HAYKIRSAK DUYAN YOK…

 “Yangınn  , yangınnn kalkın çocuklar…” 

       Rüya mı görüyordu, sesler gerçek miydi algılayamadı. Odasının kapısı açılıp “kalk kızım yanıyorrr” diyen telaş içindeki annesini şöylece bir seçebildi. Hemen fırladı yataktan salona doğru koşarken bir anda alevlerin yüzüne doğru geldiğini hissetti. Tüm kızıllık salon camına vurmuştu. Saat gecenin üçüydü. Bir müddet salon camından alevleri seyretti. Kitlenmiş kalmıştı. Yolun karşısında hayran olduğu köşk cayır cayır yanıyordu. Çok sürmedi itfaiyenin gelmesi. Siren sesleri, mahalle halkının feryatları,  köpeklerin havlaması bir film gibi seyrediyordu. Ahşap olan bina kısa zamanda kül olmuştu zaten.  

    Köşkün sahibi Hamiyet teyzeyi düşündü. Hissediyor muydu acaba ömrünün geçtiği yuvasının kül olduğunu? Küçükken köşkün bahçesinde olmayı çok severdi. Hamiyet teyze sert mizaçlı görünürdü. Hemen yüz vermezdi öyle. Tanıdıkça severdiniz kendisini. Şanslıysanız da tanımanıza izin verirdi. Hamiyet teyzenin babası sevilen, sözü geçen bir esnaftı. Eminönü’nde dükkanı vardı. Hizmetçiler, dadılar ile büyümüştü. İyi bir eğitim almıştı. Piyano çalmayı çok seviyordu. Zaman zaman minik konserler veriyordu sevdiği insanlara.” İyi bir insandı, beni hiç üzmedi, şefkat doluydu ama aşkı hiç tatmadım “ diye bahsederdi rahmetli eşinden. Evlenmesi için babasının tek şartı vardı. “Annesinin vefatından sonra kızım benim her şeyim. Ondan da ayrılmaya dayanamam. Evlendikten sonra da burada oturursanız olur” demişti. Eşi karşı çıkmamış, Hamiyet teyzeye olan sevgisi ile bu teklifi kabul etmişti. Bir oğlu olmuştu. Tahsil için gittiği yurt dışından bir daha dönmemiş, orada evlenmiş ve bir trafik kazası neticesi vefat etmişti. Hamiyet teyze”  gelmese de iyi ve mutlu olduğunu biliyordum, yıllarca bununla teselli buldum. Artık temelli gitti “ diyerek eriyip, bitmiş, çok geçmeden de hayata gözlerini kapatmıştı. İlk kez o zaman hissetmişti. Yaşamaktan vazgeçen insanların öldüğünü.   

Köşk yıllarca boş kaldı. Camın önünde oturup çocukluk günlerini yad ederdi, köşkün bahçesinde koşar oynar, Hamiyet teyze ile sohbetlerine devam ederdi hayalinde. Yanıp kül olmuştu köşk ile hayalleri de.  

Çok geçmeden her şey ortaya çıkmıştı dozerler kapıya dayanıp temel atma çalışmalarına başlayınca. Köşk tarihi eser statüsünde olduğu için mirasçıların işine yaramıyordu. Bir müddet sonra koca bir beton yığını gözüküyordu camın önüne oturduğunda.  

  Şimdi ise ülkenin dört bir yanı alevler içindeydi. Yıllar önce tanık olduğu yangın içini öyle bir kavurmuştu ki, şu an hissettiklerinin yanında o kavrulmanın bir hiç olduğunu anladı.

Ayla BEŞER

31.07.2021

2 Yorum

Halit Çalışkan

Halit Çalışkan

31 Temmuz 2021
Ayla hanım ormanlarımızın yakıldığı bu günlerde bu hikayen cuk diye oturmuş tebrikler
Gulten Aydeniz

Gulten Aydeniz

03 Agustos 2021
Betonlasmanin acımasızlığı gözler önüne seren hüzünlü bir hikaye. Etkilenmemek mümkün değil. Yanan can veren ormanlarımız için canim acıyarak ve çaresizlik içinde kahroluyorum. Cok teşekkürler.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri