere gittim, sanki bir Türkİye de bir şehre gitmiş gibisiniz ,bir çok gelenek ve kelimeler eski orjinal liğini kaybetmemiş gibi çok duygulandım.Türk lük bir uygarlık dünyanın en eski uygarlığı ,bunu Çin de Şhangai de uygur Türk lerin de de gördüm. Serdar bey çok teşekkürler ,bu pandemi bitsin ekip olarak gidelim oralara.
Zeynep Nesligül

Zeynep Nesligül

20 Mart 2021
Kalemine sağlık
Nurdan Erakıncı

Nurdan Erakıncı

20 Mart 2021
Serdar hocam harika bir gezi olmuş.. Yazınızı heyecanla ve tebessüm ederek okudum. Kaleminize sağlık. Saygı ve sevgilerimle..
Halit Çalışkan

Halit Çalışkan

20 Mart 2021
Serdar hocam yine siz gezdiniz biz yorulduk harika bir yazınızı güzel kaleminizden okurken Bakü yü görmüş gibi olduk beraber gittiğimiz zaman da varoşları gezeriz çay türküsünün müziğini dersler başladığı zaman dinlemek umuduyla 3. gezi yazınızı merakla bekliyoruz
Günel

Günel

20 Mart 2021
Coook buyuk zevkle oxudum Cox da guzel hissler yasadim okudukca Lutfen yine gelin buralara Artik viza da yok Amma bu defe Aysel hanimi da getirin
Kadriye baysa

Kadriye baysa

20 Mart 2021
Kaleminize, yüreğinize sağlık serdar bey, muhteşem anlatımla bizlerde oralara gitmiş kadar olduk,sevgiler ve saygılar......
Neşe Terazi

Neşe Terazi

20 Mart 2021
Sevgili Serdar.. Değerli yazını, büyük bir iştahla, bir solukta okudum. Çok görmek istediğim bır ülke. Sayende, sanatı, kültürü, müzeleri, coğrafi özellıkleri hakkında çok güzel bilgilendık. Kalemine sağlık.. Yazılarını beklıyoruz. Sevgıler..
Ahmet Türkoğlu

Ahmet Türkoğlu

21 Mart 2021
Merhaba Değerli Hocam. Bizi de gezdirğiniz için borcumuz ne kadardır... Benim de çok gezip- görmek isterim... Kurtuluş Savaşımızda da çok yardım etmişlerdir. ERMENİ İDDİALARINA KARŞI, MÜZİKLİ AYDINLANMALAR adlı - Naçizane-projemde çerçevesini çizdiğim 20 civarı eser arasında en az birkaç eser de SEVGİLİ AZERİ KARDEŞLERİMİZ in acılarını da dile getirmeli diye düşünüyorum. Çünki sadece Çarlık değil, Sovyet Rusyası da Ermenilere; Sevgili Azeri Kardeşlerimizi, vatanlarını peşkeş çek işlerdir, kurban etmişlerdir. Yani -maalesef- özellikle Hristiyan aleminin de desteklerini bilerek, kasden sürdürdükleri ERMENİ YALANLARININ, TAM TERSİ; SADECE TÜRKİYE' MİZDE DEĞİL, AZERBAYCAN' IMIZDA DA YAŞANMIŞDIR. Sovyet yıkılırken, GORBAÇOV da, En sonuncusu da malumdur: Sözde oralardan çekilirken, silahlarını Ermenilere bırakarak, HOCALI KATLİAMININ da mimarı olmuşdur... ... ÇOK DİLLİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR, -SANAT OLDUĞU İÇİN DE- SINIRLARI KOLAYCA AŞABİLECEK bu projede AZERİ HÜSRANI dile getirilmeli diyorum... ... Aleyhimizde yapılmış GECE YARISI EKSPRESİ nin kötü etkilerinin halen sürmekte olduğu bilinmektedir... Yaşadığımız mezalimleri, haksızlıkları, sanatla anlatmak zamanı geçmemeli... Hatta birkaç hazır, ya da yazacakları Şiirleri müziklendirmeye Değerli Serdar Taştan Hocamızın da katkıları çok şık olur bence... Saygı Dolu Sevgiler sunuyorum, keza Değerli takipçileriniz....
Ayşe Zerrin Kal

Ayşe Zerrin Kal

21 Mart 2021
Çok güzel,tebrik ederim Serdar bey,ben de gitmek istiyorum,hastalık bitsin,Bilgi edindim,selamlar
Gülşen TEMEL

Gülşen TEMEL

21 Mart 2021
Serdar bey, gönderdiğiniz bu güzel yazınız ve ya
Melek Vardar

Melek Vardar

22 Mart 2021
Çok güzel sizinle gezmiş olduk. hocam çok sağolun
Oktay Cakar

Oktay Cakar

23 Mart 2021
Iyice detay aldatılmış bir çalışma tebrikler başarılar dilerim.
Birgül Çetin

Birgül Çetin

23 Mart 2021
Sanki Azerbaycan turundaki ve mihmandarimiz sizsiniz. Ne kadar güzel anlatım. Teşekkürler..
Erkut Koçyiğit

Erkut Koçyiğit

03 Nisan 2021
Serdar Bey,bir solukta bu harika anılarınızı okumaya çalıstım bilahare sindire sindire okuyacağïm..ilk intibam olarak muhteşem..bilvesile sonsuz teşekkürlerimi sunarken sizinle tanışmanın da gururunu yaşadım.
Anvar Mirzaeff

Anvar Mirzaeff

20 Nisan 2021
Çok güzel ! Çok teşekkür ederim dikkatiniz için Bendende bahsetmişsiniz. Çok mutlu oldum.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri