KINAMA

   Acaba sanane Remziye halamın mutfakta nasıl iş yaptığından? Tezgaha da dayanır, üstünü de ıslatır. Kadın nasıl rahat ediyorsa öyle çalışır. Hiç susmadın be anacım. Haa noldu sanki. Remziye halayı mı değiştirdin? Yooo sadece benim onun gibi olmamı sağladın.

-Anne ne söylenip duruyorsun? 

Kızı mutfak kapısında belirmiş hayretle kendisine bakıyordu. 

-Farkında değilsin 10 dakikadır seni seyrediyorum. Halanla ve annenle derdin ne acaba ?

-Aman ne derdim olacak, anneannene söylenip duruyorum işte. Yok bir şey .

-İyi, sakinleş artık, kadın öleli 15 yıl oldu, duymaz seni biliyorsun derken gülerek gitti kızı.

Sahi ne çabuk geçmişti yıllar. Annesi vefat ettiğinde halası çok üzülmüştü. "Ahh Meliha erken gittin" diye diye ağlamıştı hep.

Annesi babası ile evlenmeden önce aynı mahallede komşuymuşlar. Remziye halası ile annesi zaman içerisinde arkadaş olmuşlar. Aslında halası annesinden birkaç yaş büyük olmasına rağmen iyi anlaşıyorlarmış. İlk yıllarda babasını hiç görmemiş. Sonradan öğrendiğine göre   babası o sıralar yurt dışında kendi amcasının yanında çalışıyormuş." Kısmet işte" derdi annesi." Herkes yurt dışına çıkmaya çalışırken baban benimle tanıştıktan sonra memlekete geri döndü. Burada bir düzen kurmaya çalıştı." Seni vermezler gurbet ellere, sen olmadıktan sonra bana da dar gelir oralar demiş, annesinin gönlünde iyice taht kurmuştu.

Huzurlu bir hayat yaşamışlardı. Bir ablası ve bir abisi vardı. İkisi de babasının sağlığında evlenmişti. Kendisi ise tabiri_i caizse tekne kazıntısıydı :) Abisi ile arasında 10 yaş vardı. Ablası daha da büyüktü. Babasının vefatından sonra annesi " seni iyi ki doğurmuşum, ne güzel yoldaş oldun bana, tek başıma kalacaktım" der, kucağına yatırır, saçlarını okşar severdi zaman zaman. 

Akşam yemekten sonra kızı yanaştı kanepeye, yattı kucağına" hadi bakalım Esma Sultan anlat bakalım halanla derdini "diyerek  dinlemeye başladı. 

" Yok kızım ne derdim olacak, çok severim halamı biliyorsun. Çok saf, iyi niyetli güzel yürekli bir kadındı." Bir yandan da kızının saçlarını okşamaya başladı. Kendi annesi gelmişti aklına. Gözlerinde biriken yaşları geri itti. Ağlamanın sırası değil dedi kendi kendine.  

"Şimdi var ya, benim Remziye halam mutfakta çok marifetliydi, neler neler yapardı aklın durur. İçli köfteler mantılar, baklavalar. Annem ile birlikte mutfakta oldukları zaman çok eğlenirdim. Annemin disiplini, halamın rahatlığı ile karşılınca çıldırırdı." Remziye şu tezgâhtan biraz uzak uzak dur, bak üstün başın yine sırılsıklam oldu." En çok kullandığı cümle buydu anemin. Halacım da " tamam bir şey olmaz " diyerek işine devam ederdi. Bazen  Hacivat ile Karagöz  gibi görürdüm onları. Birbiri ile bu kadar iyi anlaşan , ama bu kadarda zıt karakterde gelin - görümce olamazdı hayatta. Bugün niye söyleniyordum dersen? Annem halama söylene söylene beni halam gibi yaptı. Kınama arkadaş, sanane Allah Allah. Herkes senin gibi düzenli-tertipli olmak zorunda mı, değil mi ama ? 

Birden gözünün önüne annesinin mutfaktan çıkmış hali geldi. Cidden mutfaktan iş yapıp çıktığında gider muhakkak üstünü değiştirirdi. Çaktırmadan için için gülümsedi. 

" Tabi annecim haklısın, herkes nasıl rahat ederse öyle çalışmalı." Annesi gitmişti gerilere. Anlatıyordu, halasını, babasını, küçüklüklerini. Masal gibi geliyordu. Her seferinde aynı şeyleri dinliyor olmak sıkmıyordu da kendisini. 

 " Bak sen bunu hatırlamazsın" diyerek başladı annesi yeni cümleye. Doğruldu birden, bu kadar yıl içinde anlatılanlardan hatırlamadığı ne olabilirdi ki acaba ? 

" Babam öldüğü zaman  annem  perişan olmuştu. Onu teselli etmekten kendi acımızı yaşayamadık dersem yeridir. Bir kaç gün geçmişti ve bir akşam oturuyorduk. Annem, halam ve iki teyzem. Anneciğim yine iki gözü iki çeşme babama ağıt yakarken Remziye halam  gözleri  yaşlı ;

-Kııızzz Meliha var ya , hani seni Mustafa'dan önce Tahsin istemişti ya , iyiki onunla evlenmemişsin. " dedi. Annem ağlarken bir anda  

- Niye ki ne alakası var şimdi Remziye " diye sert bir sesle çıkıştı halama. 

-Öyle deme ama,Tahsin öleli üç sene oldu, onunla evlensen üç sene önce dul kalacaktın. Bacım senin kaderinde varmış dul kalmak  napacan ? 

Halamın cümlesi bittiğinde ağıt yakarak ağlayan annem, teyzelerim ve  beni bir gülme krizi tuttu. Camları kapatmak zorunda kalmıştık. Remziye halam halen " yazık sana genç yaşta kaldın " diyerek anneme üzülüyordu.  

Bir an sesizlik oldu aralarında. Annesi " ama öyle değil mi ? Kınamayacaksın canım benim. Kınamayacaksın. Sanane kim nasıl isterse öyle çalışır mutfakta" .Söylenmesi bile tatlıydı. Sanki özlemini bu şekilde dile getiriyor gibiydi. O gece annesinin kucağında uyumak istedi ve hiç kımıldamadı. 

Ayla BEŞER

06.01.2022

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

4 Yorum

ERTUĞRUL ÖZBAĞ

ERTUĞRUL ÖZBAĞ

08 Ocak 2022
Ayla hanım ,yine döktürmüş. Hayatın olası gelişmelerini , kaderin oyununu ne tatlı hikaye etmiş ,bence içinde yazar olmak varmış da , gelmiş dragosda etnik müziklerde koro da olmuş,bu da bir kader!!!
Ayla

Ayla

09 Ocak 2022
Çok yaşayın Ertuğrul bey
Suna Gülgüden

Suna Gülgüden

09 Ocak 2022
Ayla hanım elinize sağlık! Muhteşem bir yazı olmuş yine! Tebrikler!
Ümran özbey

Ümran özbey

09 Ocak 2022
İki insan tanışırken arkadaş iken evlilik girince şu zamanda birbirini sanki yok etmeye çalışırlar. Eskilerde gelin görümce bir arada hem eş hem arkadaş hem sırdaşlar.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri